GALERİ

www.ozkanturker.com


 

Anasayfa  Galeri Menü

F-100C
Trumpeter 1/48
Tolga Ülgür
 

 

 

En başından not düşmekte fayda var, ben bir jet düşkünü değilim. Pervanelerin motor içerisinden ziyade,motor kaputunun dışında, açık havada dönmesini yeğlemekteyim. Dolayısıyla takıldığım bölge galeri bölümünden de pek kolayca anlayabileceğiniz gibi “Pervaneliler”. Ancak buna rağmen muhtelif jetlere de ilgi duymuyor değilim. Zaman zaman bu ilgimi mümkün mertebe açık etmiş de olabilirim. Bu şart mıydı? Bakınız F-104 makaleleri. Lakin bazen - ahval ve şeraitten beslenen bir naiflik sarıyor benliğimi ve güçlükle ayakta kalan bu jet eğiliminin platonik bir düzeyde cereyan etmesine sebep olabiliyor. Demem o ki; sebepsiz bir paralellik var sanki bu işte. Ayıklansak mı? Faşist odunlarca fişlenmenin de hiç sırası değil azizim.

Şu F-100 meselemin de uzun süre platonik düzeyde devam etmiş olduğu iddia edilebilir. Inkar edecek halim yok. Platonik uyku hali  gavurların trigger  diye tabir ettiği tetikleyicilerden birine temas ile sona ermiş olmalı. Tetikleyiciler ?  Hayır, Trompetçioğulları’nın F-100 kitini piyasaya sürmesi mevzu bahis bile olamaz.

İster inanın ister inanmayın, İsviçreli saygın bilim insanlarının mesaileri dışında yaptığı titiz ama amatör ruh ile taçlanmış araştırmalar mevzunun iki koldan tetiklendiğini ortaya koyuyor. Gayet bilimsel bir hava yaratılması da işe yarar gibi. Bunlardan birincisi Levent Başara’nın çıkarmış olduğu F-100 kitabıdır. Sağolasın Levent!  Oldukça doyurucu ve başarılı buldum bu iki kitaplık seriyi. Okudukça / göz gezdirdikçe bir F-100 yapma isteği kabardıkça kabardı bünyede. Bana göre elinizin altında bulundurulması gereken bir kaynak.

İkincisi ise, Tamiya’nın 1/48 ölçekte bir F-100 kiti çıkarmasını beklemekten-umudumu yitirerek- vazgeçmemdir. Yıllarca Japon abilerin bir güzellik yapmasını bekledim durdum. Adamlar bunun yerine başka bir yığın mükemmel kit çıkardı. Ama bir türlü bu mecraya uzanmadılar. Pes ederek makas değiştirdim. Buna alışmam da pek kolay olmadı. Gerillasal  “Acaba” atakları zaman zaman uykuma sızabilmekte.

“Bir F-100 yapayım” konusunda başlangıç projesini F-100 ün C modeli ile yapmaya karar verdim. Bunun kronolojik sıraya uyma hassasiyeti ile bir ilgisi yok. Hangi spesifik C yapılmalı sorusunun cevabı önceden belirlenmişti. Sanal alemde bir gezinti esnasında rastlamış olduğum birkaç adet resim aklımı çelivermişti.

Bunlar THK F-100C lerinin1973 yılında Almanya’daki Norvenich üssünü ziyareti sırasında çekilmiş resimleriydi. Hans Köning tarafından çekilmiş resimler pek hoşuma gitmişti. Bu hoşa gidişte  üssün çevresinin yemyeşil oluşunun da etkisi var mıdır bilemedim. Benzemiyor bizim Anadolu’ya.

Kısacası 54-2083 kuyruk numaralı oldukça yıpranmış durumdaki F-100C yi yapılması gerekenler portföyüne kayıt etmiştim. İlaveten aynı tayyarenin aynı yerde çekilmiş başka bir resmini de Levent'in kitabında rastladım. Bu da tayyarenin sol tarafı için iyi bir referans teşkil etti. Artık yapılması gereken buna yönelik planlamanın akabinde harekete geçmekten ibaret idi. Geçtim harekete.

 

Seçilen kit metazorikman Trompetçi’nin F-100C kiti oldu. Muhtelif forumlarda anlatılageldiği üzere bu kitin birden çok hatalı kısmı mevcut. Bunun yanında detay yönünden de zayıf alanları az değil. Bu hıyarlıkları giderecek ve beni tatmin edecek seviyeye çekmek için bir miktar masraf çıkacağı zaten belliydi..Bunun için sanal kartımın limitinin bonkörleşmesini bekledikten sonra nişan alarak ateşe başladım. Hedef tahtasında görülen ve isabet alarak alışveriş sepetine dökülen elemanlar şunlardı:

-       AMS rezin burun düzeltme seti

-       Aires F-100C kokpit seti

-       AMS F-100C koltuk

-       Aires Hava Fren seti

-       Aires F-100 Egzost seti

-       Aires F-100 tekerlek seti

-       Master F-100 Metal pitot tube

 

Bu elemanlar zaten kevgire dönmüş memleket sınırını sorunsuzca geçerek tezgahın kenarına ulaştıktan sonra işe koyuldum. Başlangıç gayet anarşistçe alakasız bir kısımdan başladı.(Abdülhamit in kulakları çınlasın!)  Evet Kıllanma kılavuzuna uygun şekilde selam gönderip bir sapık gibi gövde parçalarının kıçına doğru yöneldim. İşin aslı hiç de sanıldığı gibi değil. Ben sadece sabit ve düz duracak şekilde verilmiş yatay dengeleyicilere müdahale etme niyetindeydim. Zira yatay dengeleyicileri, park etmiş F-100'lerin karakteristik özelliklerinden biri olan hafif aşağı sarkmış şekilde yapmaya karar vermiştim.

Bunun için yatay dengeleyicilerin gövdeye oturma çıkıntılarını traşladım. Bu çıkıntıların gövde üzerinde gireceği delikleri plastik levhalar ile tıkayarak tesviye ettim. Ardından yatay dengeleyicilerin gövdeye bağlanacağı noktaları tespit ederek uygun delikler açtım. Bu deliklere geçecek şekilde plastik çubuktan parçaları yatay dengeleyicilere takarak bu etabı bitirdim..

 

İkinci sırada burun kısmı var. Pek çok defa söylendiği gibi Trompetçinin F-100'lerinin burun kısmı (Hava alığı bölgesi) form olarak oldukça problemli. Bu kitlere ilişmeme sebeplerinden biri de buydu aslında. İlk bakışta fark edemeyenler var mı? Varsa da bu büyük bir günah değil. Fark edemeyenler günah çıkarmak için karşılaştırma resimlerine bedelsiz olarak bakabilirler.

 

Sağ ve sol gövde parçalarının burun kısımlarının kesilmesi gereken noktalarını belirleyerek icraata koyuldum. Kesmeden önce birkaç kez daha kontrol etmekte fayda var, yapılacak bir hata gövdelerin kullanılmaz hale gelmesine neden olabilir.

 

Kesim tamamlandıktan sonra AMS adlı müessesenin rezin burun parçasını test ederek herhangi bir sıkıntı olup olmadığına baktım. Fena değil sanki. Ama bağlantı yeri biraz macun isteyecek. Ardından da biraz tesviye kaçınılmaz olacak. Görüntüye bakınca Trompetçi’nin burun kısmının ne kadar tuhaf olduğu daha iyi anlaşılıyor.

 

Montaja geçmeden önce tekrar arka tarafa seğirttim. Kitten çıkan egzost gözüme çok yetersiz ve basit göründü.Boktan bir plastisizm. Zaten kesme biçme işlerine başlamışım o zaman devam edeyim de adam olsun hesabı arka gövde içindeki egzost parçalarının oturma ayaklarını keserek çıkardım ve Aires'in rezin egzost parçasını uygun açıda oturttum. Evet oluyor.

 

Şimdi kokpite geçebiliriz. Kitten çıkan kokpit detay olarak oldukça zayıf. Koltuk ise tamamen yanlış ve hiç hoş değil. Öncelikle uygun bir kokpit seti arayışına girdim. O anki seçenekler arasında sadece Aires vardı. Ve metal gösterge paneli de ihtiva etmekteydi. Tercihimi Aires ten yana kullanmaktan başka çare yoktu.

 

Kokpit seti elime ulaşıp incelemeye başladığımda koltuk konusunda şüphelerim oluştu. Bu kıllanmayı yapım boyunca sorularımla bunalttığım Levent Başara’dan da teyit ettiğimde koltuğun bir “C koltuğu” olmadığı anlaşıldı. Asit midir? Değilse nedir?

 

Doğru bir “C koltuğu” aramaya koyuldum.  Bir miktar sörf yaptıktan sonra bir sonuca ulaştım. AMS’nin böyle bir ürünü vardı ancak satıcıların stoklarında tükenmişti ve yeni partinin gelmesi gerekiyordu. Bir süre bu yeni partinin gelmesini bekledim. Bu bekleme esnasında kokpitin boyanması vs gibi işlerle oyalanarak Milli Prodüktivite Merkezi’nde takdirname arandım.

 

Kokpit o meşhur “kokpit grisi” rengine boyandı. Metal gösterge panelinin boyanması ise biraz zahmetli oldu. F-100 gösterge paneli tamamen siyah olmadığı için minik minik deli işi maskelemeler yapmak zorunda kaldım. Buna değdi mi? Artık siz karar verin.

 

Bu işlemlerden sonra gövdenin kapatılması gerekiyor. Öncelikle test ederek herhangi bir patlak/çatlak durum olup olmadığından emin olduktan sonra yapıştırma safhasına geçtim. Ardından AMS burun parçası yerine yerleştirildi. Birleşim yerinde kaçınılmaz olarak biraz tesviye ve macun işi gerekti. Bir süre burasıyla oyalandım. Sonuç idare eder gibi.

 

Gövdede dikkat edilmesi gereken başka tesviye unsurları da var. Her iki gövdenin ön tarafından arkaya doğru devam eden, gövdenin alt tarafa kıvrıldığı kesimde kalıplamadan kaynaklanan kabartılı bir akıntı izi mevcut. Bu sadece elimdeki kite özgü bir kabızlık mıdır bilemiyorum. Sebebi kalıplama hatası besbelli. Bu iz, tırnağınızı gezdirdiğinizde belli olmakta. Dolayısıyla bu şekilde bırakmak mümkün değil. Bu kısımları da düzeltmek gerekiyor…Zımpara marifetiyle bu gereksiz şeyler yok edildi. Gereksiz zaman ve detay kaybı..

 

Gövde altında yer alan Hava freninin detayı zayıf ve yetersiz görünmüştü gözüme. O nedenle buraya Aires'in rezin ürünü işin başında ithal edilmişti. Aslında ana iniş takım yuvasına da el atmak aklımdan geçmedi değil ama merkebin bir tarafına daha fazla su kaçırtmak istemedim, zira yine esaslı cerrahi müdahale gerekecekti. Tadında bırakarak devam kararı alındı. Gövde kapatıldıktan sonra biraz tesviye gerekti. Özellikle burun tarafında.  Ama çok da fazla değil. Kanatların montajı ise gayet basit ve sorunsuz .

 

Sırada boyama işlemi var. Boyamaya egzost bölümündeki yüksek ısıya maruz kalarak renk değiştiren mazlum bölgeden başlamaya karar verdim. Ne şekilde başlayacağıma ve nasıl yapacağıma dair fikirleri süzgeçten geçirip bir karar aldım. Bunu yaparken de referans resimlere bakarak fikir sahibi olmaya çalıştım.

 

Bu bölgeyi Alclad ın farklı tonlarıyla boyamaya başladım. Çok acele etmeden ve  yavaşça. Isınmış egzost bölgesi açık tondan koyu tona doğru kademeli olarak koyulaştırma ve renk değiştirme işlemlerine maruz kaldı. Tabii bu bir seferde olmuyor. Birkaç kez debelendikten sonra kedinin kuyruğunu daha fazla çekmemeye karar vererek frene bastım. Makul bir kuruma süresi verdikten sonra bu bölgeyi yine referans resimlere bakarak maskeledim. Şimdi sırada SEA kamuflajını uygulamak vardı. Ve zor kısmın atlatıldığı hissi hakimdi.

 

 

Elimdeki referans resimlerden gördüğüm kadarıyla tayyarenin boyası oldukça yıpranmış ve bazı yamalar barındırmakta. Bunların çoğunu olabildiğince ama abartmadan uygulamaya çalıştım.

 

Kullanılan boyalar her zaman ki gibi Gunze Sangyo’nun  başarılı akrilikleriydi. Ne çok uzun, ne de çok kısa süren bir boyama sürecinin ardından X22 ile korunmayı hak eder seviyeye gelmişti Baba F-100.

 

Parlak vernik sonrasında doğal olarak az sayıdaki ıslak çıkartmanın uygulamasına geçtim. Kuyruktaki bayrak ile gövde ve kanatlardaki yuvarlak forslar her zamanki gibi “Turquoise dekal” den temin edildiler. Kutudan çıkan boktan bakım işaretlerini kullanmayı reddettim. Yerine, bir zamanlar elime geçirdiğim Caracal dekal setinden yürüttüğüm elemanları kullandım.

 

Sona yaklaşırken bir-iki modifikasyon daha gerekiyor.

Bunlardan ilki tekerlekler:

Kutudan çıkan tekerleklerin gerek görünüm, gerekse ölçü olarak F-100 tekerlekleriyle alakası yok. Felaket olduklarını rahatça bağırınabilirim. Üfürükçü neyi örnek alarak bunları icat etmiş anlamak pek zor.

 

Bir ara eski Monogram F-100'lerinden ucuza edinip, onların tekerleklerini kullanmayı düşünmüştüm. Neyse ki Aires imdada zamanında yetişti de bu tuhaf alışverişten kurtulmuş oldum.

 

Son ilave ise pitot tube. Kutu elemanı pek hoşuma gitmedi yine. Gayet plastik plastik bakıyordu yüzüme. Metal olarak üretilmiş sağlam ve gerçekçi duran “Master”ın ürünü verilen parayı hak ediyor.

 

Herşey tamamlandıktan sonra son işlem kanopinin yerine takılması. Ve fakat bu pek kolay olmuyor. Rahatça oturamıyor. Zaten kanopi açık yapıldığında bir takım detayların eksik kaldığı da ayrıca görülüyor. Buralara da bazı detay ilaveleri gerekiyor. Neyse sonuçta Sayın Obi van Kanopi pek kolay olmayan bir dizi uğraşı sonucunda yerini aldı . Yapıştırıcı kuruyunca daha iyi olduğu söylenebilir.

 

Sonuç olarak Trompetçinin kitinin –şu an itibariyle-pek fazla alternatifi yok. Ya kalıpları iyice eskiyip esnemeye başlamış Monogram ile ya da genç olmasına rağmen bir sürü sıkıntıyı bünyesinde barındıran Trompetçiyle takılmanız gerekecek. Her ikisinde de didişmeyi göze almanız gerek.

 

 

Yapım esnasında ilave edilecek düzeltme ve detay setleri ile –çok zaman kaybettirse de - makul bir sonuç alınması mümkün gibi görünüyor. Karar modelciye kalmış durumda. Bu kadar düzeltme ve detay setine para harcayıp harcamamak da tartışma konusu olabilir. Yine de bir şekilde burun kısmı ile tekerleklere müdahale etmekte fayda var. Aksi halde ortaya çıkacak olan F-100 e pek fazla benzemeyebilir .

Bu bitirdiğim F-100C den başka yapmayı düşündüğüm -D ve F olarak-birkaç F-100 daha var, ve fakat bunları trompetçinin kitlerinden yapacak isem şimdiden para biriktirmekte fayda var, zira düzeltme setlerini finanse edebilmek ciddi bir fon gerekiyor. Bunun için basit bir kumbara yeterli gelemeyebilir. Bence yapmayı planladıklarınızı hayata geçirmek için daha fazla oyalanmayın, iyisi mi günü yakalayın. Zira zaman dediğimiz debisi yükselmiş nehir kıvamında. Carpe diem.

İyi Modeller

Tolga ÜLGÜR

Ekim sonu 2014

     
     
     
     
     
 

Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları  www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz.