GALERİ

www.ozkanturker.com


 

Anasayfa  Galeri Menü

 Martin B-26CMarauder “Ann”
 Monogram 1/48
 Tolga Ülgür
 

 

 

“Dul bırakan”, “Baltimore Kaltağı” ya da “Martin Murderer”. Puro biçiminde bir gövdeye sahip- ergenliğini sorunlarla boğuşarak geçirmiş- çift motorlu bir İkinci Dünya Savaşı bombardıman tayyaresinden bahsediyorum.

Onu ister yukarıdaki lakaplarıyla, isterseniz literatürdeki adıyla, Martin B-26 Marauder olarak şavullayabilirsiniz. Amma ve lakin lütfen biraz özen gösterip A-26 Invader ile karıştırmayalım. İkisi birbirinden “be highly” farklı mevzular.

B-26 Marauder, başlangıçta edindiği talihsiz repütasyonuna rağmen, B-25 Mitchell ile beraber İkinci Dünya Savaşı’nın en iyi çift motorlu bombardıman tayyarelerinden biri olarak kabul edilmiş. Baltimore’da kurulu Martin müessesesi tarafından 1941-1945 yılları arasında 5200 adetten fazla üretilen Marauder’ın tasarımını etkileyen başlıca faktörler yüksek hız ve yüksek bomba taşıma kapasitesi olmuş. Bu nedenle Marauder da güçlü ve büyük motorlar, nispeten küçük kanat alanı ve büyük bomba haznesi ön plana çıkmakta. Ve fakat bu tasarımın da bir yumuşak karnı vardı. Alışılmışın dışında yüksek iniş ve kalkış hızı gereksinimi.

Yüksek hız için tasarlanmış küçük kanatlar ve ağırlık, iniş ve kalkışların 120-135 mil/saat civarında yapılmasını gerektiriyordu. Saatte 120 milin hemen altındaki iniş hızı tayyarenin kolayca “stall” a girmesi için yeterliydi. Düşük hızlardaki hakimiyet problemi de cabası. Özellikle az tecrübeli pilotlar için oldukça sıkıntılı bir durumdu. Bu sıkıntılara bağlı olarak başlangıçta yaşanan kazalar nedeniyle Marauder’ın hoş olmayan lakaplar edinmesi pek zor olmamış,.

Martin Müessesesi bu olumsuzluklar karşısında kanat, yatay dengeleyiciler ve kuyruğu uzatarak tasarımda bazı değişiklikler yapmış. Zamanla pilotların ve bakım personelinin deneyim kazanmasıyla bu sıkıntılar aşılmış görünüyor.

Her biri 1.850 beygir gücünde iki adet Pratt&Whitney R-2800-39 motoruna sahip Marauder’in maksimum hızı elimdeki kaynaklarda 311 mil/saat olarak verilmiş. Ancak“B10” versiyonundan sonra yukarıda sözü edilen sıkıntılara yönelik olarak kanatların ve kuyruğun uzatılması ile hız saatte 282 mile gerilemiş.

Marauder’lar ilk olarak Pasifik cephesinde kullanılmışlar. Buradaki görev süreleri pek uzun olmamış ve Akdeniz cephesine gönderilmişler. Avrupa cephesinde yoğun olarak kullanılan Marauder’ların İngiltere’ye gelişleri 1943 başlarına denk geliyor. İlk olarak 322 nci bombardıman grubuna tahsis edilmişler.

Katıldıkları alçak irtifa bombardıman operasyonlarının pek başarılı olduğu söylenemez. Hoş olmayan kayıplar yaşanmış. Son olarak Hollanda “IJmuiden”deki bir elektrik santraline eskortsuz yapılan bir operasyon felaket ile sonuçlanınca ( 11 uçaklık filonun tamamı kaybedilmiş) Marauder’lar alçak irtifa bombardıman faaliyetlerinden alınmışlar ve orta irtifa  bombardıman görevlerine kaydırılarak , 9’ncu Hava gücünde Fransa’nın işgaline destek sağlamak üzere görev yapmaya başlamışlar.

Marauder’lar 3000 ila 4600metre irtifa aralığında eskort eşliğinde gerçekleştirdikleri köprü, V1 fırlatma rampaları gibi çeşitli hedeflerin bombardımanı görevlerinde çok başarılı sonuçlar almaya başlamışlar. 1944 deki meşhur çıkartmanın ardından Fransa’da elde edilen müttefik üslerine kaydırılmışlar.

Marauder lar Avrupa’daki savasın son aylarında gayet etkili olmuş ve başlangıçta edinmiş olduğu talihsiz lakaplara rağmen kendisini kanıtlamış. Kayıp oranları başlangıçtaki düşük irtifa operasyonlarına göre son derece azalmış. Elimdeki kaynaklara göre Marauder’lar Avrupa operasyonlarındaki en düşük kayıp oranına sahip Müttefik bombardıman tayyaresi olmuş.

Modeli yapılan 42-107541 kuyruk numaralı 444 Bombardıman filosu 320 nci grubuna ait B-26C “Ann”.

1944 yılında Dijon yakınlarındaki üsse inişi sırasında çekilmiş Referans fotoğrafında da görüldüğü gibi önde gövde yanındaki 12.7mm Browning lerden yukarıda olanı çıkarılmış. Bu hafifletme işlemlerinden burundaki 12.7 mm lik makinalı tüfek de nasibini almış görünüyor.

 

Bu kadar tarihçe yeterli sanırım. Modele dönelim… Piyasada bu ölçekte tek seçenek var: O da yaşlı ve de bilge Monogram.

Monogram’ın kiti malumunuz oldukça eski bir parça.Yanılmıyorsam “Animals” albümünün piyasaya verildiği yıl (1977) ilk kez modelciler ile buluşmuştu. Daha sonra aralıklarla bir iki kez daha piyasaya verilmiş olması muhtemel. En son ise Revell tarafından aynı kalıplar kullanılarak piyasaya sürüldü. Ama artık Ebay dışında bunları bulmak biraz zor. Ebay demişken ; Pay pal olmadan ebay nasıl olacak bu memlekette bilen var mı ? Hoş bulduk Kuzey Kore..

Elimdeki kit yanılmıyorsam 90lı yılların başında tekrar piyasaya sürülen Monogram versiyonlarından biri.Yaşı gereği dışa detay olarak kalıplanmış Monogram kitinin plastiğinin sertliği hoşuma gitti. Fazla esnemiyor ve modelciyi fark ettirmeden yanlış yollara göndermiyor.

Detay kalitesi yaşı göz önünde bulundurulunca tatminkar. Şeffaf parçaların özellikle küçük olanları biraz fazla kalın duruyorlar sanki. Sıkıntı vermeleri kuvvetle muhtemel.Monogram kutusundan çıkan parçalar ile uzatılmış kanat ve kuyruğa sahip bir B-26C yapılabilmekte. Ayrıca farklı kıç taret opsiyonu da verilmiş.Alağ…

Monogram’ın bu eski ve de yaşlı modeline durup dururken başlamama neyin vesile olduğunu hatırlamıyorum.. Günlerden bir gün kendimi başlamış halde buluvermişim. Hafızada bir problem mi var acaba ? Teklemeler mi başladı. Pürüzsüz bir akıcılığa ulaşmak  zorlaşmakta günden güne. Gri hücre kaybı logaritmik bir edayla karşımda dikilmiş utanmadan. Nedense Borchert in şu sözü geliverdi aklıma : “Gerçek, kasabanın fahişesine benzer. Onu herkes tanır ,ama yine de sokakta karşılaşmaktan utanç duyar”. Benim duyumsadığım henüz utanç olmasa da “ Hay bir milyar fırtınada açık kalmış Lombar kapağı” özdeyişi ağzımdan kaçıverdi.

Özkan’ın kit ile ilgili uyarılarını not ederek başlangıcı klasik kokpit şenlikleriyle yaptım. Detay yaşına göre kabul edilir seviyede ama mutlaka bazı ilaveler gerekiyor. Ayrıca okuduğuma göre çok kritik olmasa da kitin muhtelif hataları mevcut.

Eduard’ın PE enstrüman panelini kullanmaya karar verdim.

Kutudan çıkan koltuklar gayet ilkel görünmekteler. Bu halleriyle kabul edilmeleri biraz zor. Piyasada herhangi bir alternatif de bulunmuyor. Sadece Eduard’ın ince tenekeden koltuk tabure vs nin bulunduğu bir seti var; ve fakat ben teneke eğip bükmekten pek hoşlanmıyorum. Geçelim bunu. Plastik çubuk ve levhalardan koltuklara bir parça modifikasyon yaparak ilerleme kararı alındı. Bu karar uygulandı.

Koltuk kemerleri de Eduard ın setinden temin edildiler.

Kokpit bölgesinden sonra gövdeye yöneldim ve parçaların iç kısımlarını boyadım.

Ardından biraz eskitme uyguladım. Bu aşamadan sonra gövdedeki şeffaf küçük pencerelerin yerleştirilmesi gerekiyor. Ancak bu parçalar yuvalarına pek de güzel bir şekilde oturmuyorlar. Dışarıdan bakınca  görüntü hiç de güzel değil. Bu şekilde olmayacak bu iş.

Makul şekilde oturan çok az sayıda şeffaf elemanı yerleştirdikten sonra bu kısımlarda kutudan çıkan parçaları kullanmamaya karar verdim. Bitime yaklaşırken farklı bir uygulama yapma niyetim var. Bu konuyla ilgili olasılıkları şavullamaktayım.

Gövde parçalarıyla işim bittikten sonra kokpit ve bomba haznesine ait ayırıcı parçalar yerleştirildiler. Gövde parçaları birleştirilmeden önce burun kısmına yeterli miktarda ağırlık koymak gerekiyor: Aksi takdirde Marauder bittikten sonra ön tekerleği üzerinde duramayacak.

Bunun için kokpit ile bomba bölümü arasına kurşun ağırlık yerleştirdim. Ne kadar gerektiği konusunda ince hesaplar yapmadan basit terazi denemeleri eşliğinde kafama yatan miktardaki ağırlığı uygun boşluklara tıkıştırdım. Ardından gövde parçaları yapıştırıldı.

Monogram ın eski kiti yaşı gereği dışa detaylara sahip. İçe detay olmasını tercih ederdim elbette. Ama bu haliyle de iş görür gibime geliyor. Kimi modelciler gibi panel çizgilerini içe detaya çevirecek ne cesaretim ne de hevesim mevcut. Bunu bu haliyle adam etmeyi tercih ediyorum.

Gövde parçalarının birleşim yerleri biraz tesviye gerektiriyor. Zımparanın ardından bir miktar putty macun uygulandı. Akabindeki zımpara ile makul görünümüne kavuşuyor. Ama detayların bazıları kaybedilmiş durumda. Gövdede yapılması gereken bir işlem daha var: Yatay dengeleyiciler. Müessese bu kısmın sağ ve sol parçalarını bütün olarak vermiş. Bir bakıma iyi. Kolayca yerleşiyor , eğer gövdeyi kastırıp eğriltmediyseniz. Ancak birleşim yerlerinde tabii ki biraz tesviye gerekecek. Çok da masum değil.

Bu aşamadan sonra kanatlara yöneliyorum

Üst ve alt kanat parçaları birleştikten sonra, motor/teker yuvası kaporta bölümlerini yerleştirmeden önce yapım kılavuzunun da işaret ettiği gibi ana iniş takım dikmelerini yapıştırmak gerekiyor. Ana iniş takım yuvasında detaylar oldukça minimalist bir görüntü sergilemekte. Buraya bazı iyileştirmeler yapmaya karar verdim.

Motor bölümü ile iniş takım bölümünü ayıran duvar gibi bazı parçaları uygun kalınlıktaki (artık nasıl oluyorsa) plastik levhadan keserek üzerine makul seviyede çaba sarfederek bazı detaylandırmalarda bulundum. Beğenmeyenler rezin parça döktürsün.

Bu parçalar boyandılar ortama uyum sağlamak için; ve ilgili kısımlara yerleştirildiler.

İniş takım yuvasının kaporta parçalarını yerleştirirken dışarıdan görünmeyecek kısımlara kurnazca bir miktar daha kurşun ağırlık bıraktım. Maksat ağırlık dengesi konusunda birkaç gram yüzünden fiyasko yaşanmasın. Bunları korteksten bağımsız tipik savunma mekanizması refleksleri olarak kabul ediyoruz.

Bu birleştirmelerin ardından biraz tesviye işi gerekiyor. Bunu yaparken dikkatli olmaya çalıştım, dışa doğru kabaran detayları uçurmamak için. Sırada motorlar var. Burada biraz mesai çıkacak gibi duruyor. Zira sanal platformlarda okuduğuma göre motor kaportalarının formu hatalıymış. Bu hata ile yaşanır mı yaşanmaz mı tartışmasına katılmak istemiyorum.

Hannants’da mevcut olduğunu görünce Loons model in rezin düzeltme setini almış bulundum. İlave olarak kutudan çıkan elemanların zayıflığını bahane ederek Quickboost dan bir çift rezin Marauder motorunu da sepete ekledim. Maksat navlun duble olmasın. Burada korteksin devreye girdiği görülüyor.

Quickboost’un rezin motorları boyandılar. Bazı detay ilaveleri yapıldıktan sonra kaporta içine yerleştirilmek üzere sıraya girdiler.

Loons model in rezin motor kaportası flaplar hariç tek parça halinde tasarlanmış. Bu sebeple uygulama kolay sayılır. Ancak yüzeyde bazı ufak tefek pürüzler var ki bunları yok etmekte fayda var. Ve fakat setten çıkan rezin flaplar rezil durumdalar. Uygulayasım kalmadı. Anlaşılan bu kalıplar çok eskimişler.

Bu sebeple flapları plastik levhadan yapmaya karar verdim mecburen. Sonuç mükemmel değil amma ve lakin idare eder seviyede.

Motor kaportaları kanatlardaki yerlerine yerleştirildi. Bu da çok pürüzsüz olmuyor. Yerine oturmada bir miktar sıkıntı yaşandı. Alt kısımlarda aralık kalan mekanlar oluştu. Buraları doldurmak gerekti.

Motorlarına kavuşan kanatlar gövde ile birleşmeye hazır. Burada pek fazla sıkıntı olmuyor. Nispeten iyi bir oturma var kitin yaşına göre. Ancak yine de sonrasında kanat köklerinde bir miktar macun zımpara şenlikleri kaçınılmaz oldu.

Gerek bu şenliklerde gerekse daha önceki gövde birleşim yeri kutlamalarında tepişmekten dolayı bazı dışa detaylar kaybedilmişti. Bunları yeniden oluşturmak icap ediyor. Bunun için Archer in dekal şeritlerini kullandım. Kaybedilen dışa detaylar yeniden kazanıldı.

Sırada beni bu modelden soğutan en boktan kısım var.

Kıç taretin cam koruyucusu.. Başlangıçta çok masum görünüyordu. Ve fakat sonradan anladık ki bu parça acaip derecede paralel imiş. Kandırılmışız iyi mi? Bu terörist kılıklı gayri Müslim ve hatta sünnetsiz olduğundan şüphelendiğimiz münafık parça yerine otursa da bazı kenarlarda bölücü aralıklar, muhteris boşluklar kalıyor. Bunlar pek öyle küçük şeyler değil. İnanması “be highly” güç; ama kasabanın fahişesi kadar gerçek. Acaba bir yerde hata mı yaptım diye sordum kendime. Ama zannetmiyorum. Sadece kandırılmışız.

Bu manasız ve anlaşılmaz aralık ve boşlukları doldurmak için azımsanmayacak bir süre kaybettim. Şeffaf kalacak kısımlar maskelendikten sonra oldukça sert bir tesviye sürecine maruz bırakıldı birleşim alanları. Elde edilen sonuç mükemmel değil ama en azından idare edebiliyor gibi.

Marauder’ların B-25 lerdeki gibi, ön tarafta gövdenin her iki yanında ikişer adet 12,7 mm Browning makinalı tüfeği mevcut. Modelini yaptığım Marauder’ın (referans resimde de görüleceği üzere) üst taraftaki silahları-hafifletme amacıyla olsa gerek-çıkarılmış durumda. Bu nedenle ben de her iki yana sadece birer tane yuva yerleştirdim. Ve çıkarılan yuvaların altında boyarken alüminyum rengini bıraktım.

Nihayet boyama aşamasına gelmek biraz rahatlatıcı oldu açıkçası. Boyama şemasında alengirli bir durum yok. Üst kısımlar “Olive drab”, alt yüzeyler ise “Neutral grey” rengine Gunze Sangyo akrilikleri ile boyandılar.

Referans resminde görüldüğü gibi kuyruk kısmında koyu yeşil “yamasal” kısımlar mevcut. Bu uygulamalara bazı B-26 ların kanat ve yatay dengeleyicilerinde de rastlanmakta. Ancak incelediğim resimlerde 320 nci gruba ait B-26 larda bu koyu yeşil yamaların sadece kuyrukta yer aldığını gördüm.

Bunun dışında bu tayyarenin burun kısmı ile motor kaportalarında sonradan uygulanmış yamalı alanlar olduğu görülmekte.  Bu alanlarda- referans resme sadık kalmaya çalışarak- koyu yeşil yamalar oluşturdum.

Sonrasında kokpit camı ile burundaki cam parçası yerleştirildi. Kanopi iyi bir oturma sergilese de burun camı birazcık geniş kalıyor. Şeffaf kısmı maskeleyerek bağlantı yerindeki seviye farkını gidermek için biraz zımpara işlemi uygulandı. Akabinde boyanarak ıslak çıkartmalar için hazır hale geldi.

Islak çıkartmalar Bombshell’in “Marauding Esquire Girls B-26C” setinden alındılar. Daha önce yukarıdaki satırlarda belirttiğim gibi model 320 nci Bombardıman grubundan 42-107541 kuyruk numaralı B-26C “Ann” işaretleriyle bitirildi.

Son olarak tekerlekler konusunda bir iki kelam edeyim. Çok fazla seçenek olmadığından True details’ın rezin ürününü kullandım. Genel olarak gayet iyiler. Ancak True details’in neredeyse her ürününde mevcut olan “abartılı inik lastik sendromu” burada da karşıma çıktı. Tekerleğe bakıldığında ciddi bir patlamışlık hali göze çarpıyor. Yanaklar fışkırmakta bir sakınca görmemişler. Müdahale şart.

Tekerleri takozlarından kurtardıktan sonra yanaklardaki fazlalıkları yok etme yoluna gittim. Biraz kazıma, biraz da zımpara bunun için yeterli oldu. Makul bir seviyeye çekildikten sonra boyandılar, biraz eskitildiler ve nihayetinde yerlerine takıldılar.

Kanatlardaki iniş lambaları için Resicast’ın lenslerini kullandım. Lambaların yerleşeceği yuvalar için beyaz plastik levhadan zemin oluşturarak boyadım. Ardından lensler yerleştirildi.

Bomba haznesinin kapaklarını açık yapmaya karar vermiştim. Bu kapaklar açılırken sağdaki iki parça ve soldaki iki parça birbirinin üzerine katlanmakta. Monogram bu parçaları sağ ve sol için birleşik olarak vermiş. Açık yapmak için bunları keserek tesviye etmek gerekiyor. Ayrıca montaj sırasında da açılarına dikkat etmek iyi olur.

Bitişe yakın gövde altında ve arka yan kısımlardaki kapaklarda bulunan camlı kısımlara yönelmek gerekti. Yapım esnasında ,şeffaf parçaların kalitesizliği nedeniyle buralara başka bir çözüm bulmaya karar vermiştim.

Opsiyonları şavullarken şeffaf plastik levha ve şeffaf yapışkan banttan faydalanmaya karar verdim. Ve faydalandım.

Antenlerin gerilmesi, pervanelerin yerleştirilmesi neticesinde Marauder’ı bitirdim. Bundan ikinci bir tane daha yapmayı düşünmüyorum . Bu bile fazla geldi. Aynı Müessese’nin B-17 si ile uğraşmayı tercih ederim. Ama önce biraz rehabilitasyon icap eder.

Ve fakat Bizans ın yavşak Lodosunun besleye besleye tepemize çıkardığı yapışkan sıcağında bu pek zor. Poyraz Efendi’ye acil mesaj çektim bilmem kaç bucak tarifesinden. Bekliyorum gözlerim kapalı, kulağımda bildik ninniler; bezginlik dirsek boyu. Essene artık . Olan bitene fena halde “Je m’en fiche bilader”.

İyi modeller

Tolga ÜLGÜR

Mayıs sonu 2016

     
     
     
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları  www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz.