|
Anasayfa Galeri Menü | ||
DORNIER DO 335 A Pfeil | ||
TAMIYA 1/48 | ||
Tolga Ülgür | ||
|
||
Tarihçe İkinci Dünya savaşının sonlarına doğru Luftwaffe radikal bir tasarım olan Do-335 i kullanıma alma aşamasındaydı. Önde ve arkada her biri 1750 beygir gücünde toplam iki adet DB 603A Daimler Benz piston motora sahip olan Dornier Do-335 iri boyutları ve acayip tasarımı ile geleneksel avcı uçaklarından farklı , dikkat çekici bir tayyare olarak göze çarpmaktaydı. Hatta birçok kaynakta bu uçak için “Luftwaffe’nin en son ve en iyi piston motorlu tayyaresi” ifadesi hiç sakınılmadan kullanılmış. Eh yani ,bence mahsuru yok..
Do-335’in kökleri aslında Birinci Dünya savaşı’na dek uzanmakta. Birinci Dünya Savaşı sırasında birçok deniz uçağı (denize inip kalkabilen anlamında) tasarlayan Prof. Claude Dornier çok motorlu bu uçaklarda motorların yerleşiminde tandem sistemini uygulamıştı. (Do J. Wal -1922). Bu uygulama 1935’deki Do-18 projesinde daha da geliştirildi. Dornier pilotun ön ve arkadaki iki motorun arasında yerleştirildiği bu tip bir tasarım için 1937 yılında patent alarak (patent no 728044 ) Do-335’in temellerini bir anlamda atmış oldu.
Dornier’in Do-18’den sonraki tasarımı “P 59” projesi oldu. Ancak Goering’in savaşın çok kısa süreceği şeklindeki pek de isabetli öngörüsü! ile 1 yıl içinde sonuçlanması beklenmeyen tüm programları iptal etmesiyle durmak zorunda kaldı. Buna rağmen Dornier çalışmalarını sürdürdü (Alman azmi işte). 1942 yılına gelindiğinde masada P-231 projesi vardı. Bu proje üzerinde bazı değişiklikler yapılarak tek kişilik yüksek süratli bir bombardıman uçağı üzerinde çalışılmaya başlandı. Ortaya çıkan Do-335 tasarımı “Technische Amt” tarafından kabul edildi.
İlk uçuşunu 1943 yılında yapan Do-335, üretimi daha basit, tasarımı ise daha az radikal olan olan diğer rakip modeller karşısında başlangıçta şans bulamadı. Özellikle hızına ve Me- 262’ nin iki katı bomba taşıma kapasitesine sahip olmasına rağmen tercih edilmemesinin ardında politik sebepler aramak “Almanlara yönelik komplo teorisyenliği” olarak kabul edilmez sanırım.
Ancak 1943 yılından sonra savaşta ibrenin Almanya aleyhine dönmeye başlamasıyla Luftwaffe’nin bu tasarıma ilgisi artmıştı. Hatta bizzat Hitler bu programa öncelik verilmesini talep ederek bu süreci hızlandırmıştı. Başlangıçta ana üretimin Manzel’de yapılmasına niyetlenilse de 1944 mart ayında buraya yapılan müttefik bombardımanı neticesinde meydana gelen ağır hasar nedeniyle üretim hattının Oberpfaffenhofen’da (okuyamayanlar çaktırmadan üzerinden atlayıp devam etsin lütfen) kurulmasına karar verilmiş. Ve bu karar doğrultusunda He-219 üretimi durdurularak Heinkel’in imkanlarının DO-335 için kullanılmaya başlanması öngörülmüş.
Savaşta aktif görevlerde kullanılmamasına rağmen uzun süren bir deneme ve test dönemi geçiren Do-335 ler için Luftwaffe bünyesinde özel bir deneme / değerlendirme birliği bile kurulmuş (Erpropungskommando 335)**. İlk 10 adet Do-335 A0 testlere tabi tutulmak ve denenmek üzere 1944 mayıs ayında teslim edilmiş. Bindokuzyüzkırkdört sonunda ise daha geliştirilmiş DB 603 E-1 motorlarının kullanıldığı ve kanat altlarında yedek tank,bomba ve ağır silah taşımaya yönelik değişikliklerin yapıldığı Do-335 A1 modeli üretilmeye başlanmış Wikipedia’ya göre 1945 Nisan’ında müttefikler Oberpfaffenhofen‘a girdiğinde 11 adet tek kişilik Do-335 A1 ve 2 adet çift kişilik eğitim amaçlı Do-335 A12 tamamlanmış haldeydi. Tasarım olarak incelendiğinde iki motorun (dolayısıyla pervanelerin de) önde ve arkada tek bir hat üzerinde yeralması diğer çift motorlu uçaklara göre Do-335’e ağırlık merkezi ve stabilite açısından oldukça önemli üstünlükler sağlamıştı.
Sekizbin metreye 15 dakikanın altında tırmanarak, 6500 metre irtifada maksimum 763 km/s hıza ulaşabilen Do-335 motorlarından biri devre dışı kaldığında 563 km/s hızla uçmaya devam edebilmekteydi. Ayrıca tek motorla geleneksel çift motorluların yaşadığı denge sıkıntılarına da maruz kalmamaktaydı.
Burunda 2 adet 20mm MG 151, pervane abağı içerisinde de 1 adet 30mm MG 103 makineli top barındıran DO-335A ayrıca kapalı haznesinde 1102 lb lik(yaklaşık 500 kg) bomba taşıma kapasitesine sahip idi.
Model İkibin yılında piyasaya çıkan model alışılmış Tamiya standartlarını aynen yansıtmakta. “İncelemeler” bölümünde Ahmet Dönmez ’in bu kit ile ilgili daha önce yapmış olduğu detaylı bir analiz mevcut iken model hakkında fazla laf kalabalığı yapmaya gerek olmadığını düşünerek kısa kesiyorum.
Ancak yine de Tamiya Do -335 in sorunsuz ,detay seviyesi gayet iyi ve bunalmış modelciyi rehabilite edebilitesi yüksek bir kit olarak kabul edilebileceğini ifade etmeden geçemeyeceğim. Bildiğim ve duyabildiğim kadarıyla da “gö(z)e batan / uzman tetikleyen” bir boyutsal kusuru da bulunmamakta..Ala... O zaman daha fazla uzatmadan yapım konusunu da irdeleyelim ma-aile... Yapım Yapım geleneksel modelci formatında başlıyor. Evet yanılmadınız ilk faaliyetlerin kokpit çevresinde cereyan etmesi öngörülmüş müessese tarafından . Fakat yönlendirilmekten pek haz etmeyenler direkt olarak, mesela kanatlarla oyalanarak farklı bir başlangıç da yapabilirler.
Kokpit parçaları ayrı ayrı RLM 66 rengine boyandılar öncelikle. Daha sonra diğer renkler de bir şekilde konduruldu . Gösterge paneli için Tamiya ıslak çıkartma öneriyor. Ben daha başlangıçta, “bu adam huysuz yahu” dedirtmemek için bağrıma yassı taş basarak pek itiraz etmez bir görüntü çizmeyi yeğledim açıkcası. Sayın Kont Eduard’ın metaldan mukim aparatları gibi olmasa da vazifeyi kurtarmış sayabiliriz kendisini.
Ancak bir sonraki adımda “müessese” koltuk kemerleri hususunda da aynı bayat öneriyi tekrarlayınca ,bunun müktesebata hiç de uygun düşmeyeceğini haykırarak mutabık kalmama hakkımı kullandım. Ahmet in daha önceleri temin etmiş olduğu Eduard ın metal kemerlerinden uygun olanını kullanmaya karar vermem de pek uzun sürmedi. Koşumlar boyanarak yerleştiler. Ardından biraz yağlı boya eskitme ve kuru fırça yöntemine maruz bırakılarak fotoğraflanmayı beklemeye koyuldular.
Kokpit bölümü gövde boyunca uzanan bir parça üzerine oturtuluyor. Bunun nedeni olarak aynı platformun iki kişilik eğitim versiyonunda da kullanılacak olması kabul edilebilir..Burundan tekerlekli modellerdeki ön kısıma ağırlık ihtiyacı her zamanki Tamiya misafirperverliği ile çözümlenmiş yine. Tamiya San elinizi sıcak sudan soğuk suya sokturmadan ağırlık olarak parlatılmış metal bir minyatür silindiri kutunun içine bırakmış bile. Hatta kokpitin yerleştirildiği plastik platformun ucuna bu ağırlığın güzelce yerleştirilmesi için bir yuva dahi oluşturulmuş...Bu ayrıntıların modelcinin iç huzur eğrisinde marjinal iyileştirmeler yapacağı aşikar. Tabii bu eğrinin eğimini tespit etmek modelcinin kendi yeteneklerine kalmış..
Kokpit ile biraz oyalandıktan sonra sırada gövde parçalarının kapatılması var. Kokpitin yeraldığı platform sıkıntısızca yerleşiyor. Gövde kapatıldıktan sonra pek de fazla tesviye gerekmedi diye hatırlıyorum. Ardından kanatların montajı gerçekleştirildi. Model kısa sürede toparlanarak boyanmaya hazır hale geldi .
Do-335 Gunze akrilikleri ile boyandı. Alt yüzeylerde RLM 76 , üst yüzeylerde ise RLM 81 ve 82 yi kullandım.Aslında bu renk konusunda birtakım farklı görüşler de yok değil.ancak ben kendime referans olarak gezegenimizde kendisine hörmet edilen ecnebi modelci Chris Whaucoup’un daha önce yapmış olduğu Do-335’i aldım. Renklerin uyumu gözüme hoş geldi açıkcası.. Verniğin atılmasının ardından kutudan çıkan ıslak çıkartmalar yerleştirildi. Sanki göründüğü kadar kalın değiller uygulandıktan sonra. Değil mi?
Model neredeyse tamamen kutu muhteviyatı kullanılarak bitirildi. Buna istisna olarak Ultracast’ın rezin egzostları ,daha önce bahsi geçen Eduard kemerler ve de az miktarda tüketilecek olan Tamiya yapışkan bantı sayabilirim. Ultracast’ın aparatları kutudan çıkanlara göre oldukça üstünler. Bu parçalar farklı farklı renklerden mukim bir karışım ile boyandıktan sonra yerlerine bırakıldı. Uygun dozda egzost izleri de atıldı. Bazı bölgelerde az da olsa yağ sızıntı ve kaçakları simüle edilmeye çalışıldı. Artık olduğu kadar..
Kanopiyi açık yapmaya karar vermiştim. Eduard’ın maskelerini kullanılarak kanopiyi boyadım. Dış yüzünden boyanmış açılan kanopi parçasına iç tarafından bakınca kafesli çerçeve pek iyi bir görüntü vermiyor haliyle. Aynı maskelemeyi iç kısımdan da yapamayacağımı kendime tebliğ ettikten sonra başka bir yol denedim.
Birkaç satır yukarıda bahsi geçen Tamiya yapışkan bantları çok ince keserek RLM 66’ya boyadım ve herbir çerçeveye uygun boyda keserek iç taraftan yerleştirdim. Eh olmuştur şimdi sanırım. Bu işlemi yaparken ruhsal daralmaları “hedge” etmek için bir parça “Saint Emillion” tüketilebilir gibime geliyor..Onu bulamazsanız “Öküzgözü” de pekala iş görür sanki. Maksat gerginlik olmasın..
Iniş takımları biraz alengirli yapıya sahipler..Özellikle ön dikme biraz oyalıyor gibi..Model ayağa kaldırıldıktan sonra diğer detaylar ile bitişe doğru ilerlemeye başladık.
Bomba haznesini açık yapmaya karar verdim. Mühimmat boyandıktan ve kirletildikten sonra yerine yerleştirildi. Ancak yerleştirme pek de rahat olamadı. Battal boy mühimmat ilgili çıkıntıya doğru düzgün oturmamakta inat edip duruyor. Orada bir gariplik vardı ama ne ? Neyse ki sonradan kendimce oradaki rejime müdahale ederek demokrasiyi yerleştirdim.
Pitot’nun, kanopinin ve diğer bilimum kapak vs. nin de takılması ile üzerinde yapılabilecek başka iş kalmadı (bana göre) ve model de bitmiş oldu. Şeytan, yap diyor şunun çift kişiliğinden de bir tane ,ama araya biraz zaman koyup soğutmalı mevzuyu sanki.
İyi modeller Tolga Ülgür © Mart 2007
Referanslar: Dornier Do 335 Pfeil – Schiffer Publishing ** Ahmet Dönmez’in 1/48 Tamiya Do-335 incelemesi
|
||
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |