|
Anasayfa Referanslar anamenü | |||
Museo del Aire / Madrid | |||
Ahmet Dönmez | |||
3. Bölüm | |||
Biraz gecikmiş olmakla birlikte, pehlivan tefrikasına devam ediyoruz. Diğer salonlara girmeden önce yapıların önündeki beton platformda yer alan bazı uçaklara bakalım:
İlk gözüme çarpan uçak Sukhoi Su22M4, Batılı uzmanların “Fitter K” tesmiye ettikleri. Aslında “uçak” demek ne kadar doğru bilemiyorum. Daha çok tarih öncesi bir canlı veya uç uca eklenmiş bir dizi varile benziyor. Fakat kötü de değil sanki namussuz... Beş küsür metre yükseklik, 19 metre boy ve 19.5 ton ağırlıkla göze çarpmaması olanaksız zaten. Değişken geometrili kanatlara sahip bu uçak, kalkışta 28 derece geriye doğru açılı kanatlarını, süpersonik uçuşta 62 derece geriye alabiliyor. Bu alış hadisesi kokpitte pilot marifeti ile yapıyor. Magirus otobüs kıvamında görünse de oldukça gelişkin bir cihaz. Burundaki iki pitot tüpünden sağda, uzun olan aynı zamanda oldukça karmaşık radyo navigasyon ve iniş sistemi RSBN-6’ya ait anten. Diğeri de tali pitot tüpü.
Orta bölümü 40 mm. zırhlı olan ön cam hizasında, gövdenin iki yanında ikişer tane tali hava girişi var ve bunlar gene, uçağın sürati ve motorun hava emişine bağlı olarak ayrı bir sistem tarafından kontrol ediyorlar. Aynı sistem Mach 1.35 süratin üzerinde hava girişinin önündeki şok konisini ileri doğru iterek hava akışının kontrol ediyor ! Koninin alt kısmında, Laser mesafe ölçücüsü tüm haşmeti ile göz önünde . Hava girişlerinin arasında, öndeki garip şey hücum açısı sensörü.
Gövde altı pilonlarında 3 adet 850 litrelik atılabilir yakıt tankları var. (Nedense kanat pilonlarındakilerin üzerinde 725 yazıyor) Bu tankların arkalarında kanatçıklar olduğu gibi, önlerinde de kanatçıklar (winglets) var. Bu fotografta ön iniş takımının detaylarını da müşahade edebilirsiniz. Ayrıca; kanat gövde birleşiminde, kanat köklerindeki topların namlularından gövdeyi koruyan ısıya dayanıklı çelik plakalara dikkat. Bu toplar 80 atımlık NR-30. Doğru Tahmin ettiniz. Evet 30 mm.’lik ! Sırtta bir kapaktan yüklenen mermiler her iki topu da besliyor.
Değişken geometrili kanatların “değişken” bölümü kanatların hemen hemen tam ortasına denk geliyor. Sabit ve değişken bölümde oluşan hava akış farklılığını ayırmak ve bu bölümü güçlendirebilmek için büyük kanat perdeleri (wing fence) kullanmışlar. Altta devam eden pilonlarla kanadı nerdeyse komple çevreleniyor. Kanadın haraketli kısmı dış kanatta çite yakın çıplak metal bölüm
AL-21F3 Motorunu soğutabilmek/havalandırabilmek için sanki akıllarına gelen yerlere muhtelif delikler ve girişler açmışlar gibi değil mi ? Ama eminim vardır hepsinin bir hikmet-i mecmuası. Yön dümeninin hemen altında arka arkaya iki adet chaff/flare dispenser lere dikkat !
Ruslardan devam ediyoruz. Yandaki Mig-23’e seyirtiyorum. Ha, bak, bu daha çok benziyor uçağa.... Biraz bakımsız olmakla birlikte hala çok zarif. “Nato’cası” “Flogger”. Su22 gibi değişken kanat teknolojisine sahip ve o da Alman Hava Kuvvetlerinden alınmış. Bindokuzyüzyetmişüç yılında hizmete giren Mig-23, 1980’lerin sonunda dek 3.000 civarında üretilmiş. Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkeleri ile Sovyet yanlısı pek çok ülkeye ihraç edilmiş. Binbir türlü versiyonu üretilmiş ve açıkçası, müzedeki uçağın tam olarak versiyonunu öğrenmek mümkün olmadı. Tanıtım levhasına ”Mig-23” deyip geçmişler. Bugün bazı 3. dünya ülkelerinde hala hizmette olmakla birlikte, artık genel olarak hizmetten çıkmış bir uçak. Fakat eğer çok istiyorsanız, FlyMig.Com adlı şirket sizi 8.900 Amerikan Doları mukabili bu uçak ile uçurabilir. Uçuşunuz yaklaşık 30 dakika sürecek, hava alanında sandviç ve/veya çay-kahve de cabası ! Uçak ile ilgili çok fazla malufatfuruşluk yapabilecek durumda değilim. Fotograflarla idare edeceksiniz artık...
Gövdede, kanat firar kenarı aksındaki kanat yuvalarına dikkat. Ana iniş takımı yuvalarına biraz daha detaylı bir bakış.
Kuyruktan görünüm: eksoz çıkışının hemen üstündeki konik çıkıntı durdurma paraşütü yuvası. Yükseliş dümeninin altında yarı açık durumda, hava frenleri görünüyor.
Sovyetlerin İlk başarılı avcı jeti Mig-15’den üretilen Mig-17 “Fresco”... En fazla ihraç edilen avcı uçaklardan biri olan bu tayyare Avrupa, Afrika ve Asya’da onlarca ülkede hizmet görmüş ve pek çok çatışmada yer almış. Sadece Sovyetler Birliğinde 1958’de üretim durdurulana kadar 8.000 civarında üretilmiş. Vietnam Savaşı sırasında, Amerikan Pilotları bu uçak sayesinde avcı uçaklarında top donanımının o kadar da gereksiz olmadığı gibi bir dersler dönmüşler ülkelerine ! Bu faydalı ders sayesinde yeni nesil av uçaklarının hepsinin silah donanımında top da yer almış.... Uçağa ilişkin pek çok özellik bu ilk resimde dikkati çekiyor (eşşek gibi boyamış olmaları dışında elbette!) Burundaki hava alığının üst kısmındaki deliğimsi şey, top atışlarını kaydeden kamera. Sol alttaki top yuvası 37 mm. lik N-37D topuna ait. Sağ taraftaki iki tane de 23 mm. lik toplar için. Yer hedeflerine ve yavaş uçan bombardıman uçakların karşı etkili bu ateş gücü, topların yavaş atımlı oluşu yüzünden av uçakları karşısında yetersiz kalıyor-muş. Aşağıya açılı kanatlar ve kanatlardaki perdelere dikkat. Mig-15’den ayıran en büyük özelliklerden biri bu yeni kanatlar. Geriye 45 derece açılı ve üzerinde perdeler düşük süratlerdeki hava akışı kaybının önüne geçmek için düşünülmüş aerodinamik bir oyunbazlık.
Altıyüz litre atılabilir yakıt tankları bağlantı detayı... Kanada bağlantının sıkıca yapıştırılarak olmadığına dikkat. Model yaparken bu bölgeleri düşünmekte fayda var sanki, İniş takımlarına hidrolik hortumu, lövyede kırmızı düğmeler Kokpitte pilotun minderine kıç teri izi vb falan yapıp sonra yakıt tankını “şak” diye yapıştırmayın bence...
Son bir şey : Düşünceli bir davranışla, pilotun arkasını görebilmesi için kanopinin üzerine yerleştirilmiş ayna (100-6264) Bu düşünceli yaklaşımı Mig-15’de göstermemişler mesela.
Bu Ruslar’dan hafif sıkıldım sanki, Biraz ilerideki acaip görünüşlü şeye yöneldim. Yıkanıp da çekmiş gibi bir şey bu. Avustralya’lı uçak üreticisi “Transavia”nın Müze’ye hediye ettiği PL-12 “AviaTruck “, Mad Max Filminde de rol almış. Öyle uydurma falan bir şey değil 1965 yılında üretilmeye başlanmış, İlaçlama ve Ambulans gibi işlerde kullanılıyormuş. Şöyle, beş kişiyi saatte 200 kilometre süratle taşıyabilen bildiğiniz uçak.... “Hey Allah; bunlar nasıl bir işler? Şu Avusturalya’lılar şeytanın boynuzuna salıncak kurar sallanır da, fıkara şeytanın ruhu bile duymaz” deyip yürüdüm oradan...
Sanki her gün jet uçağı görüyormuşuz gibi, F-104 veya F-4 ‘lere yakından bakmak pek anlamlı gelmiyor burada nedense. En azından, onları Istanbul’da da görebilirim. Öyle acaip şeyler toplamışlar ki, insan dumur oluyor hakikaten. Şu Saab 32 “Lansen” (mızrak) ne acaip mesela. Pek alıştığımız uçaklara benzemiyor. “Endüstri üretiminde, kendi gelenek ve süreçlerini uygulayan bir Millet şu İsveç’liler” diye ukalalık yapıyorum içimden... Uçak üzerinde “1946’da çalışmaya başlamışlar, 1949’da da şu anda gördüğüme benzer bir şey çıkmış. Uygun bir motor geliştirmiş olmalarına rağmen, bu motor prototip uçakların üretimi sürecine yetişmediği için Rolls Royce Avon motorları kullanılmış. Yer saldırı , Av önleme ve keşif versiyonları üretilmiş. İlk uçuşunu 1952’de yapan Lansen ikincil görevlerde de olsa 1997’ye dek hizmette kalmış. A32’ler bugün Dünya’da pek az müzede mevcut. İspanya’daki Müze’ye 1999’da süresiz sergilenmek üzere ödünç verilen örnek de, İsveç’i terk eden son Lansen.
A32A versiyonu Kara ve deniz hedeflerine saldırı uçağı versiyonu. Burunda 4 adet 20 mm.lik top taşıyor. (doğal olarak “Bofors” marka). Silah emniyeti açılında top yuvalarındaki kapakçıklar da açılıyor. Boş mermi kovanlarının hava emişlerine kaçmasını önlemek için burunun ucunda iki yanda birer ek parça var. Burundaki radar Fransız patentli ama İsveç mamulatı. Ekonomik bir düşünce ile, devamlı olarak gruplar halinde uçuş yapan uçakların yalnızca %25’i, radar taşıyor-muş. Gövdenin altındaki bira göbeğini andıran şey yakıt deposu. Maalesef epey araştırmama rağmen burunda, alt ve üstteki antenlerin ne işe yaradığını ve niye oralarda olması gerektiğini bulamadım. Çok acayip. Fakat acayip olan o kadar çok şey var ki, bunlardan biri de uçak yerdeyken mutlaka açık durumda bulunan hava frenleri, bu frenlerin formu ve hareket şekli görmeye alıştıklarımıza hiç benzemiyor. Kabin basınçlı kokpit ve SAAB tasarımı fırlatma koltukları, Arkadaki operatörü koruyan içteki cama dikkat edin. Bir başka özellik de ön camdaki silecek.
Biraz yandaki Fransız’a çeviriyorum kafamı. İspanyol Hava Kuvvetleri envanterine 1973’de giren ve uzun süre kullanılan Mirage F1 Libya, Katar, Irak gibi Ortadoğu ülkeleri ve Güney Amerika Ülkelerine de bol miktarda satılmış. Ambargomuz falan var , Fransız ürünlerini protesto ediyoruz falan ama gerçekten çok güzel bir uçak. Hafriyatçı deyimiyle “kemikli makina” hem de. İspanya’nın aldıkları F1CE ve F1EE (zor bir sınıflama değil, mesela Yunan Hava Kuvvetlerindekiler de F1CG). Mateessüf uçağın komple fotoğraflarını çekmemiş olduğumu olay mahallini terk ettikten sonra hatırladım. Detay fotoğrafları ile idare edeceksiniz artık.
Amerikan standartlarına göre oldukça küçük kokpit bölümü: Uçağın MB Mk4 fırlatma koltuğundan geliştirilmiş lSEMMB Mk.10 Koltuğu. Sıfır-sıfır kabiliyetli ve bildiğim kadarı ile tüm F1 ler aynı koltuğu kullanıyor. Kanopinin açılıp kapanışı merkezde yer alan tek bir hidrolik kol vasıtası ile oluyor. Kanopinin altındaki, üzerinden kızgınlık ünlemleri çıkan deniz anası gibi işaret kanopinin kırılış noktalarını gösteriyor. Nedense tüm Dassault ürünlerindeki bu garip işaret sanki bir “Fransızlık” yapmış olmak için konmuşa benziyor. Fakat orada kanopinin arkasına doğru daha anlamlı görünen bir şey var, o da dışarıdan kanopi açma zımbırtısı. (Kurtar !) olayının İspanyolcası yazılı.
İnanılmaz şekilde karmaşık ve zekice tasarlanmış ana iniş takımı. Belki de motordan sonra uçaktaki en karmaşık cihaz! Son derece dayanıklı ve kullanışlı bu iniş talkımı uçağın çok çeşitli yük konfigürasyonları ile kötü, bakımsız pistlerden havalanmasına olanak tanıyor. (Uçağın Afrika’daki yetersiz alt yapı sahibi irili ufaklı devletler tarafından büyük rağbet gördüğünü unutmayın) Bir dizi garip eğilip bükülmeden sonra 605x155 lik Dunlop lastikler ile birlikte gövdeye giriyorlar.
Yön dümeni : hücum kenarındaki buzlanma önleme tertibatına dikkat isterim.Firar kenarında RHAW alıcı anteni mevcut. Hücum kenarındaki anten ise pasif radar yönlendiricisinin anteni.Motor çıkışının hemen üzerindeki çıkıntı fren paraşütü için. Mirage F1’in görev tanımının şekillendiği üstün manevra yeteneğini geliştirmek için yapılan çalışmaların başında, yüksek hücum açılarında uçaktaki dikey yüzeylerin eksenel stabilite sağlamakta yetersiz olduğu anlaşılınca bu ek parçalar eklenmiş. Benzer çözümlerin epey yaygın olduğunu düşünün... F14 Tomcat, Mig 23 gibi.....
Geldik tayyarenin icraat cihazlarına: Hava alıklarının altında, gövdeye çok iyi entegre edilmiş iki adet girinti iki adet DEFA 553 30mm. lik topu saklıyor. Yaklaşık 90 kilo ağrlığındaki bu topların her biri 135 atımlık cephaneye sahip ve lüzum-u halinde atım süratleri 1.300 adet/dakika ! Bu defalık da pehlivan tefrikasının sonuna geldik. Dışarıda daha epey uçak kaldı. Onları da bitirdikten sonra sonra tekrar içeri, motor bölümüne gireceğiz. İyi Modeller Ahmet Dönmez © 2007
|
|||
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |