GALERİ

www.ozkanturker.com


 

Anasayfa  Galeri Menü

Spitfire MkVb Trop
Tamiya 1/48
Tolga Ülgür
 

Tarihçe

Tepemizde asılı şişman ama yaşlı güneşin hışmını-uzayan gölgelerle takas ederek-yitirmeye başladığı şu güz günlerinde  “televizyonum var ve fakat  açasım yok”  halet –i  ruhiyesine teslim olduğumu itiraf etmek isterim. Neden mi? Atlantik’in öteki yakasında cereyan eden bilmem kaçıncı seçme ve seçilme şenlikleri kapsamında çevremizi kuşatan Obama salaklar ya da Obama yalaklardan fena halde sıkılmış durumdayım. Bu iki cins arasında sıkışıp kaldık . “Sütlü çikolata”yı paranteze aldık gidiyoruz . TV yi fişinden çekmek suretiyle ayırdım kendimi bu tezgahlanmış “seçim güzeli” gündeminden . Bir şekilde girsek mi mevzuya.?

Olaya gaz ve toz bulutu döneminden girerek uyku tetiklemenin bir anlamı yok. Zira sitede yer alan önceki makalelerde mutlaka o gaz ve de toz bulutuna bir kenarından değinilmiştir. Bulutu kendi haline bırakıp mevzuya odaklanmayı öneriyorum. Kabul edenler? ..Hımm..şu demokrasi dedikleri de bazen pek güzel işliyor vesselam.( kimi zaman fazlasıyla  mediokrasi”* ye dönüşse de.. hadi daha da ileri giderek idiokrasi** den de söz edelim)

Spitfire MkV  6,472 adet ile en çok üretilen Spitfire versiyonu olmuş . MkII'lerden tadil edilerek üretilen prototip ilk kez 1940 yılının bir Aralık gününde uçmuş. Ardından Mk Va ve Vb'ler 1941 yılında sırayla boy göstermeye başlamışlar. MkV lerin üretimi 1943 yılına dek devam etmiş. Spitfire MkV'ler savaş boyunca neredeyse her cephede kullanılmışlar.

            MkV'lerde 1470 hp lik Merlin 45M motoru kullanılmış. Daha sonra 50M  ve 55M motorları da devreye girince MkV lerin hızı  571 km/s den 602 km/s ye yükselmiş.

MkV ler kanatlarındaki  silah kapasitesine göre sınıflandırılmışlardı:

-MkVa (A wing)= kanatlarda 0,3 inc lik 8 adet  makineli tüfek ( 94 adet üretilmiş)

-MkVb (B wing)= kanatlarda 0,3 inc lik 4 adet makineli tüfek  ve 20 mm lik 2 adet makinalı top (3911 adet üretilmiş)

-MkVc (C wing)= kanatlarda 4 adet 20 mm lık makinalı top (2467 adet üretilmiş)

Makalenin asıl konusu olan Spitfire MkVb Trop (type 352)  1942 yılında üretime alınmış. Diğer MkVb'lerden farkı ise Kuzey Afrika ve Akdeniz havzası şartlarına uyum sağlaması açısından farklı bir toz ve kum filtresine sahip oluşudur diyebiliriz. Karbüratör girişine filtre uygulaması nedeniyle burun yapısında değişiklik olduğu malumunuzdur. Başlangıçta, yapmış olduğum modelde olduğu gibi “Vokes Multi-Vee” filtreli olarak üretilen MkVtrop'larda daha sonraları “Aboukir” olarak bilinen  daha kısa görünümlü filtre setleri de kullanılmış .

Altıbindörtyüzyetmişiki adet MkV in 1348 adedi “Supermarine” tarafından ,4489 adedi “CBAF” tarafından (Castle Bromwich Aircraft Factory – Birmingham) ve 635 adedi “Westland” tarafından üretilmiş. ( Aslında bunları bilmesek de olabilir;.Devraldığı vapur iskelesini 3 yıl içinde batırmayı başaran bir”otoboscu” zihniyet döneminde bu bilginin kime ne faydası olur o da ayrıca tartışılsın bir ara .)

THK envanterine  1944 yılında 113 adet  Spitfire MkV girmiş. Ole Nikolajsen’in kitabında bunlardan 39 adedinin MkVb , 71 adedinin MkVc ve 3 adedinin ise MkV keşif modeli olduğu belirtilmekte. THK gövde numaraları da aşağıdaki gibi sıralanmış :

 

-MkVb         5501 - 5539

-MkVc         5701 - 5769

-MkV keşif  5801 - 5803

Modeli yapılan 5514 numaralı MkVb eldeki kaynaklara göre Bursa’daki Beşinci Alay Birinci Bölük’te görev almış. Spitfire MkV’ler THK’de1948 yılına dek kullanılmışlar. Bu tarihte Beşinci Alaydaki  MkVb'ler P-47'ler ile, Altıncı Alay’daki MkVc'ler ise Spitfire Mk9'lar ile değiştirilmiş. Ve bildiğim/görebildiğim kadarıyla da bir tane bile Spitfire koruyamamışız günümüze dek .(dandik replikaları hariç tutuyorum). Göçebeliğin genlere işlemesinin bir tezahürü değil de nedir bu?

Gerçek bir Spitfire’a dokunmak ya da en azından çıplak gözle görmek istiyorsanız Hendon’a filan gitmeniz gerekmekte. (Londra metrosunun siyah renkle gösterilen kuzey hattı çok yakınına kadar gidiyordu yanlış hatırlamıyorsam)

Model:

Kullandığım model -çoğu zamanki gibi- Tamiya’nın sorunsuz ürünü. Basitliği ,şiirselliği, bir o kadar da lezzetli oluşu herkes tarafından biliniyor diye düşündüğümden kendini tekrar eden bayat tanımlamalara yer vermek istemeyerek devam etmek istiyorum. Nitekim ediyoruz da..

Yapım:

Yapıma başladığım tarihi ne yazık ki not etmemişim. Ancak emin olun ki  ben başladığımda omurgasız liberal tayfası henüz “okyanusaşırı yeni patronu”  alkışlamaya başlamamıştı. Başka içsel zibidiliklere methiye düzüyor olmaları yüksek ihtimal. Ne mi yaptım? Behh! CD okuyucunun haznesinde “Atom Heart Mother”ın daha sık yer almasına gayret ederek mevzuya başladığımı hatırlıyorum. Amacımız rehabilitasyon değil miydi?

Nereden başlandığı biliniyor artık. Kokpit bölgesinde daha önce de başvurduğum klasik peyzaj –mimarlık yöntemlerini kullandım yine. Önce pilot sandalyesi için Kanada dolaylarından Ultracast’ın kataloğuna başvurdum. Kendinden kemerli 48020 numaralı rezin parça uygun bir bakalit rengine boyandı. Kemerler de olması beklenen renge kavuşturulunca taburenin bir miktar eskitme ile kabul edilir seviyeye ulaşması zor olmadı.

Koltuk konusundan sonra gösterge tablosuna ilgi gösterdim. Eduard’ın setini “ne olur ne olmaz yine spitfire filan yapasım gelir  belli mi olur” düşüncesiyle önceden ithal etmiştim.

Uygulamanın ardından elemanlar birbirleriyle dostça birleşti. Kokpit bölgesi parçalarını RAF’ın aşina olduğumuz  kokpit yeşiline daha önceden boyadığımı söylememe gerek var mı? Haklısınız bence de yok.

Kokpit sonrası işler daha bir kolay ilerliyor. Gövde birleştirmesini çok hafif ancak gerekli bir tesviye izlemekte. Kanatların da kolay ama dikkatli yerleştirilmesinin ardından sıra yatay dümenlerin hareketli kısımlarının kesilmesine geldi. Bir süredir bunları inik yapma saplantısıyla beraber yaşamaktayım. Buna alıştım ve bu beni üzmüyor. Sizi de üzmesin. Şakası bir yana bu şekilde daha gerçekçi bir görünüme ulaşıldığını  inkar eden çıkmaz sanırım.

Bu yatay dümenler kutudan tek parça halinde çıkmaktalar. Bunları sıkılmadan / usanmadan dikkatlice kesmek gerekiyor. Sabit kısımları ayırdıktan sonra bir miktar tesviye işlemine maruz bıraktım. Hareketli parçalar çok önceden   (Lehman biraderlerin CEO’sunun gazetecilere verdiği yemekte “zor durumda olsaydık yemekte size et yerine yumurta yedirirdik” lafını etmesinden de önce ) edinilmişlerdi. (Bunları “marked  to market” değerlemeye tabii tuttuğumda acayip karlı olduğum anlaşılmakta; yaşasın yahu )

Uzun lafın kısası hareketli yatay dümen parçaları Kanada’lı tedarikçim Ultracast’dan temin edildiler. ( 48039 numaralı aparatlar )  

Sırada boyama faaliyetleri bulunmakta. Ancak bir süredir aksiyon almayan ve “Rick abi”nin yasını tutmakta olduğu anlaşılan boyahane sorumlusunu “Atom ”un yanına bol bol “Meddle” dinletileri yerleştirip saygıda kusur etmeden ikna etmeyi başardım. (Bunu yaparken 70’ler boyunca özellikle Earl’s Court’da ıskaladığım potansiyelleri  düşünmeden de edemedim. Hayıflanmamak elde değil. Ancak ne zaman, ne de mekan buna el vermedi ,artık vermeyecek de.)

Tayyarenin rengi tartışma dışında tutulabilir sanırım. Neyin ne renk olacağı uzun zaman önce netleşerek ilgili ilgisiz forum ve kitaplara girmişti sanki. Bu durumda gövde altının meşhur Azure mavisi olduğunu farketmiş olmak da bir sürpriz sayılmaz. Ve fakat kullandığım akrilik markalar içerisinde bu renk bulunmamakta. Kahraman bir karışım yapmaya zorluyor kader beni. Bu tonu elde edebilmek için Tamiya akriliklerinden düz beyaz ,açık mavi ve moru kullanarak bir karışım elde ederek astar olarak uygulamaya karar verdiğimi hatırlıyorum . Ardından yer yer tonunu açtığım Model Master’ın enamel karakterli  Azure mavisini kullanmam da çok gizli bir bilgi sayılmamalı.  

Üst taraflar ise renk konusunda daha rahat. Gunze’nin “Dark earth” ve “Middlestone” akrilik boyalarını uyguladım bu alanlarda. Bu uygulamadan önce kuyruk dümenini kırmızıya boyadığımı da itiraf etmeliyim.

Ardından teker egzost vs gibi ufak parçalar boya ile tanıştırıldılar. Egzost konusunda kutudaki elemanların yerlerine geri dönmelerini kibarca rica ettim; Onların yerine çaktırmadan “ucuz döviz ile tedarik edilmiş” Ultracast’ın 48041 numaralı rezin egzostları buyur edildi..

Yapılan boyama meşhur Tamiya verniği ile korunmaya alındıktan sonra sıra ıslak çıkartmalara geldi. Kanatların altındaki kare forslar ile kuyruktaki ay yıldız her zamanki gibi “Turquoise Dekal”in setinden tedarik edildi.

Gövde yanındaki siyah rakamlar (5514) konusunda ise neyse ki Özkan yardıma koştu. Özkan’ın “ev yapımı” ıslak çıkartmaları gövdeye uysalca yerleştiler. Pek fazla bakım işareti kullanmak istemeyerek ikinci kat parlak verniği uygulayıp matlaştırma faaliyetlerine geçtim.

Ardından egzost izleri ile gövde altında Spitfire’lar ile artık özdeşleşmiş olan yağ kaçaklarını uygulamaya gayret ettim.

Kokpit camını vesaire yerleştirmeden önceki  son müdahale ise artık tarih olmuş Cutting Edge’in GM2 nişangahını tercih etmem oldu. Eğriti kutu elemanından daha hoş durduğunu etki altında kalmadan söyleyebilirim.

Ünlü son sözleri pek sevememişimdir. Sebebi aklımda bir türlü tutamayışım da olabilir bir ihtimal. İlla ki birşeyler sarfetmek gerekiyorsa şöyle bitireyim. Kolaylıklar dilenmeden de kolayca ilerleyen(Allah nazardan saklasın), sıkıntısız , huzur verici, Heryerekon’a rağmen yeterince ulusal ve belki bir parça da “tavuk suyuna çorba” tadında bir proje olarak tanımlamak mümkündür .  

İyi modeller

Tolga ÜLGÜR

Kasım 2008

* Mediokrasi: “Sorgulama, düşünce ve teknoloji üretmenin başarılamadığı toplumlarda , öğretileni belleme egemen olur ve en büyük başarı da, teknolojiyi üretmek değil, başkaları tarafından üretileni kullanabilecek düzeye ancak erişmek olarak saptanır. Bu tür toplumların, gelişmenin her yeni adımında karşılaşılması kaçınılmaz sorunlar üzerinde sağlıklı düşünmeleri, belletilenleri yinelemenin ötesinde, yeni çözümler üretmeleri mümkün olmaz. Toplum hızla ortalarda kümelenmiş olanların egemenliğine doğru kaymaya başlar. Ortalarda kümelenmiş olanların egemen kılındığı rejime "mediokrasi" adı verilir”

**Idiokrasi: “ Mediokrasi", negatif seleksiyonla birleşince, artık bulunduğu noktada kalamaz ve hızla aşağı, "idiokrasi" ye (ahmakrasi) kayar”. Berbat birşey yani..!

 

Referanslar:

-Spitfire in Action –Squadron Signal

-SAM Publication :Supermarine Spitfire part 1 : Merlin Powered spitfire

-Aero Detail 8 – Vickers Supermarine Spitfire Mk I – V

-Turkish Military Aircraft  Since 1912 - Ole Nikolajsen

 

Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları  www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz.