GALERİ

www.ozkanturker.com


 

Anasayfa  Galeri Menü

Supermarine Spitfire Mk.Va
Hasegawa 1/32
Tolga Ülgür
 

Uzun yıllar önce bizim memlekete sığınan Prof. Fritz Neumark demişti ki: “Hitler Almanya’sında birçok arkadaşım gergedanlaşmaya başlamışlardı. Onlardan biri olmamak için Türkiye’ye sığındım.”

Umpaach… İyi, hoş ve hatta güzel de; Tarih Baba mekan ve dekor değişikliği ile yine mi tekerrür etmekte? Coğrafyamızdaki “Faydalı budalalar” sayesinde hiç de zor değil bu.

Bir akşam vakti, ofisten yedi dakika erken çıkmanın avantajıyla mahallemizin berber dükkanındaki koltuğa birinci yazılarak “zamanı gelmiş bir saç traşı” olmayı şavullamaktayım. Koltuğunda oturmakta olduğum berbere -büyük ihtimalle daha önce hiç duymadığı- aşağıdaki hikayeyi anlattıktan sonra dedim ki:

Bugün pek muhabbet kaldırasım yok. İyisi mi “SEN SADECE SAÇIMI KES”.

“Perde açılır ve sahnede sıradan bir kasaba meydanı dekoru belirir. Küçük bir kasaba meydanında gündelik hayat akıp giderken, uzaklardan gelen ve yaklaştıkça hızla büyüyen bir gürültü duyulur. Bu koşarak gelmekte olan bir gergedanın güçlü ayak sesleri ve soluk alış verişleridir. Gürültü iyice yükselip gergedanın görüntüye girmesiyle orada bulunanların “Wohaanda bir gergedan!” diye haykıran çığlıkları duyulur. Kasabanın orta yerinden büyük bir gürültüyle koşarak bir gergedan geçmiştir. Way be.. Herkes şaşkınlıkla olayı yorumlamaya çalışırken, sesler bu sefer ters taraftan yeniden duyulmaya başlar, gergedan büyük bir gürültüyle yeniden gelip geçer. Bu öyle bir geçiştir ki önüne çıkanı ezip geçebilecek güçtedir, nitekim bir kedi ezilmekten kurtulamaz.

Kasaba sakinleri çok da anlam veremedikleri bu olay hakkında, ciddi bir sorgulamaya girip, önlem almak yerine, gergedanın Asya mı yoksa Afrika tipi mi olduğu, tek boynuzlu mu yoksa çift boynuzlu mu olduğu üzerine  konuşurlar, herkes daha çok, konuşup geçme, unutma eğilimindedir. Ancak gergedanlar hızla çoğalmaya başlar. Anlaşılır ki aslında kasaba halkı birer ikişer gergedana dönüşmektedir. İnsanlar, eşlerini arkadaşlarını bir anda gergedan olarak karşılarında bulmaktadırlar. Kasabalılardan bazıları bu dönüşümü dehşetle izlerken bazıları yavaş yavaş durumu kanıksamaya, hatta gergedan olmanın güzelliklerinden söz etmeye başlarlar. “O kadar da kötü değillerdir eğer yolun kenarından yürünülürse ve onlara dokunulmazsa pek de zarar vermiyorlar.” Gergedanlar çoğaldıkça güzelleşir, gergedanlaşmak normalleşir. Ve hatta memlekete demokrasi gelmiş bile olabilir. Pardon yani…

Oyunun kahramanı Berenger adında biridir. Kendisini tanımam ama en yakın arkadaşı başta olmak üzere, çevresindeki herkesin yavaş yavaş gergedanlaşmasını korku ve panik içinde izler. Bir yandan kendisinin de gergedanlaşacağından ama bir yandan da giderek yanlız kalmaktan korkar. En son sevgilisi de gergedanlaşınca yapayalnız kalan Berenger, oyunun sonunda, insan olmayı sürdüreceğini haykırır.”

Acaba başarabilecek mi? Gergedanlar önlerine çıkan her şeyi yerle bir etmektedirler. Ve İnsanlar için iki seçenek bırakılmıştır: Ya bizdensin, ya da düşman. Ya sen de bir gergedana dönüşüp sürüye katılacaksın ya da seni ezip geçeriz. Jargon bana nedense hiç yabancı gelmedi.

Bila-Muhabbet traş boyunca düşünmüşüm. Interlandımdaki kimi insanlar birer ikişer göçe başladılar. Son bir hafta içinde Kanada’ya iki kişi birden saydım. Sanki gergedanlaşma endişesi Ya ben? İkametgah yıllardır denklem sabiti. Kendimi çok korkusuz gördüm. Tebrik ederim..

Bu ahval ve şerait de “Gergedanlaşmak” kaçınılmaz mı? Hay yüzbin yarım iğfal edilmiş gergedan leşi. Kafam bulanık halde evin yolunu tuttum, etrafta koşturan kimi gergedanlara ve onlara alkış tutan kullanışlı budalalara aldırmadan. Onlar da bana henüz aldırmamaktalar sanki.

Doktor, uzun zamandır ilaç yazmak yerine bu ölçekli plastiklerle dingildememi teşvik etmekte. Onun da işine geliyor sanki. Ben de gayet teşvik ve de müşfik halde dingildemekteyim bu plastiklerle.

Doktor sıkıntın büyürse sen de ölçeği büyütürsün diye reçetenin dibine basit bir algoritma düşmüştü. Gergedanları koruma kanunu hükmündeki kararname fırlatılınca, mikyası rakamla 32'ye ayarlayarak gaz koluna abandım. Eğer hala okumaya devam ediyorsanız buyrun o zaman, bir 32'lik Spitfire hikayesi aşağıda sizi bekliyor :

Uzun zaman boyunca kasabamızdaki 1/32 mikyaslı tek Spitfire MkV Hasegawa’nın eski ve de yaşlı kitleriydi. Bunlar genel olarak doğru çizgilere sahip ve kolay bitirilen kitler olsa da dışa detaylı panel çizgileri ve nispeten zayıf detay seviyesi ile artık zamanın gerisinde kalmışlardı.

Hasegawa sonraları içe detaylı yeni kalıp A tipi "wing"ler ilave ederek Mk.I ve II leri de piyasaya sürdü. Bunlar ilginç geldiği için zamanında bir iki tane edinmiştim. Zira resmen hibrid kitlerdi bunlar. Kanatlar içe detay kalan parçalar dışa detay.

Fakat bir yandan da birileri yeni nesil, modern bir erken dönem Spitfire çıkarır mı diye beklemedeydim. Uzunca bir bekleyişten sonra nihayet Almanya ikametgahlı Revell efendi bir MKI/II çıkardı.

Ve fakat Günaydın hüzün..

Ne yazık ki bu bende ciddi hayal kırıklığı yarattı. Bundan bir tane yapmıştım bir yığın düzeltme seti kullanarak. Başka bir tane daha yapmama kararı almam zor olmadı.

Bu durumda elimdeki hibrid Hasegawa'lara yönelmeye karar verdim. En azından bunların gövde ve kanat formu basit olsa da genel olarak doğruydu ve hiç olmaz ise Spitfire’a benziyordu.

Yapılması gereken, eski kalıp dışa detay gövdelerin detaylarını kutuya bırakılmış daha genç ve modern kanatlar gibi içe detaya çevirmek ve bazı modifikasyonlar ile kiti günümüz standartlarına taşımaktı.

Yapım işine gövde parçalarını içe detaya çevirerek başladım. Çok sayıda panel çizgisi yok. Bu da sürecin fazla sancılanmadan ilerlemesini sağlıyor.

Gövde parçaları hazırlandıktan sonra süreç kokpit şenlikleri ile devam ediyor. Kokpit oldukça yaşlı, bazı güncellemeler yapmak şart.

Gösterge panelinde Eduard’ın eski setini kullandım. Ne yazık ki bu PE setler artık üretilmiyor ve bulmak neredeyse imkansız.

Pilot koltuğu ve arkasındaki koruyucu zırh için Barracudacast’ın üretmiş olduğu rezin seti kullandım. Koltuktaki kemerler ise MDC’nin metal kemer setinden

Bunlara ilaveten Barracuda’nın kokpit güncelleme setinden de faydalandım. Her ne kadar Revell için tasarlansa da Hasegawa’nın yaşlı kitinde rahatça kullanmak mümkün.

Kokpitin tamamlanmasının ardından gövde parçalarını birleştirdim. Gayet temiz ve sorunsuz şekilde bir araya geldi gövde parçaları.

Sırada kanatlar var. Alt kanatlar olması gerektiği gibi tek parça halinde verilmiş. Montaja geçmeden önce gövde altında yer alan tanımlama ışığı için biraz çalışmak gerekti.

Buradaki detay plastik üzerinde verilmiş. Bunu yeterli bulmayarak deldim ve yedek kutumdan uygun bir şeffaf parça buldum lamba niyetine. Yerleştirip yapıştırdıktan sonra iç kısmını gümüş rengine boyayarak montaja geçtim.

Sağ ve sol kanat üstü parçalarını yapıştırdım. Biraz tesviyenin ardından kanat uç parçalarını da yapıştırdım. Ne yazık ki bu parçalar ile kanat arasında biraz seviye farkı var.Eski kalıp yahnisini mırıldanıp geçelim. Macun ile dolgu ve tesviye gerekiyor bir miktar. Ama sonuç tatmin edici gibi..

Yatay dengeleyiciler için “Master details” in setini kullandım. Oldukça memnunum.

Gövde ve kanatlardaki son tesviye işlemlerini tamamladıktan sonra motor kaportasına yöneldim. Hasegawa’nın motor kaportasındaki detaylar oldukça zayıf. Müdahale şart.

Bu kısımda “Archer Fine Transfer” ın resin/dekal olarak çıkardığı “Fastener” setini kullandım. Bu sette uygun boyutta “fastener” lar bulunmakta. Bunları tek tek yerlerine yerleştirmek ne derece eğlenceli , tartışılır. Ama sonuç eğlenceli o kesin.

Spitfire boyahanede sıraya yazılabilir artık

Boyama paterninde sıradışı bir durum yok.

Alt yüzeyler British sky , üst yüzeyler ise RAF’ın Koyu kahverengi ile Koyu yeşiline boyandılar.

Islak çıkartmaları “Life like Decals”ın setinden kullandım. İnce ve güzel görünmelerine rağmen uygulamadan sonra kanatlardaki yuvarlak forslar manasızca çatladılar.

İlgili müesseseye küfredip portföydeki Eagle Cals’ın Spitfire setinden ödünç almak zorunda kaldım yuvarlak forsları.

Modifikasyonlar devam ediyor:

Egzostlar Quickbosst’tan temin edildiler.

Hasegawa iniş takımı dikmelerinin garip bir yapısı var. Dikmenin ucunda tekerleğin jantını da kalıplamışlar. Kutudan çıkan ana iniş takımlarını kullanmayı düşünmüyorum. O nedenle uygun bir çözüm arayışım “Scale Aircraft Conversion” ile sonlandı.

Biraz tuzlu olmaya başladı bu proje ama yaşlı Hasegawa’yı adam etme uğruna katlandım buna. Tekerlekler de doğal olarak Barracudacast etiketi taşıyor.

Pervane abağı ve paller de modifikasyondan nasibini aldılar. Mk.Va için uygun pervane Quickboost’un setinde mevcut idi. Zira MkVa'ların çoğu Mk.Ia'lardan tadil edilmişti.

Son olarak Kokpit giriş kapısını da Barracudacast’tan temin ettim. Bu kapı başka kapılara benzemiyor ve vazgeçmek niyetinde değilim.

Her zaman olduğu gibi pitot’nun takılması ve anten telinin gerilmesiyle model sona erdi. Sonuçtan memnun olduğumu itiraf etmeliyim. Biraz masrafla oldukça iyi bir Spitfire ortaya çıkıyor kanaatindeyim. En azından Revell'in çirkin ördeğinden çok daha iyi.

 

Bu Hasegawa’lardan biraz! depoladım. Zamanla, yavaş yavaş tezgaha doğru salmayı düşünmekteyim. Gergedanı az ama spit’i bol günler dileğiyle bitirme niyetindeyken aklıma “Vera Lynn”in dizeleri geldi:

“We will meet again some sunny day”

İyi modeller

Aralık sonu 2017

Tolga ÜLGÜR

 

 

Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları  www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz.