|
Anasayfa Galeri Menü | |||||||||||||||||||||||||
Piper PA-22 Tripacer "Hür Kanatlar" | |||||||||||||||||||||||||
Monogram 1/32 | |||||||||||||||||||||||||
Özkan Türker | |||||||||||||||||||||||||
Dünya sivil havacılığının altın çağına bir çok kıymetli uçak kazandırmış olan Piper firması hepimizin bildiği Cub tipinin üreticisidir. Bu modelin dışında PA-17 Vagabond tipi yan yana oturulan tamamı metal iskelet üzeri bez kaplama sportif havacılık için ideal bir başka model de üretmiştir.Bu modele gösterilen ilgi üzerine Vagabond'un dört kişilik tipi olarak PA-20 Pacer ve hemen arkasından bunun burundan tekerlekli tipi PA-22 Tripacer sportif havacılık meraklılarının ilgisine sunuldu. Tripacer'ın gördüğü talep üzerine Piper 1953-60 yıları arasında bu modelden değişik özelliklerde yaklaşık 8000 adet üretti. Bugün dünya üzerinde halen yüzlercesi kullanılmaya devam ediyor.
Modelimize konu olan Piper Tripacer ise Sivil Havacılık kayıtlarına göre Türkiye'ye gelen tek Tripacer olmuş ve TC-ILB kodunu almış. Yine kayıtlarda bu kodun aynı dönemde gelen bir Piper L-18 Cub uçağı için de geçerli olduğu görülüyor. Her iki uçağa da ait fotoğrafın bulunması ise biraz kafa karıştırıcı. Şimdilik detaylarını bilmediğimiz bir bilmece. Tripacer'ın hayat hikayesinin detaylarına ulaşamadım . İlk gelişinde (1957) UZK (?) kısaltmasıyla yazılmış muhtemelen bir zirai ilaçlama firmasına kayıtlanmış. Uçağın servis dışı kalış tarihi ise 1971. Üniversite yıllarında havacılığa merakımı bilen bir sınıf arkadaşım Atatürk Hava Limanı'nın kullanılmayan eski itfaiye hangarında eski uçaklar olduğunu söylediğinde yumruk yemiş gibi oldum. Yığın halinde duran ve artık kullanılmayacak durumdaki bu uçaklar hakkında bir bilgi yoktu. Arkadaşıma biraz rica biraz da ısrar ederek bu uçaklara ait fotoğrafları çekmeyi başardık. Karanlık hangar içinde yığılmış bir yığın malzeme ve uçağın fotoğraflanması biraz zor oldu. Bahsedilen bu uçaklar Hür Kanatlar Havalık Kulübü'ne aitti ve klübün kapanmasıyla buraya depolanmış ama zaman içinde enkaz haline gelmişti. Bu uçakların içinde Miles Magister, Piper Cub ve Tripacer bulunuyordu. Kulübe ait sağlam durumdaki diğer Magister ise Havacılık Müzesi'ne kaldırılmıştı. Eldeki fotoğraflarla bu uçakların kurtarılıp kıymetlendirilmesi için birkaç girişimde bulunmama rağmen maalesef çoğu zaman gösterilen "ilgi"sizlik nedeniyle bir şey yapamadım. Fotoğrafların çekilmesinden bir süre sonra hangar tamamen temizlenerek mevcut uçaklar hepimizin tahmin edeceği malum sona yollandılar. Bu uçakların ve de özellikle de Türkiye'ye bir adet gelmiş olan güzel Tripacer'ın korunabilmiş olmasını çok isterdim. O zamandan bunun bir modelini yaparak yok olan bu güzeli unutturmamayı aklıma yazdım.
Hayatımızda bazı isteklerin yerine gelmesi tespih taneleri gibi sıraya giren olayların gerçekleşmesi ile oluyor. İnternetin yaşamımıza girmesi ile Tripacer'in plastik modelini aramaya başladım. Nihayet 1957 yılında Monogram tarafından ölçeği konusunda çelişkili bilgiler olan bir model üretildiğini öğrendim ve bu modelin temini için e-bay de nöbete yattım. Uzun yıllardır üretilmediği için artık kolleksiyon parçası değeri olan modele ulaşmak için bir kaç kez teşebbüs ederek nihayet bir tanesini elde etmeyi başardım. Yaşasın... Modelin gelmesini takip eden sürede arka arkaya iki fotoğraf ortaya çıktı ki kafamdaki bazı belirsizlikleri tamamen ortadan kaldırdı. Bundan sonrası modeli tezgaha davet edip işe koyulmayı gerektirir... Kit:
Kitin tamamı parlak beyaz plastikten üretilmiş. Parçalar genel olarak temiz ve parlak. Kuru montaj yaparak parçaları kontrol ettiğimde şaşırtıcı derecede uyumlu olduğunu gördüm. Şeffaf parçalarda bir miktar bulanıklık olsa da çok sırıtacak gibi değil. Detay konusunda da daha sonra değineceğim konular bir yana bence bu tarz bir model için oldukça yeterli seviyede. Hiç bir detay aşırı ve ölçek dışı değil. Modelin yanında hafta sonu uçakla ava gidip bir dağ aslanı vurmuş iki yavşak figürü de verilmiş ki cümleden olayı pek tasvip etmediğim anlaşılmıştır . Yapım kılavuzuna gelirsek önlü arkalı tek sayfalık tam bir sanat çalışması. Günümüzün teknik planlarından çok daha sempatik perspektif tarama grafikler ve açıklamalar ile çizgi roman keyfi veriyor insana. Bu kılavuzun da kutu ile birlikte saklanması düşüncesindeyim.
Montaj: Kutu içinde duran parçalara yeterince iltifat ettikten sonra acı gerçekler kısmına doğru kapıyı arayalım. Kitte hoşlanmadığım bir nokta var ki ona yukarıda değinmedim (yavşaklar hariç) . Açılabilir kapılar için verilen menteşe detayı oldukça kaba bir görüntü veriyor. Kale kapısını andıran bu detayın gerçeğiyle hiç ilgisi yok ve bu şekilde model yapılırsa biraz can sıkıcı bir görüntü olacağından da hiç şüphem yok... Kapıları kapalı olarak montaj yapmayı düşündüğümden hem bu menteşelerden kurtulmak hem de yerine küçük gelen kapıları iyileştirmeye tabii tutarak işe başladım. Kapıları yerine yapıştırıp çevresini macunla kapatmak istenen sonuç için zahmetli bir yol olacağından önce bu boşluklara uygun kalınlıkta plastik şeritlerle takviye yaptım.Kapıları istenen ölçülere getirdikten sonra gövdedeki menteşe boşluklarını yine plastik parça ile doldurup macunladım. Gövde içindeki kalıp iticilerinin izlerini de bu aşamada doldurarak temiz bir kabin için tesviye yaptım. Plastik dolgudaki küçük dengesizlikleri macunladıktan sonra yüzeyi boyanabilecek aşamaya hazırladım. Bu arada yoklama için astar atarak gerekli düzeltme tekrarları da gerekli oldu. Gövdeye yaptığım bu işlemlerle eş zamanlı olarak her iki kanadı sorunsuz olarak toparladım. Bu arada kanat uçlarındaki trafik lambalarını kesip şeffaf plastikten yenilerini yaptım.
Nihayet sıra kabin içini toplamaya geldi... Uçaktan çok otomobil görünümü sunan kabinde dış renkle uygun döşeme rengi tavsiyesine uyarak kırmızı-beyaz renkleri seçtim. Boyama ardından ufak çaplı bir yağlı boya yıkama yapıp siyah folyo ile kemerleri yaptım. Modelin kuru montaj aşamasında ciddi bir kuyruk ağırlığı problemi olduğunu gördüm. Gerçi Monogram bu durumu öngörüp kit içine destek çubuğu ilave etmiş ama günümüz modelciliği için bunun pek bir anlamı olmamalı. Motor kaportası içindeki boşluğa koyduğum kurşun saçmalar yeterli olmayınca gövde içinde ön panelin altında kalan kısmı da saçma ile doldurmak gerekti. Modelin naif motoru görünebilsin diye açık bırakılabilen kaportasını kapatmayı tercih ettim. Ön hava girişinden az miktarda görülecek motoru da boyayıp bu aşamada yerine yerleştirdim. |
|||||||||||||||||||||||||
Çok parçalı motor kaportasını yerine oturtunca bir miktar seviye farklılığı oluştu. Göze sevimsiz gelen bu görüntüyü birkaç kat macun ile yumuşatmak gerekti. Bu arada bulabildiğim referans fotoğraflara göre gövde üzerinde bulunan küçük detayları boyamadan önce yaptım. Gövde altında bulunmayan bazı detayları alüminyum folyo kullanarak yaptım. Bunların üzerindeki vida ve perçin detaylarını ilave ettim. Modelin renklerini araştırdığımda Piper'ın belirlediği standart renklere ulaştım. Uçağımız Cadillac Red olması muhtemel bir kırmızı ile boyanmış. Referans fotoğraflar bunu doğruluyor. Bu renge karşılık olacağını düşündüğüm Gunze Sangyo 327 Red kullanmaya karar verdim. Bundan önce uçağın parlak beyaz rengini atarak tamamen kurumasını bekledim. Standart Tripacer boyama şemasına göre beyaz kalacak yerleri maskeledikten sonra kırmızıyı attım. Beyaz üzerine kırmızı atmanın gerginliği maskeleri kaldırdıktan sonra son buldu. Herhangi bir yama veya düzeltmeye gerek olmadan boyama işini tamamladım. Gövde yanında bulunan çağrı kodu (TC-ILB) uçak Hür Kanatlara geçtikten sonra dikey dümen üzerine taşınmış ve bunun yerine şablonla HÜRKANATLAR yazılmış. Kulübün diğer uçaklarında da aynı uygulamayı görmek mümkün. Bu yazıyı ve burundaki PIPER yazısını Corel Draw'da hazırladıktan sonra Tamiya maskeleme bantı üzerine lazerde kesim yaptım. Bu şablonlar kırmızı zemin üzerine beyaz olacak şekilde uygulandı. Yazı çok küçük olduğundan maskede ortaya çıkan ufak tefek hatalar 5/0 fırça ile düzeltildi.
Beyaz renkte boyanan kanatlar buzdolabı gibi göründüğü için bir miktar kirletmenin mahzuru yoktur düşüncesiyle yağlı boya ile silerek derinlik verdim. Çağrı kodları kanatların alt ve üst yüzeylerine aynı yöntemle maskelenerek boyandı.
Sol kanat ucunda bulunan far yuvası içine şeffaf plastikten yaptığım farları yerleştirdim. Üst korumasını ince asetattan keserek şekil verdim. Ön camı yerleştirmeden önce ön borda panelini de tamamlayarak yerine yapıştırdım.
Modelin tamamlanmasına doğru yaklaşırken kanatların montajından önce ön camın yerine oturtulması gerekiyor. Biraz kalın ve bozuk görüntü veren ön camı Future içine daldırarak nispeten biraz daha toparlamak mümkün oldu. Kitte verilen burun dikmesi detayını beğenmediğimden pirinç borulardan yenisini yaptım. Ön dikme üzerindeki çamurluk kitte çıkmadığı için tekerleğin formunda şekillendirilmiş levhadan bunu da ilave etmek farz oldu. Yatay dümen ve kanatların birleştirilmesine gelince ufak tefek karşılama sıkıntıları oldu. Sorun yaratan kısımları tıraşlayıp montaj aşamasında beş dakikalık epoxy yapıştırıcıyı tercih ettim. Genel montajı takip eden sürede ilave ettiğim küçük detayların boyanması ve kuyrukta bulunan gergi ve kumanda tellerini tamamladım. Bunların yapımında 0.2mm çelik tel kullanıp zamandan ve işçilikten kazandım. Model tamamlanıp vitrine hazırlandığında keyfime diyecek yoktu. Gerçi bu keyfi tamamlamak iftardan sonraya kaldı ama neredeyse yirmi yıl beklenmiş bir model için biraz daha beklemenin bir sakıncası yok sanki... İyi modeller, Özkan Türker © Ağustos 2011 * Modelin tamamlanmasında emeği geçen Tolga Özbek'e teşekkür ederim.
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |