|
Anasayfa Galeri Menü | ||||||||||||||||||||||||||
Lockheed TF-104G Starfighter | ||||||||||||||||||||||||||
Hasegawa 1/48 | ||||||||||||||||||||||||||
Tolga Ülgür | ||||||||||||||||||||||||||
Her ne kadar pervanelileri kendime daha yakın bulsam da şu F-104'leri nedense diğer jetlerden daha farklı algılamışımdır her zaman. Sebebini biçimsel kaygılarda da arayabilirsiniz ; pek gizemli nostaljik şifrelerde de. Seçim kurcalamak isteyene kalmış.
Yaşı tutanlar hatırlayacaktır. Yetmişlerin başında (1973 yılı) – Cumhuriyetin 50 nci yılını 50 nci yıl Marşı ile idrak ederken etrafta gördüğüm “kendi uçağını kendin yap” afişlerinde F-104 ün burun alttan çekilmiş bir karakteristik görüntüsü kullanılmıştı. Sanırım çocuk yaşta bu afişlere marş eşliğinde uzun süre maruz kalmak F-104 kavramının zihnime kazınmasına neden oldu ve “ana belleğe” e de hasar vererek orada kaldı o günden beri. (Peki şu P-47 meselem nedir benim? Onu da başka bir gün tartışalım o zaman)
F-104 Starfighter’ların eğitim versiyonu olarak tasarlanan TF-104 ler genellikle tek kişilik versiyon ile benzer olsalar da -ekstra pilot sayesinde- büyüyen kokpit nedeniyle bir takım değişiklikleri de bünyelerinde barındırmaktaydılar. Burundaki makineli top kaldırılmış, gövde içindeki yakıt depolarında ve ön iniş takımının tasarımında değişikliğe gidilmişti. TF-104 ler eğitim amaçlı tasarlanmış olmalarına rağmen kanatlarında taşıyabildikleri Sidewinder füzeleri ile muharebe kapasitesine de sahiptiler .
TF-104G ler Türkiye’ye MAP programı çerçevesinde F-104G’ler ile birlikte gelmiş. Levent Başara’nın yardımıyla elde ettiğim bilgiye göre ABD’den gelen 61-3027 ve 61-3028 numaralı ilk iki TF-104G 1963 yılında THK envanterine girmiş. Daha sonra bunlara USAF stoklarından 3 adet (1964, 1968 ve 1972 yıllarında), Ispanyol Hava kuvetlerinden ise 1 adet (1973 yılında) TF-104G ilave olmuş.
Ambargolu yılları aştıktan sonra, Avrupa’daki Nato ülkeleri Hava kuvvetlerinin ellerindeki F-104 ve TF-104 leri yeni nesil uçaklarla değiştirmeye başlamasıyla THK envanterine yeni girişler olmuş. Bu dönemde (1980 sonrası) Hollanda’dan 10 adet, Norveç’ten 2 adet ve Almanya’dan 37 adet (1977’de gelen 2 adet dahil) TF-104G Türkiye’ye gönderilmiş. Bu rakamları itina ile alt alta topladığımızda THK envanterine girmiş toplam TF-104G sayısı 55 e ulaşmaktadır.
Modeli yapılan uçak ABD’den ilk gelen 2 uçaktan biri olan 144 üncü Filo Murted 4. Ana Jet Üs Komutanlığı F-104 Eğitim Filosu’na ait 61-3028 numaralı (TF 028 ) TF-104G dir. Kayıtlara göre 1963 yılının bir temmuz günü THK de hizmete giren 61-3028 numaralı TF-104G 1988 yılına dek hizmette kalmış ve bu tarihte emirle servis dışına çekilmiş.
Model: Model konusunda kapsamlı anlatımlara gerek var mı? Hasegawa’nın F-104G yi piyasaya sürmesinden sonra uzunca süre sabırsızlıkla beklenmişti çift kişilik F-104 ün gelmesi. Piyasaya verileli birkaç sene oldu sanırım; Sanki iyi bir kite benziyor.
Kanatlar ve birçok başka çerçeve önceki G ve C modellerinde kullanılanlarla aynı. Bu tür yaklaşımların arkasında “Homos Ekonomicus” un kodlarını ayırt etmek pek zor olmasa gerek. Bütçe bir parça esnetilerek gövde, ön iniş takımı parçaları, kanopi ya da zozik kapağı gibi kimi parçalar için ilave çerçeveler kutuya bırakılmış.
Bu kitin ve sözünü ettiğim diğer Hasegawa Starfighter’larda ortak olarak kullanılan kanat yüzeyindeki perçin izlerinin daha az belirgin olması temenni edilmez miydi sorusu sorulmaya müsait. Ammavelakin hiçbir zaman da Trompet üfürdüğü iddiasındaki Çinli müessesenin perçin izi bokyemişliği düzeyinde değil bu durum. Ya ben bu görünüme alıştım ya da seviyorum bu halini. Veyahutta bir tür “pozisyon evliliği ağzı” ile konuşmaktayım mahzencağzımdaki Starfighter sayısı gözönüne alındığında..
Yapım: Kılavuz her zamanki yönlendirmesini yapmış yine. Kokpit’ten başlayın demiş. Ahval ve şerait normal seyretse peki diyerek böyle başlardım belki ama değil işte; “tıksırana kadar pastis ulan ahali” sloganım cebimde olduğu halde çakma Abdülhamit dayatmalarına inat gidip -tayyarenin kıçında kendine yer bulması istenmiş- egzost parçalarını birleştirerek başlamak zor olmadı. Hatta zevk bile vermiş olabilir.
Egzost bölümü ile gövdenin iç kısımlarındaki boyanması gereken alanları boyadıktan sonra yavaş yavaş kılavuzun ilk basamakta istediğini yerine getirmeye karar verdim. Kutudan çıkan bir kısım nevale tam olarak beklentilerimi karşılayamamakta. Bir miktar dış destek gerekiyor gibi. Öncelikle kutudan gelen koltukları hiç sevmedim. Eski alışkanlık “Cutting Edge” birkaç yıl önce kapılarını kapattığı için bu konudaki tek seçenek olarak CMK’nın zaman zaman piyasaya verdiği C2 rezin koltuk seti kalmış görünüyor. Neyse ki birkaç adet stoklanmıştı kalbur saman içinde dingilderken. Bunlardan 2 tanesi saklandığı yerden çıkarıldı. Takozlarından, kırpıntılarından ve çapaklarından arındırma sürecine sokuldu. Ama bu kadar aceleye de gerek yok ki. Koltukları en son kokpit içine bırakmak yeterli değil miydi? O zaman biz dönelim yine sayın kokpitin diğer işlemlerine. Kılavuzu da biraz hoş tutmalı siyaseten. Kokpitin genel hali bana göre orta Avrupa’lı rezin kokpit setlerine muhtaç kalmayı gerektirmemekte. Birkaç ilave ile bence yeterli bir sonuç elde edilebilmekte. Ancak gösterge tablosuna bir müdahale olmadan olmaz gibi. Bu konuda Kont Eduard ın PE ürününü kullandım. Sonuç tatmin ediyor gibi. Kılavuzun belirttiği tondaki griye boyanan kokpit eşrafı daha sonra yağlı boya paspaslama akabinde de minyatür ve fakat kuru viledalarla fırçalama yöntemleriyle insan içine çıkabilir bir hale geldi. Artık kokpiti yarım gövdelerden birine yaslayarak gövde kapama işlemlerine geçebiliriz. Nitekim geçtik de.
Gövdenin kapatılması diğer F-104 gövdelerinin kapatılmasından çok da farklı değildi. Sonuçta o uzun borumsu gövdeyi -sürülen yapıştırıcıyı kurutmadan taşırmadan ve sağa sola sıçratmadan (açıkcası üzerine sıçmadan)- birleştirmeniz isteniyor sizden. Eh bunu yapamıyorsak maket olayını bir kenara bırakmalı; kof kütük üzerine oturup hava durumu müsaade ettiği ölçüde çakıyla ahşap çomak yontmaya çalışmalı.
Gövde kapandıktan sonra bir miktar tesviye gerekebiliyor, mesela gövde altında egzosta doğru ilerleyen kısımlarda. Kanatlardaki flapların alt yüzeylerinde yer alan kimi kalıp itici izleri de ortadan kaldırmakta fayda var. Yakıt tanklarını da yapıştırarak bir süre tesviyeye maruz bıraktım. Müessese bu kitte kanat altı tankları için 2 adet istasyon vermiş. Ancak buna mukabil F-104 lerde yoğun olarak kullanılmakta olan kanat altı yakıt tanklarını bir türlü kutu içinde ikram etmeyi düşünemediler . Referans olarak aldığım fotoğrafta söz konusu TF-104 ün kanat altında istasyon mevcut olsa da bunlara yakıt tankları takılı vaziyette değil. Ben de hiç uzatmadan bu şekilde devam ettim.
Bu kanat altındaki yakıt tankları ve daha bir yığın F-104 modifikasyonu için Belçika dolaylarında “Daco” diye çağırılan müessese yıllar önce bir set çıkaracağını dünyaya ilan ederek geri sayıma başladı. Ancak o zamandan bu zamana geriye saya saya sayılacak sayı kalmadığı ve negatif unsurlara geciş yapıldığı halde “Belçika’lı Tüzel kişilik arkadaş” sayıyormuş gibi yapmaya devam etmekte. Ben artık saymayı bıraktım, altı ay gemisi Belçikalıyı izlemekteyim. Belki de Valonlar ile Flamanlar arasındaki itiş kakışın sona ermesini bekliyordur piyasaya vermek için. Nah biter. Brüksel paylaşılamıyor, lahanası sevilemiyor, Daco’nun seti çıkabilemiyor. Bir kısım modelcinin, evdeki kazanın altını yakıp, kendi yakıt tankını yapma yollarına sapması an meselesidir. Kanatlar farklı renklerde olmaları sebebiyle gövdeye iliştirilmeden önce boyandılar. Gövde siyah renkli astarı yedikten sonra bir süre kurumayı bekledi. Ardından Alclad ın farklı tonları kullanılarak boyandı.
Boyamanın ardından ıslak çıkartma uygulamasında sıra. Kare forslar ve bayrak “Turquoise Decal” in ( turquise değil güzel kardeşim- ... ayrıca turkuaz olarak okuyunuz bu frenkçe meseleyi ) setinden temin edildiler. Gövde ve kuyruk numaraları ise olası THK projeleri için rezerve edilmiş “ıslak çıkartmalar yedek kutusu”ndan gelmekteler. Bakım işaretlerinin çoğu kutudan çıkmaktalar. Beğenilmeyenler olursa yine yedek kutusunda sondajlar yapılarak bir sonuç elde edilmeye çalışılmakta. Kanopi Kont Eduard’ın sarı ama güzel uygulanan maskeleri kullanılarak boyandı. CMK nın daha önce tıraşlanarak boyanmaya hazır hale getirilen iki adet koltuğu boyandıktan sonra yerlerine sabitlenerek bırakıldı.
İniş takımları ve tekerleklerin montajının ardından son ilave -alışkanlık olduğu üzere- pitot tüpünün Fine Molds’un AC-51 ürünüyle değiştirilmesi oldu. Artık ahşap ama camlı dolaptaki yerini alabilir. Bakalım yanına kaç tane daha THK F-104 ü yerleşecek.
Ambar memuru bildirdi; “Mahzen”de yer kalmamış; çatıya nüfuz edemezsem stokları eritme zamanı gelmiş demektir. Bu hızla gidersem stoklar öksüz buzullardan çok daha yavaş eriyecek gibi duruyor. Buzul deyince aklıma ister istemez “yaşlı ama şişman güneş”in karşısında direnen “yaşlı ama çok daha az şişman gezegenimiz” geldi. Beh !! bu da Bertrand Russel’ın aşağıdaki sözünü yazdırdı bana nedense: “Dünyanın (aslında memleketin diyelim) sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır”. Hayırlı modeller
Tolga ÜLGÜR © Ocak 2010
|
||||||||||||||||||||||||||
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |