|
Anasayfa Referanslar anamenü | |||||||||||||
Museo del Aire / Madrid | |||||||||||||
Ahmet Dönmez | |||||||||||||
4. Bölüm | |||||||||||||
Pehlivan tefrikasını bir hayli geçti bizim yazı da, edep dahilinde uygun bir tanım şu anda aklım gelmediği için yazamıyorum. Neyse, devam edelim.
Uçak sergi hangarlarına göre göreceli olarak daha ufak bir yapı içinde muhtelif simulatörler, kokpitler ve uçak motorları sergileniyor. Bu uçak motorlarının nitelik ve nicelikleri müzede sergilenen diğer objeler gibi akıllara ziyan.
Zamanında eğitim maksatlı kullanıldıkları belli olan çeşitli motorlar ve kesitleri gerçekten bu garip makinelerin nasıl çalıştıklarını -ki bazılarında benim açımdan hala bir parça büyücülük var- anlamaya yardımcı oluyor.
Pistonlu düz sıra motorlardan başlıyoruz:
Daimler Benz DB601E
İlk üretimi 1937 de gerçekleşen DB600 serisi motorlar muhtemelen Kıta Avrupası’nda üretilmiş en mükemmel uçak motorlarından biri. Me-109, Me-110 av uçakları ve He-111 bombardıman uçağının ilk modellerinde kullanılmış 35.7 litre[1] hacimli bu motor A-1 versiyonunda 1.020 beygir güç üretirken, “E” versiyonunda 1.320 beygire kadar çıkmış. Aynı uçakların ileri modellerinde kullanılmış olan DB605 serisi motorlar da, esas olarak bu motorun dönüş hızı daha fazla ve daha büyük silindir hacimli olanları.
Çok uzun süre motorun üzerindeki şu kubbe gibi çıkıntının ne olduğunu merak etmiştim. (burada garip bir şekilde motor ters duruyor) yakından ve kesit olarak görünce bunun bloktaki gazları temizleyip, havalandırmaya yarayan bir valf veya breather olduğunu fark ettim.
Rahat olun, her motoru böyle anlatmayacağım! Bu tür bir motorun parçaları ve nasıl işlediğini anlatabilmek için bu kadar uzun tuttum. Mesela, İspanya İç Savaşında hizmet gören Messerschmitt Bf109B2’lere takılı Junkers JUMO210D motorun önünden sessizce geçip, bunlardan daha acayip olan jet motorlarının önüne geleceğiz.
Bir Jet motorunun nasıl çalıştığı konusundaki merakı internette kapılacak kısa bir seyahat kolaylıkla dindirebilir. Ben size kısaca bunun Newton’un Hareket Yasaları’nın üçüncüsü ile doğrudan ilgili olduğunu söyleyeyim. “Her etkiye eşit büyüklükte bir tepki karşı koyar; ya da iki cismin karşılıklı olarak birbirlerine uyguladıkları etkiler her zaman eşit ve zıt yöndedir.”
Bu hangarda çok miktarda jet motoru da var. Oldukça yeni ve gelişkin olanlar da dahil. Fakat ben, ilgimi çeken dönemin uçaklarında kullanılan jet motorlarından ikisini tanıtmaya çalışayım. Temelleri 1937 de Sir Frank Whittle tarafından geliştirilen santrifugal motorlara dayanan bu üniteler 1940’ların sonundan beri on binlerce üretilmiş ve 50’lerden itibaren gördüğümüz pek çok uçakta, füzede, ilgili ilgisiz her türlü uçan şeyde kullanılmışlar.
General Electric J-33 A35 :
Lockeed P-80 Shooting Star Jet avcı uçağı için tasarlanmış. Amerika’da üretilen ilk operasyonel jet motoru. Doğrudan İngiliz Whittle motoru kopyası. Ocak 1944’de statik testleri yapılmış ve 5 ay sonra da P-80’e takıp uçurmuşlar cihazı. Daha sonra tüm geliştirme ve üretim sorumluluğu Hükümet tarafından savaş sırasında ünlü V-1710 serisi pistonlu uçak motorlarını üreten ve savaşın bitimiyle olağanüstü büyüklükteki üretim altyapısı boşa çıkan Allison Şirketi’ne verilmiş.[2] Üretim 1947 – 1955’e dek sürmüş ve yedi binin üzerindeki J-33 A35 Amerikan Hava Kuvvetleri için üretilen Mace, Matador ve Snark roketleri ile, P-80’den geliştirilen temel jet eğitim uçağı T-33’ de kullanılmış[3].
Santrifüj Kompresörü olarak adlandırılan, hava akışını emip sıkıştırmaya yarayan düzenekten yararlanan bu sistemde zayıf nokta, motor şaftının dönüş süratindeki kısıtlamalar yüzünden, optimum basınç için yeterli miktarda hava emebilmek amacıyla, kompresör pervanesinin –impellerinin- oldukça büyük bir yüzeye ihtiyaç duyması. Bu da, motoru kompresör bölümünde oldukça geniş bir kesitte üretme zorunluluğunu doğruyor.
Üstteki resimde bu motorun kesiti ve temel parçaları görülüyor. Temelde oldukça basit gibi görünmesine rağmen, bu tür kontrollü bir patlama yaratabilmek bence büyük bir sihirbazlık. Diğer resimlerde yakıt pompası ve diğer kontrol sistemleri daha net bir şekilde görülüyor.
Bu sistem motorun tam önüne yerleştirilmiş olduğu için, hava emişi iki kütlenin arasında, yandan cereyan eden bir aktivite. Sanırım bunun nedeni, zaten oldukça geniş kısa eksen kesitini ufaltmak. Oysa, De Havilland “Vampire” jet uçağında kullanılan De Havilland “Goblin” motorunda bu tertibat motorun etrafında. (İnternet alemine yapılacak ufak bir seyahat sizi, “Vampir” uçağının şişkin kesitini gösteren bir sürü fotoğrafa ulaştırabilir. (O uçağın neden tombik olduğunu merak ediyorsanız elbette!).
Diğer bir tür motor da, General Electric[4] şirketi tarafından üretilmiş J-47 motoru. Bu, Yukarıdaki motora göre daha farklı bir tasarım. Santrifüj Kompresörüne kıyasla daha dar bir alandan yeterli havayı emebildiğinden, kesiti daha ufak. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce; Alman mühendis Hans von Ohain tarafından geliştirilen bu sistemde, itiş için gerekli hava, motorun önündeki arka arkaya yerleştirilmiş bir pervane dizisi ile alınıp kademeli olarak sıkıştırılıyor.[5] Sıkıştırılan bu hava ile yanma odalarında yeterli miktarda yakıt püskürtülerek karıştırılıp ateşleniyor. Patlama ile süratle hacmi genişleyen ve ısınan bu gaz çıkıştaki türbin grubunun süratle dönüşünü, motorun itki gücünü üretiyor. Türbini kompresöre bağlayan uzun bir şaft ile de türbin için gerekli olan havanın emiş hareketi sağlanıyor. Motorun gücünü kısıtlayan önemli faktör, çıkıştaki gazın sıcaklığı: Kağıt üzerinde çok güçlü kompresörler üretip gücü artırmak mümkünken, çıkıştaki gazların ısısının türbini eritme olasılığı oldukça yüksek. Alman üretimi ilk jet motorları özellikle bu sorun ve kontrolsüz yakıt tüketimi yüzünden yeterli performansta değildi.
İlk yıllarında oldukça dayanıksız ve güvenilmez bu motorlar, metalürji biliminin savaş sonrasında gelişmesi ile daha dayanıklı fan bıçaklarının üretimi, yakıt besleme ve kontrol sistemlerinin geliştirilmesi ile J-47, Kore Savaşı sırasında ünlenen North American F-86 Sabre avcı uçaklarında başarı ile kullanılıyor. İlk üretim tarihi 1953 olan motordan 30.000 adet üretildikten ve F-86, B-47, KC-47 gibi uçaklarda kullanıldıktan sonra[6] 1978’de Amerikan Hava Kuvvetleri envanterinden çıkmış.
F-86 demişken; ortalarda bir yerde muhtemelen gene, eğitim öğretim amaçlı bir kokpit ve çevresi durmakta.
İspanyol Hava Kuvvetleri’nde de 1955 – 1973 arası kullanılmış bu uçağın bütünü de dışarıda sergileniyor. İspanyol Hava Kuvvetleri’nin şu an Casa Üretimi C-101 Aviojet uçakları ile gösteri yapan Akrobasi ekibi “Patrulla Aguila” da aynı boyama şemasını ve renkleri kullanıyor.
Harikalar diyarı bu hangardaki başka bir obje de, F-4 Phantom uçaklarına ait bir Martin Baker Mk7 koltuğu. Halen bizdeki F-4’lerin de kullandığı koltuk. Renkler yapım kılavuzlarındakilerle uygun gösteriyor hakikaten. Dikkatimi çeken nokta, baş üstündeki, fırlatmayı sağlayacak kordonların genelde yaptığımız gibi simsiyah ve sapsarı olmaması, Renkler epey pastel ve soluk. Koltuğun siyaha boyalı metal çerçevesini , uçağın dışını eskitip, bunları pas parlak boyamak bu detayı gördükten sonra pek akıllıca gelmedi ama, gene de en doğrusunu renk uzmanları bilir tabii.
Hepsi bu kadar mı ? Değil elbette. Aerodinamik çalışmalarda kullanılmış, yüzde yüz İspanyol mühendis ve işçisi mamulatı olduğunu iftiharla önündeki levhaya yazdıkları bir rüzgar tüneli.
Tavana asılı büyük boy uçak modelleri, (100_6102) ve muhtelif mühimmat (100_6157) da bu hangarda başında saatler geçirmeyi bekliyor !
[1] Bu gün ortalama bir binek arabası motoru hacmi 1.6 ile 2.0 litre arası ! [2] Şu silahlanma yarışı ne kıyak şey değil mi ? [3] Bu durum bizi de yakinen ilgilendiriyor. T-33 eğitim uçakları, dolayısıyla J-33 motorları Türk Hava Kuvvetleri’nde de 45 yıl kadar kullanıldılar ! [4] Bu motorun tümüyle bir Amerikan mucizesi olduğu sanmıyordunuz elbette. Savaşın bitimiyle, 1945’de sonra, Galip devletler tarafından ele geçirilen yüzlerce teknolojik üründen sadece biri… Me 262 avcı uçağında kullanılan Junkers JUMO 004 ve rakip üretim BMW 003 motorlarından geliştiriliyorlar. [5] Havayı kontrollü bir şekilde, kademeli olarak sıkıştırabilme olanağı da, santrifüjlü motorlara göre avantaj sağlayan bir faktör. [6] “Spirit of America” adlı, hız rekorları kıran otomobilde de bu motor kullanılmış. Jet motorlu, tekerlekli bir araca ne kadar “otomobil” denirse tabii.
İyi Modeller Ahmet Dönmez © 2007
|
|||||||||||||
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |