GALERİ

www.ozkanturker.com


 

Anasayfa  Galeri Menü

 Supermarine SpitfireMk.IXe
 Tamiya 1/32
 Tolga Ülgür
 


Evvel zaman içinde, kalbur ise saman içinde dingildemekle meşgul iken ve fakat muhtelif ayakların çoktan baş olmayı becerdiği günlerden birinde Tamiya’nın 1/32 ölçekli Spitfire Mk.IX kitinden bir tane yapmıştım. Söz konusu makale galeri bölümünde mevcut.

Ayakları bilemem ama bu kit benim pek fazla hoşuma gitmiş olmalı ki, muhtemelen “savaş filan çıkar sonra ortada kalırız” endişesi ile Dolares in pek fakir olduğu dönemde birkaç tane stoklamayı ihmal etmemişim. Stoklamanın verdiği sağlıksız bir özgüven gevşekliğinin yardımıyla mevzu gayet uzun süre soğumaya bırakıldıktan sonra, artık ikincisine başlamanın zamanı geldi diye düşünmüş olmalıyım ki ortaya bu Mk.9 çıktı.


Aslında bu ölçekte bir Türk Hava Kuvvetleri işaretli Spitfire Mk.IX yapma fikri 2008 yılının sonlarına kadar gidiyor. Nedense onca zamandır içimden gelmemiş başlamak. Mental bir yorgunluk yorganı üzerime çökmüş  olmalı. Halbuki zihnimin kulislerinde hangi Mk.IX un yapılacağı konusu “Heryerekon” ve “Yelloz” henüz icat edilmeden tespit edilmiş ve ıslak çıkartmasına kadar muhtelif hazırlıklar tamamlanmıştı.


 

Modeli yapılacak Mk.IX, Ole Nıkolajsen’in kitabının 96ncı sayfasında yer alan 6329 nolu tayyare. Fotoğraf muhtemelen bir tatbikat sırasında ya da hemen akabinde çekilmiş. Zira gövdesindeki YV-29 kodunun üzerine beyaz boya ile 329 numarası yazılması pek alışılmış bir durum değil. Biraz aceleyle yazıldığı izlenimi edinmek de zor değil zira “9” rakamı bir parça eğri duruyor.

Elimdeki kaynaklara göre daha önce RAF bünyesinde iken “ML191” gövde numarasına sahip olan 6329 nolu Spitfire Mk.IX, 16-10-1947'de THK envanterine girmiş ve 5nci Alay, 3ncü Bölükte hizmet vermiş.


Neyse dediğim gibi bunu yapmaya bir kere karar vermiştim. Özkan ile yaptığım istişarelerde pervane abağının kırmızı olduğu konusunda mutabakat sağlanmıştı. Geriye gövde üzerindeki kod numaraları kalıyordu. Bunları maskeleyerek boyamayı pek gözüm yemedi. O nedenle dekal arayışına çıkmak zorunda kaldım. Beyaz renk olması evde el yapımı basımı imkansızlaştırıyordu. ALPS printer gerekiyordu bizde ise öyle bir cihaz mevcut değildi.


Neyse ki Sayın Kürsad Albayraktaroğlu bu konuda yardımcı oldu. Beyaz renkli 329 rakamları ile referans fotoğrafında  belli belirsiz görünen “YV” harflerini (orijinal kodun YV-29 olacağı konusunda mutabakata vararak)ALPS yazıcıda basarak, USPS marifetiyle Atlantik ötesinden gönderdi. Biraz geç oldu ama 2008 dolaylarında yapılmış bu kritik yardım için kendisine buradan tekrar teşekkür ediyorum.


Resim 11


Kit hakkında güzel hikayeler anlatmaya artık niyetim yok, şu zamana kadar yeterince başarı hikayesi dinlemişsinizdir. Doğrudan damar yolunu bularak enjeksiyona geçelim kanaatindeyim…

Öncelikle Tamiya’nın kutusundan erken ve geç dönem Mk.IXc yapmak için parçalar çıkıyor. Bu haliyle Mk.IXe yapmak için modifikasyon gerekli. Burada Tamiyasan hıyarlık yapmış, bilahare çıkarmış olduğu MK.16e kitindeki küçük bir E wing dönüştürme çerçevesini Mk9 kutusuna koymaktan imtina etmiş. ( Bari bu çerçeveyi 5-10 USD ye ayrı satsaydı). Neyse bu durumu not ederek hikayeye dönelim.


 

Hikaye her zamanki gibi geleneksel kokpit şenlikleri ritüeli ile başladı. Şenlik lafını hafife almayın hakikaten de bir şenlik havası mevcut operasyon ilerledikçe. Parçaların mükemmel uyumu ve detay zenginliğine rağmen bu kez iki modifikasyon yapmaya karar verdim kokpit içerisinde.


Gösterge tablosunu Eduard’ın PE setiyle değiştirdim. Bunun için kitten çıkan panel parçasını uygun kıvamda rendeleyip zımparalamak gerekiyor. Zor bir iş değil. Kolayca eriyor. İlgili parça boyandıktan sonra Eduard’ın güzel PE parçaları birbirine yapışıyor ve yerine yerleşiyor.


İkinci modifikasyon bölgesi bakalit koltuk. Kutudan çıkan parça iyi olmakla beraber Barracudacast ın çıkarmış olduğu sırt minderli ürün pek cezbedici. Bu nedenle onu tercih ettim. Rezin koltuk parçası bakalit rengine boyandı. Sırtlık siyah deri olarak sipariş verildi.


 

Kokpitin diğer parçaları “RAF interior green” dediğimiz kokpit yeşiline boyandılar. Bunun için bugünlerde piyasada bulunabilecek en uygun boya Tamiya’nın bir süre önce çıkarmış olduğu XF-71 kokpit yeşili akrilik boyası. Gerçi bu RAF kokpit rengini karşılasın diye üretilmemiş, etiketlendirmede IJN (Imperial Japanese Navy) yazmakta; ancak bir parça beyaz ile açılırsa ortaya çıkan ton neredeyse tam istenen kıvama geliyor. Tavsiye edilir.

Kokpit parçalarının birbiriyle uyumu mükemmel. Sadece Barracudacast’ın koltuğunu yerleştirmek için biraz uğraşmak zorunda kaldım. Nedense bu rezin arkadaş Tamiya kutusundan çıkan koltuk kadar rahat bir yerleşemedi. Var bir cinslik. Kutudan çıkan metal parça setinde mevcut olan kemerler de uygun renge boyanarak koltuğa iliştirildi.

Kokpit ile oyalanırken bir yandan da kanatlara yöneldim.


Alt kanat bazı kritik paneller hariç tek parça halinde tasarlanmış. Yüzey detayı ve görüntüsü için mükemmel kelimesini kullanmak bana yeterli gelmedi. Sanırım Ecnebi diyarlarında buna uygun daha sofistike terimler mevcuttur..


Ve fakat başlangıçta da ifade ettiğim gibi bu kanatlar C tipi kanatlar. Bunların acilen ya da yavaş yavaş E tipine çevrilmesi gerekiyor.


 

C den E ye geçmek için gereken değişiklikler nelerdir diye merak edenlere aşağıdaki listeyi hazırladım:
-       Öncelikle kanatların dış tarafında yer alan 0,303 lük makinalı yuvaları ve bunların kanat altında yer alan kovan tahliye deliklerinin iptal edilmesi gerekiyor..
-       20 mm Hispano top daha önceki yerinden bir kademe dışa kaydırılmış. Bu durumda kanadın dışında kalan namlu boyu da biraz kısalmış.  Buna paralel kanat üzerindeki “blister” yer değiştirip dışa ve biraz geriye kayıyor.
-       Hispano’nun boşalttığı yere ise 0,5 Browning makinali yerleştirilmiş.



Bu değişiklikler belki manuel olarak da yapılabilir. Ama bence yeterince zahmetli olacaktır ve hatta çevredeki güzelim detaylara da zarar verme ihtimali bana göre yüksek. Bu nedenle proje daha tasarım aşamasındayken uluslararası camiada uygun bir dönüştürme seti aramaya başlamıştım. Araştırma sonucunda Alleycat ın “Mk.IXe conversion” setini tespit etmiş ve siparişi hızlıca vermiştim.


 

Elime geçen set ilk üretilen numunelerdendi. Acaba biraz aceleye mi gelmişti? (Aslında acele etme konusunda hak vermiyor değilim müesseseye, zira. Alleycat in Mk.IX için üretilen Mk16 dönüştürme seti piyasaya çıkar çıkmaz Tamiya Spitfire Mk16e kitini piyasaya çıkaracağını ilan etmişti. Büyük talihsizlik)


Neyse aceleye gelme konusunu şöyle açayım: Gelen setin içeriğini detaylı olarak incelediğimde bazı parçalarda* hata olduğunu fark ederek Iskoçya nüfusuna kayıtlı Sayın Alistar Maclean’e durumu ilettim. Kendisi ilgili parçaların kalıplarında gerekli düzeltmeyi yaptıktan sonra bana doğru parçaları gönderdi. *(iptal edilen Browning makinalı kovan tahliye çıkışlarının olduğu panellerin yerine yapılan düz parçalar)


Alleycat in dönüştürme parçaları Tamiya nın kendi parçaları kadar mükemmel olmasa da sorun çıkarmayacak şekilde yerlerine oturabilmekteler.Bazı kısımlarda az miktarda tesviye ile bu aşamayı geçmiş oldum. Kutudan çıkan parçalar ile hem klasik hem de “Clipped wing” tabir edilen kesik kanatlı Spitfire lar yapmak olası. Bilindiği gibi TuAF Spitfire Mk9 ları ikinci gruba girmekteler.


Kanatlar tamamlandıktan sonra “kokpit bloğu” gövde parçalarının arasına yerleşti. Kolayca yapıştırdıktan sonra burun kısmına yöneldim. Bu projede Spitfire ın klasik siluetini korumak için  motoru açık yapmamaya karar verdim.


Bu durumda motor bölgesini detaylı monte etmeye gerek yoktu. Kaporta parçalarının oturacağı iskeleti oluşturmaya yetecek miktarda  basit bir motor inşası ile  ilerledim. Yine de üretim esnasında dikkatli olmakta fayda var, zira en ufak bir eğrilik ya da ayarsızlık sonucunda çok hassas ve milimetrik tasarlanmış olan 4 adet motor kaporta parçası doğru ve problemsiz şekilde yerleşemeyecekler.

   


Motor kısmı tamamlanıp gövdeye sabitlendikten sonra kaporta parçalarının testine geçtim. Bu parçalar farklı bir malzemeden üretilmişler. Oldukça esnek,ince ve hassas bir yapıları var. O nedenle defalarca test yaptıktan sonra yapıştırma işlemine geçtim. Üst, alt, sağ ve sol olmak üzere 4 adet kaporta parçasını, ortalama ahali tarafından “capon” olarak bilinen, Siyanoakrilat (CA) ile yapıştırmak gerekiyor.


Tüm dikkate rağmen bazı kısımlarda çok minimal de olsa aralıklar kaldı. Sebebi anlaşılamadı. Onca test boşa mı gitti? Nasıl oluyor bu Sayın Tamiyasan ? Halbuki benzer uygulamayı 1/32 likTamiya P-51D de yapmıştım. Orada oturma tamamen sorunsuz idi. Maalesef bu kısım hayal kırıklığı yaratmış durumda.

 “Bunları bu halde bırakabilir miyiz referandumu”nu kendi bünyemde yaptım . Sonuç çakma Abdülhamid i bile yerinden edecek sertlikte, testiküllü bir “red” cevabıydı. Beh!!  şaşırmadım. Nasıl halledeceğimi düşünmeye başladım kenefsel ortamlar dahil.

Şokun sıcaklığı azalınca ufak ufak zımpara ekipleri gönderdim, sessizce çalıştılar ahaliyi uyandırmadan. Ama yeterli gelmedi. Sevgili “macun” gerekiyor. Ammavelakin macun demek daha fazla zımparalamak demek . Bu da çevredeki detayların ağzına fosseptik muamelesi yapmak demek değil mi? Ve fakat başka çare yok.

Çevresini maskeleyerek minik dolgu macunu uygulamaları yaptım. Kurumanın ardından çevreye zarar vermemeye özen göstererek buraları zımpara ile tesviye ettim. Sonuç fena değildi ama bazı kayıplarımız vardı. Bu işlemler esnasında burun kısmında,renkli Türkçemize “kilitli vida” olarak tercüme edebileceğimiz 5-6 adet “fastener” hafif ya da orta derecede hasar görmüştü. Şimdi de, bunları nasıl toparlarız meselesi gündemi işgal eder oldu.

Ancak bu kez hazırlıklı sayılırdım. Elimde “Archer Fine Transfer Surface detail AR88002” seti mevcut idi. Bu, camianın pek aşina olduğu bir ürün değil. Bu firma aslında yılllardır“ Askeri Kara Taşıtları ” modelciliği için yan ürünler üretmiş. Son zamanlarda havacılık konusuna da bu tür ürünler ile temas etmiş durumda. Söz konusu ürünler rezin ile ıslak çıkartma arasında bir yerdeler. Detay olarak kullanılacak ürün resinden imal edilmiş ve ıslak çıkartmalardaki gibi şeffaf bir platforma yerleştirilmiş. Aynı ıslak çıkartma uygular gibi su içerisinde çözdürülerek kullanılıyor.

Ben bu elemanları aslında başka problemli projeler için almıştım ama kısmet buna imiş diyerek hasarlı “fastener”ları olduğu gibi yok ederek işe koyuldum.

Bölgeye parlak astar boya uyguladıktan sonra rezin detay parçasını ıslak çıkartma uygular gibi yerleştirdim. Kurumayı müteakip yerleşen rezin detayın üzerine ince bir kat astar boya uygulandı. Üzerine koruma amaçlı biraz X22 parlak vernik atınca süreç tamamlandı. Artık kamuflajı uygulayabilirim.


6329 un kamuflajında farklı bir durum bulunmuyor. Geleneksel Ocean Grey + Dark green / Medium sea grey üçlüsü ile boyanması gerekiyor.


Boyamaya alt kısımlardan başladım ve Gunze nin Medium Sea grey rengini kullandım. Üst tarafta ise Gunze Dark Green ile Tamiya nın Ocean grey boyalarından faydalandım.


Kanatlardaki kare forslar maskelenerek boyandılar. Bu kare forsların boyutlarında bir standart bulunmadığını söylemek mümkün. Neredeyse her tayyarede farklı bir boyut ile karşılaşmak olası. Bende referans resmine bakarak en uygun boyutu tespit etmeye çalıştım. Mevcut tayyaredeki forsun beyaz kısımları emsallerine göre biraz daha etli görünüyor. Bu durumu olabildiğince yansıtmaya çalıştım.


Gövdedeki kare forslar ise yedek kutusunda bulunan 2 adet uygun boyuttaki ıslak çıkartmadan karşılandılar.

Kuyruktaki bayrak her zamanki gibi “Turquoise Decal”in setinden Gövdedeki kod numaraları yazının başında belirttiğim gibi Kürsad Albayraktaroğlu nun ev yapımı ürünleri

Tayyarenin yeterince kullanılmış ve yıpranmış olmasından hareketle pek hatta hiç bakım işareti kullanmadım. Çok abartmadan, makul oranda yağ sızıntısı izleri yapmayı tercih ettim.

Kutudan çıkan vinil lastikleri oldum olası sevmedim. Barracudacast’ın rezin tekerleklerini kullanmayı tercih ettim. Bir diğer Barracudacast ürünü ise kokpit giriş kapısı. Detaylar ve incelik mükemmel seviyede. Bana sadece boyayıp, eskiterek yerleştirmek kaldı.

Kanopi parçalarını Eduard’ın maskelerini kullanarak boyadım. Kutudan Tamiya kökenli bir maske seti çıkıyor. Ancak bunları teker teker ve düzgün şekilde kesmek gerekiyor. Bunları sevmedim ve Eduard’ın maskelerini kullandım. Pişman filan değilim.

Egzost çıkışlarını uygun renge boyadıktan sonra teker teker yerlerine yerleştirdim. Biraz zaman alıcı bir süreç bu. İyileşmekte olan kırık başparmak ile pek kolay olmuyor.

 Ama sonuç fena değil.  Referans resmine bağlı kalarak az miktarda egzost izi yaparak son viraja girdim.

Pervane abağını hepimizin bildiği kırmızıya boyadıktan sonra eksik kalan anten, kuntin, pitot tüpü, kanat altı paylonlar vs. gibi son parçaları da yerleştirerek modeli bitirdim. Mükemmel oldu diyemiyorum nedense amma yine de idare edermiş gibi bir hali var.


Eh, bu yaşta daha fazlası olmuyor sanırım. Daha iyisini “Z” kuşağından kimi gençler yapar diye umuyoruz, kafalarını ve parmaklarını akıllı telefonlarından ayırabilirlerse.


Carpe Diem
İyi Modeller
Tolga ÜLGÜR © Haziran 2015

     
     
     
     
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları  www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz.