GALERİ

www.ozkanturker.com


 

Anasayfa  Galeri Menü

Messerschmitt Bf-109 E1
EDUARD 1/32
Tolga Ülgür
 

 

Yavşak sıcaklar memleketi terk etmek için leyleklerin göçünü beklemiş. (Yoksa leylekler mi yavşakları bekliyordu?). Termometre sıcakların geri çekilmesiyle normalleşme yollarında, ve fakat ben yaşamımdaki “ofise gidip gelmeleri” henüz nihayetlendirebilmiş değilim. Prosedür “çalışmaya” ya da en azından işe gidip gelmeye devam etmemi buyurmakta. Kapital dostu prosedüre direnmek faydasız. Geçiyorum bu sabah da Birinci Boğaz köprüsünü batıya doğru kimbilir kaç bininci kez, güneş dikiz aynamdan yükselirken. O telaşsız ve fakat sahte samimiyet yüklü yıpranmış tabela yine karşılıyor beni : “Avrupa kıtası’na hoşgelmişim”. Hoş gelmiş değilim, akabinde hoş bulmuşluk bir durum da yok ortada. Bu olsa olsa günden güne metazorikleşmekte sakınca görmez olmuş bir “Stockholm sendromu”dur, aynı günün akşamı siktirolup geri dönmeye kurgulanmış hanzo yoğun bir trafik selinin içinde boğulamadan.

Saatli maarif bu sene de evdeki herhangibir duvara asılabilmiş değil. Duvardaki müsait çivileri başka takvimler kapmış olmalı ki, evin içinde göçebe hayatı yaşamaya itilmiş bir öksüz gibi duruyor. Dar alandaki bu göçebesellik ıskalatmış sanki ev ahalisine sonbaharın girişini. Isı azaldıkça halet i ruhiyem normalleşir gibi, o halde yazmaya çalışmalı mevzuya bahis olmuş Bavyerali yaşlı avcının -kısa olması temenni edilmiş- hikayesini.

Ahalinin hiç de yabancı olmadığı hatta yer yer muhtelif ukalalıklar bile yaptığı Messerchmitt Bf-109 un tarihçesine uzun uzadıya girmek istemiyorum. Galeride yeralan diğer Bf-109 makalelerinde bu konuya yeterince değinilmişti diye hatırlarım. O halde hafif ve diyet bir giriş ile başlayalım ki zihnimiz pek fazla yorulmasın.

Şöyle bir kaynaklarımızı taradığımızda ilk beliren bilgilerden anlaşılan, “Emil” olarak bilinen E serisinde, önceki D modelinde kullanılan Jumo motoru yerine performansı belirgin şekilde arttıran Daimler Benz DB601A motorunun kullanılmış olması. Bu değişiklik sonucu motor gücü yaklaşık 300 hp artarak 1,085 hp seviyelerine çıkmış.

Üretimin başlangıçta birbirine paralel 2 versiyon ile başladığı belirtiliyor. Daha hafif silah yüküne sahip E1 ile biraz daha ağır silahlanmış E3 modellerinin üretilmeye başlanması 1938 yılının sonlarına rastlamaktaymış. Toplam 1,183 adet üretildiği bilgisine interjet ortamında ulaşmak pek zor olmadı. Doğru olduğuna inanma halim var.

E1 modelinde burunda motor üzerinde 2 adet MG17 makineliye ilave olarak kanatlarda da toplam 2 adet 7,92 MG17 yeralmaktaymış. E3 lerde kanatlardaki MG 17 lerin yerini MG FF makineli top almıştı. Başlangıçta gövde altında taşıyıcı istasyon bulunmasa da sonradan birçoğuna uygulanmış.

İlk kullanım alanları Ispanya iç Savaşı’nın son dönemine denk gelen Bf-109 E ler sonraları Polonya, Britanya Savaşı ve Balkanlar gibi birçok cephede kullanılmışlar.

Modeli yapılan, sonradan E4 lerde rastladığımız geç dönem kanopiye ve zırha sahip 6./JG54 e ait  “Sarı 10” numaralı Bf-109E1. (Kimi kaynaklarda 10 sayısının sarı değil kahverengi olduğu da iddia edilmekte ama ben EagleCals’a itibar ederek devam ettim)

1940 sonbaharında Fransa Campagne’da görev yapan bu E1 diğer filolarda kullanılanlardan farklı olan kamuflajı ile “be highly” dikkat çekmekte.

Model

Eduard bir süredir 32 mikyasta faaliyetlerini hızlandırdı. Messerschmitt Bf -109’un E serisini sırayla piyasaya vermeye başladı. İlk çıkan E1 in ardından E3, E4 ve son olarak E7 de modelcilerin kucağına bırakılmış durumda.

İlk bakışta yüzey detaylarının güzelliği ve parçaların temizliği dikkat çekiyor. Daha sonra içeriye bırakılmış –zaten müessesenin iştigal alanı olan - metal ilave parçalar sayesinde dikkatin çekilme katsayısı biraz daha artıyor. Yani ilk izlenimler oldukça pozitif.. Buna motorun açık halde yapılabilir olması da eklenince sıradan bir modelcinin direncinin kırılarak salya sümük kıvamına gelmesi pek de zor olmasa gerek.

Ve fakat kendileri dikensiz gül bahçesi değil. Kimi problemler de olmuyor değil. Elimdeki E1 kitinde böyle bir sıkıntı olmasa da  müessesenin sonraki üretimleri E3 ve E4 ün kanopileri maalesef hatalı kalıplanmış. Olması gerekenden oldukça dar olduğunu görmek Abdülhamit baskısına rağmen pek de zor değil. 

Neyse ki Kont Eduard kendi ürünündeki bu yanlışlığı farkederek hatalı parçanın doğrusunu üretip ilgilenenlere gönderdi. ( Bu skandalın sorumlusu elemanı kovmamış olmaları da olumlu karşılanmalı )

Kucağımdaki E4 ü herhangibir gelecekte spastik kanopisi ile yapamayacağıma göre ben de bu kampanyaya dahil oldum, zira bir yandan da yapacağım Bf 109 E1 geç dönem bir kanopi barındırmaktaydı bünyesinde.

Motor kaportasını açık halde yapabilme imkanı beraberinde “pek çok parçalı” bir burun yapısını da zorunlu kılıyor. Ama bu kısmı kapalı yapacaklar için çok da güzel bir haber sayılmaz bu durum. İncik boncuk işleri gerektiriyor. Parçalar yerlerine o “ulu bilge japon” gibi de oturamıyorlar haliyle. Daha kaba ve kırsal orta Avrupalı bir oturuşu var sanki. Yoksa , yoksa  komünizmin izleri tam olarak silinemedi mi bu diyarda?

Biçim ve doğruluk olayına gelirsek. Ölçüp biçenler oldu mu bilemem memlekette; ancak bana yine de bir takım gariplikler var gibi geliyor. Gövde mi biraz kalınca yoksa ben mi halüsinasyon huysuzluğundayım orasını kestiremedim. Kararı siz verin, ama verirken de kendinizi mutsuz etmeyin.(Kararsızlık devam ederse kutup ayılarının kimi hikayelerde çöle sızabildikleri hatırlanarak halimize şükredilecek)

Yapım kılavuzu renkli ve oldukça kaliteli bir baskıya sahip. Çizimler de hiç fena değil. Anlaşılamama durumu da pek olmadı. Ne hoş demek ki salak değilmişiz.. O halde huysuz merkep gibi anırmanın anlamı da yok. Alan alır, yapan da yapar, olabiliyorsa... Bunların tekerlerinin değdiği bölgenin ve de değme zamanının çamur rengini kestirmek de sizin probleminiz olsun.. Topraktaki killi kısımların, huyu kıfayetsiz humus miktarına oranını hiç de merak etmiyorum bilesiniz...

Yapım:

 

Kılavuzu fazla sinirlendirmeden, istediklerini uygulamaya karar verdim. Yani bir kez daha neredeyse kokpit parçalarıyla başlıyoruz modele. Ama hakkını yememeli kıllanma kılavuzunun, kokpit ile birlikte gövde parçaları da başlama vuruşuna ortak olmak amacıyla ön sıralara sızmış durumda. Statükoya direnirmiş gibi yapmış Sayın Kont. Tebrik edenleri vardır. Uzatmayayım. O zaman böyle kısa cümlelerle idare ediverin.  Ve parçalar RLM02 rengine kavuşturuldu.

Metal parçalar yerlerine oturdu. Buna -hiç fena görünmeyen- kemer de dahil. Ve hatta pedallar da.

Yalnız kimi ince -evet evet fazla ince- metal ıvır zıvırla uğraşmak açıkcası pek hoşuma gitmiyor. Düzelteyim ,hiç hoşuma gitmiyor. Doz aşıldı mı hafiften tiksinti hali kendini gösteriveriyor. Kimi budala parçalar bu kategoriye girmekteler. Bırakınız geçsinler, bırakınız “Merkebin kulakları kuru kalsın”. Nemin fazlası zarar bilmeyen var mı?

Gövde parçaları - aralarında kokpit bulunduğu halde-  temiz bir şekilde biraraya geldiler,. Modelin yapımındaki bana göre en alengirli ve de problem yaratabilecek kısım motor kaportasıydı.

Eduard bir opsiyon yazmış. Dileyenler dingildemeyi bırakıp motoru açık yapsınlar seçeneğini kutunun içine bırakmış- gayet çekoslavak bir tavırla. Motorun açık halde bitirilebilmesi nedeniyle, motor kaporta bölümü manasız sayıda parçadan oluşmakta bir sakınca görmez olmuş. Kılavuz da “birşey olmaz birleştir gitsin” edasıyla modelciye gaz vermekte. Ancak parçalar birbirini o kadar iyi tanımıyor sanki, kaynaşmanın tam anlamıyla gerçekleşememesi fukaralığının kokusu canımı sıkıyor.

Bir süre düşünüp durdum motoru açık mı yapsam diye.  Bu değerlendirme esnasında bir yığın farklı fikir zihnimin koridorlarını turladı durdu duvarlarına sürte sürte. Ey ahali; anlaşamıyoruz; benim de fena halde yapasım var salak bir referandum. Sonuç bende gayet hayırlı çıktı . Motoru kapalı yapmaya karar verdim. Ve devam ettim.

Burun kısmı pekçok sayıda parçadan oluştuğundan dikkatli bir birleştirme kaçınılmaz. Buna rağmen kimi seviyesizlikler can sıkabiliyor. Zaten bekleniyordu. Bu gibi durumlarda kaba zımpara timleri kullanmak işe yarayabiliyor kaybedilenleri yerine koymak şartıyla. Kimi kayıplar telafi edilememiş de olabilir.

Kanatların birleştirilmesi de aslında sorunsuz geçildi denebilir. Ancak bazı angutluklar olmadı değil. Alt kanat arka kısmının alt gövdeye yapıştığı kısımlarda gayet anlamsız seviyesizlikler tespit edilmiş olması bu başarıya gölge düşürebilir. Yıl olmuş 2010, bu tür hanzoluklar yakışmaz duruyor. Yontma esnasında Kont’un kulakları çınlatıldı nahoş dileklerle.

Modelin yapımına başladığımda ne şekilde bitireceğim hala belli değildi. Sürekli kutu kapağındaki klasik görünüm mü yoksa daha başka birşey mi yapsam diye dingildeyip durdum. Kutu kapağındaki tayyare bu ölçek için pek monoton kaçabilir gibi. O zaman “farklı ve pek bilinmedik bir tür olsun ”  fikri ağır bastı. Evvel zaman kalbur ise saman içindeyken alınmış olan EagleCal’un dekalini de hatırlayınca mesele netleşti, hatta mesele olmaktan çıkarak hızla uzaklaştı ufuk çizgisini kovalamaya.

Eh keyfim yerine gelmişti. Ahali Godot’yu bekleyedursun ben boyahanenin çiçekli ve fakat dikenli bahçelerinde koşmalardayım.

Boyama faaliyetlerinde her zamanki gibi Gunze Sangyo’nun akrilik ürünlerini kullandım.

Başlangıç olarak RLM 65 ile alt kısımlar ile gövde yanları boyandı. Ardından klasik kamuflaj uygulandı RLM 71 ve 02 renkleriyle. Buraya kadar zaten bir sıkıntı yok. Sıradaki uygulama ise gövde yanındaki alengirasyonlu yama tadındaki azman benekler ile diğer acayiplikleri halletmek idi.

EagleCals’un dekal setindeki referansa bakarak bu bölgeler RLM 70 ve RLM 02 kullanılarak boyandı. Tabii tek seferde olmadılar. Geri dönüp düzeltme yapmam gereken kısımlar oldu. Bu halini yeterli bularak kestim mevzuyu.

Kullanılan çıkartmalar EagleCals’un EC122  nolu setinden temin edildiler. Kaliteli oldukları zaten biliniyor. EagleCals’un da işaret ettiği üzere bu tayyare başlangıçta kendi halinde bir E1 olmasına rağmen sonradan kanopisi E4 lerde kullanılanlardan biriyle değiştirilmiş. Bu durumu yine SAM Publications’ın “The Messerschmitt Bf 109 Part 1” kitabının seksenüçüncü sayfasındaki fotoğraf ile tekrar tespit edebiliyoruz.

Dolayısıyla kutudan çıkan kanopi ile devam etmek mümkün değil zira kendileri klasik bir erken dönem kanopisi. Bu durumu nasıl halletmeli diye kafamdaki kunduzları binerli bloklar halinde sayadururken birden Eduard ın sitesinde vermiş olduğu bir ilan yüreğime serin su serpti.

Üretmiş oldukları hatalı şekle sahip E4 kanopisini özel indirimler eşliğinde gönderebileceklerini söylemekteler. Pek hoş. Fazla oyalanmadan Müesssesenin kendi sitesinden muhtelif indirimler eşliğinde bir adet E7 kiti yanında da 2 adet “sade” E4 kanopisi siparişi vererek beklemeye başladım. Makul zaman sonra paket geldi.

Eve gece yarısından sonra güvenliği atlatarak gizlice sokulduktan sonra yine başka bir gecenin orta yerinde açılarak içinden yedek kanopi parçası araklandı. Kabinede sorun çıkarmadan devam etmeyi gayet olumlu bularak devam ettim.

EagleCals mevzuyu anlatırken sadece kanopiye değil pervane abağına da dikkat çekmekte. Zira klasik anlamda bir E1 abağına sahip değil bu tayyare. Sonraki modellerde karşımıza çıkacak olan sivri uçlu bir abak ile değiştirilmesi gerekmekte. Neyse ki bu parça kutu muhteviyatı içinde yeralıyor da başka fukaralıklar yaşanmıyor.

Sayın EagleCals’un uyarıları bununla da sınırlı değil. Gövde altındaki ETC250 istasyonu  ile kokpit içerisinde zırhlı kafalığın da kullanılması gerektiğinin altını çizmekte.

Boyamanın bitmesi, cilalanması, kanopi ve pervane sorunsallarının çözülmesinin ardından ıslak çıkartmaları yerleştirmeye başladım. Gayet iyi huylu ürünler bunlar.

Bu yerleştirmenin yanında bir yandan da egzostların ve tekerlerin ithali ile zaman geçirdim. 

Egzostlar Quickboost  koleksiyonundan temin edildiler. Kutudan çıkan ana iniş takımı tekerleklerini beğenmeyince Aires’in ürünleriyle değiştirdim. Böylesi daha iyi oldu .

Bana göre makul bir eskitmenin akabinde anten tellleri ve diğer ıvır zıvırın tamamlanmasıyla bitirdim modeli. Camlı ama ahşap dolaba gönderirken bir tane de çöl kamuflajlı beneği yerinde bir E7 yapsam fena olmaz diye düşünüyorum.

 

Hayırlı modeller

 Tolga ÜLGÜR © Eylül 2010

 

 

 

Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları  www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz.