|
Anasayfa Galeri Menü | ||||||||||||||
North American P-51D Mustang "Detroit Miss" | ||||||||||||||
Tamiya 1/48 | ||||||||||||||
Tolga Ülgür | ||||||||||||||
Tarihçe İkinci Dünya Savaşı sonuna dek kullanılan P-51B ve C’ler 1943 yılında yapılan değişiklikler ile üretim hattını “D” modeline bıraktılar. Kimilerince mükemmel kabul edilse de B ve C modellerinin kokpitin kısıtlı görüş alanı ve ateş gücü konularında eleştiri aldığını eklemekte fayda var. “D” modelinde bu iki unsur üzerinde değişiklikler yapıldığını görüyoruz. Eldeki kaynaklardan öğrendiğime göre ,o dönemde Sam Amca’nın torunları kanopi geliştirme konusunda Britanyalı meslektaşlarını bir miktar geriden takip etmekteymiş. Adalı mühendisler bu konuda daha yaratıcı bir görüntü çizmekteymişler sanki. Yalnız bundan “Çikolatalı Pirinç Teyze” nin haberi olmayabilir. Olursa da hiç üzülmeyeceğim
Pilotun görüşünü iyileştirmek maksadıyla bazı B ve C modellerine Britanya’lı girişimciler tarafından geliştirilen “Malcolm Hood” kanopisi uygulanmış ve başarılı sonuçlar alınmıştı. Britanya’lı mühendisler bir adım daha ileri giderek- güzel Türkçemize “damla kanopi” olarak tercüme edebileceğimiz –bubble (teardrop) kanopiyi- Spitfire ve Hawker Typhoon’un son modellerinde başarı ile uygulamaya başlamışlar. Biraz daha detay yaparak “stop loss limitleri”nizi zorlasam tatsızlık çıkmaz sanırım. Eh, o zaman şöyle bükerek devam edelim;
Amerikan ordusu Mark Bradley adlı bir subayını 1943 yılının soğuk bir ocak günü Ingiltere’ ye damla kanopi çalışmalarını yerinde incelemek ve bunu Amerikan avcı uçaklarına nasıl uygulanabileceğini araştırmak üzere göndermiş. Mr Bradley incelemelerini tamamlayıp- mağrur bir ifadeyle- ABD’ye döndükten sonra çalışmalara başlanmış ve ilk uygulama P-47 Thunderbolt üzerinde yapılmış. Memnun kalınmış ki devam kararı alınmış. Damla kanopi uygulaması ile pilotun görüş alanı ciddi oranda iyileşmekteydi. Ancak bu uygulama için kokpit arkasının kesilmesi gerekmişti; ki bu da bir miktar yüzey kaybına ve dolayısıyla bazı sorunlara yol açmıştı. Özellikle gövdedeki yakıt tankının tam dolu olduğu durumlarda bazı "stabilite" sorunları yaşanıyordu. Bu sorunu çözmek için P-51D-10 dan itibaren kuyruğun önüne “dorsal fin” tabir edilen bir parça ilave edilerek kaybedilen yüzey miktarının bir kısmı geri alınmış oldu. Bilahare bu iyileştirme D-10 dan önceki modellere de uygulanmış.
Bir diğer değişiklik ise kanatlarda yaşanmış. Her bir kanatta B/C modellerinde 2 adet bulunan 0,50 kalibrelik “Browning” lerin sayısı P-51D modelinde üçe çıkarılmış. İlaveten kovan tahliye kısımlarında değişiklikler yapılarak bu kısımlar iyileştirilmiş. Daha önce kanat ucunda yer alan “iniş ışığı” şekli şemali bir parça değişen iniş takım yuvasının içine alınmış falan filan .
D modelinde gözlemlenen en önemli iyileştirmelerden biri de K-14 Gunsight /Nişangah’ ının kullanılması idi. 1944 sonuna doğru P-51D 20 Block’dan itibaren kullanılmaya başlanan K-14 nişangahı pilotlara yüksek sapma açılı saldırılarda büyük avantajlar sağladı. Yeni nişangahın sonraları ihtiyaca göre önceki modellere uygulanmış olabileceğini bazı yerlerde okumuşluğum da mevcuttur.
İlk olarak “B” modelinde rastladığımız Packard yapısı Rolls Royce Merlin V-1650 motoru sonraki tüm Mustang’lerde kullanılmış. Yüksek irtifa performansı iyi olmasına rağmen; supercharger'ın sanayideki ustalara kurcalatılarak performansın daha da arttırıldığı elimdeki kaynaklarda belirtilmekte. Olaya biraz da “Sayısal” yaklaşmak gerekirse; motorun kalkışta 1.490 beygir gücündeki motorun 3.500 metre yükseklikte ise 1.590 beygir güç ürettiği bilgisi not edilebilir. Buna inanmak istemeyenler kendi kaynaklarını karıştırıp bir şekilde tatmin olabilirler. Maksimum hız bendeki kaynaklarda sekizbin metre yükseklikte saatte 703 kilometre olarak belirtilmiş.
Modeli yapılan uçak Urban Drew tarafından kullanılan P-51D10 . Drew’in tayyaresi Tally Ho’nun çıkartma setinde kuyruk yüzgeçsiz olarak resmedilmiş. Kuyruk yüzgecinin D10 dan itibaren standart olduğu ve bilahare bazı eski versiyonlara ise sonradan uygulandığı bilgisini kullanarak modelde herhangi bir değişikliğe gitmeyi düşünmedim bile. Memlekette bunca rezillik yaşanırken bunu dert eden çıkacağını da sanmıyorum açıkçası. Tally Ho’nun çıkartma setinde yer alan anglo sakson cümlelerde yazdığına göre Sekizinci Hava Gücü’ndeki 375nci filoya bağlı olan D10 - ikisi Me262 olmak üzere- toplam 6 Luftwaffe tayyaresini yere indirmeyi başarmış. Model:
İki ana çerçeveye dağıtılmış gri renkli plastik parçaların nüfus sayımı yapılmamış. Ya da yapılmış olmasına rağmen bilgi kamuoyundan gizlenmekte. Biz de yönlendirilmeye müsait kamuoyu olarak ilgisiz kaldık. Biz “Malezya’yı ne zaman geçiyoruz”u merak etmekle meşguluz şu aralar. Tamiya San –eğer modelci herhangi bir kazmalığa imza atmaz ise-modelin 20.5 cm boy ile 23.6 cm lik kanat genişliğine sahip olacağını taahhüt ediyor... Kullanmış olduğum kit neredeyse ilk üretim yıllarından kalma . Bu versiyonlarda kanopi camlarının çerçeve bağlantı yerleri kesme sırasında şeffaf parça üzerinde hasar yaratmaya elverişli bir şekilde tasarlanmış. Geçtiğimiz yıllarda müessese yeni bir kutu içerisinde bu parçaları elden geçirilmiş olarak tekrar piyasaya sürdü. Bundan sonraki üretimlerde bu elden geçirilmiş parçalar kullanılmaya devam etti mi bilemiyorum. Etti ise iyi ,yok etmediyse biraz dikkatli davranmakta yarar var, aksi halde “kanopi salak günler” çok uzak değil.
Yapım: Her zamanki gibi kokpit bölgesinden yapıma başlıyoruz. Kokpiti kutudan çıkan elemanlara mahkum etmemek için- yer yer “molalı ihtiyaç kredisi” kullanmayı dahi göze alarak- cebimdeki bir miktar para ile “fasoncu masonların” kapısını çaldım. ( Knock! Knock! .. knocking on heaven’s door)
Eski “metazorik komünist” Obrnice bölgesi Kontu Aziz Eduard’ın PE setini gösterge tablosunda ve yan duvarlarda kullandım. Kullanmaktan vazgeçerek metal çerçevesinin üzerinde hiç ilişmeden öylece bıraktığım bir takım cüce elemanlar da olmadı değil. İçim katıldığı için onları projeye dahil etmedim. Ne oluyoruz nedir yani?
P-51B' den itibaren Mustang modellerinde kokpit tabanında önceki “Allison” motorlu olanların aksine ahşap kaplama mevcut. Bu nedenle (B modelinin aksine ) Tamiya San tarafından doğru verilmiş tabanı bana göre uygun kahve tonuna boyayarak kokpitteki oturma grubuna yöneldim. Evet sırada pilotun sandalyesi var. Şeytan burada da sol omzumdan hiç inmedi ve mütemadiyen kulağıma fısıldayarak cebimdeki kalan paranın bir kısmını “Kanada’lı Yerel Fasoncular Kooperatifi”nin aktif üyelerinden Ultracast’ın hesabına havale ya da swift marifetiyle -artık hangisi olursa- göndermemi istedi. Zayıf bir anıma denk gelmiş olmalı ki reddedemedim ve tuşa bastım. Arrrgghh..!! Günah filan ama Ultracast’ın ürünü bence verilen parayı haketmekte (# 48016 ).
Kokpit sonrası ister istemez gövde birleştirildi. Ardından mecburen kanatlara geçtim. Burada da sıkıntı yok. Ufak tefek tesviye işlemlerinin ardından boyahanenin yolu gözlenmeye başlandı. Ve fakat; Boyahane sorumlusundan randevu alabilmek için memlekette tansiyonun biraz düşmesini beklemek yerinde olacaktı. Ama ne gezer. “Simitçi Terzisi Muhafazakar eşcinsel”i de yanına katan “ kalabalık” rövanş alma derdine düşmüş bir kere ; gerginlik diz, hatta dirsek boyu. Biraz bekledikten sonra randevu talebimi ilettim. Sonuç müspet çıktı neyse ki.
Her zaman ki gibi Tamiya akrilik siyah astarın kurumasını müteakip Alclad uygulaması yapıldı. Yine aynı familyanın değişik tonlarını kullanarak bazı panelleri farklılaştırdım. Ardından siyah beyaz D-Day bantları yine Tamiya akrilikleri marifetiyle maskelenerek boyandılar. Gövde altı maskelemesinin bir parça ömür törpüsü tadında geçtiğini itiraf etmeliyim. Bu merhaleden sonra burun kısmına yöneldim Tamiya akrilik boya ile sarıya boyadım. Eski nesil enamelleri seneler önce arka bahçede uygun bir köşeye- yeraltı sularına karışmama sözü alarak - gömmüştüm. Unutmuşum onları; artık aklıma dahi gelmiyorlar. Boya işlemlerinde en son olarak ise kanat ile kuyruk uçları kırmızı renk ile tanıştırıldılar. Gelelim olayın duygusal boyutuna; Borcumuz son dört yılda iki katına çıkmış, Cari açık “cari yarığa” dönüşmüş kimin umurunda; siz Amerikan mızıkacılarını dinleye dinleye “ Sevgili döviz rezervlerimiz” masalı ile uyutulagelin. Varsayalım Minnesota’lı muslukçunun mortgage’lerini ödemede isteksiz davranması bahane edilerek yıllardır şişirilmiş türev piyasa balonu da patlasın ne yazar; bize bir şey olmaz zira biz hiçbir şey yapmıyoruz ki mantığı memleketin her kademesine nüfuz etmiş bir kere. Buna mukabil yeşil sermayenin de ekistra katkılarıyla kur yerlerde sürünmekte. YTL dolar karşısında neredeyse %60-70” evalüe”(aşırı değerli) iken eve kapanıp “atölyecilik skeçleri” oynamaya gönlüm hiç razı olmadı. Ve madem göreceli ucuz, o halde kaçınılmaz ithalat da gerçekleşiyor. Seneye bulamayabiliriz bu seviyeleri. Ne krizi canım; herşey yolunda. Bakmayın siz benim gibi münafıklara..Dileyenler takılmaya devam etsin yıldızı matlaşan liboş demokrat tayfasının toz pembe “özgürlükçü” palavralarına.
Tahriği konjonktürden alan bu son parti ithalat olduğu gibi Ultracast orijinli. Hatta siparişin boyutu sayesinde indirim bile almış olabilirim. Detayları finansman departmanıyla görüşmek lazım. Onu bunu boşverin de gelin canımızı sıkmadan ( patlıcana da dokanmadan) şu fason malları inceleyelim;
5- Ultracast - P-51 Kanopi bağlantı kuşağı (# 48011) Ohha be Prekazi be !! Bu son eleman da neyin nesi demeyin. Olayın hikayesi kısaca şöyle gelişti. Tamiya San’ın kutusundan çıkan kanopi parçaları yıllar önce üretilen eski tip olanlardan. Buradaki sıkıntı kanopi parçalarının çerçeveye bağlantı yerlerinin kötü konumlanmış olması. Kesme neticesinde ne kadar dikkat etsem de şeffaf kalması gereken alanda izler belli olmakta. Zımpara / compound vs ile uğraşmama rağmen yeterince saydamlaşmadı. İçime sinmedi açıkcası.Ben de ani bir manevra ile bir zamanlar yedek kutusuna yatay geçiş yapmış olan Hasegawa menşeli kanopiyi kullanmaya karar verdim. Ancak bunun içinde yeralması gereken kavisli parça -kimbilir nereye- sıvıştığından bunu da Kanadalı tedarikçiye sipariş ettim. Sonuçta Hasegawa parçasına ite kaka da olsa uyduruldu bu eleman . Bitime yaklaşırken egzost konusunda herhangibir kutu harici ürünü tercih etmeyerek mevcut parçaları kullanayım dedim.( Model üzerinde kullanılan fason ürünlerin toplam içerisindeki oranı “ yüzde bilmem kaçı” aşar da model ulema! tarafından “kadük” ilan edilir mi diye de endişelenmedim değil hani...)
Tamiya yerlisi egzostları kullanacak isek “deliklerin” mutlaka açılması gerekiyor. Aksi halde görüntü kalitesi “Ayazda bırakılmış eşşek” ten bile çirkin olabilirdi. Minyatür El matkabını alarak minik delikleri delmeye koyuldum. Oniki adet minik deliği açmaya çalışmak kategorik olarak “ruh törpüleyici faaliyetler” kapsamına girmekte .(AB muktesebatında yazıyor olabilir) . Psişik (Pişik değil) sorunlar edinmemek için yanında biraz da ucuzundan “Şili Shiraz”ı kullanmaktan çekinmedim. Hatta acele ettim ( Bakarsınız mahalleli yasaklayıverir bunu “hoyrat çoğunluğun demokratik hakkı” ayağına ). Islak çıkartmalar Tally Ho’nun “P-51 Mustang Aces Part 2 “ setinden alındılar. Biraz mat ve soluk durmakla beraber vernik sonrası iyi sonuç verdiklerini söyleyebilirim.
Kokpit içerisinde kutudan çıkan K-19 nişangahını kullandım. Pek iyi sayılmasa da ortalamadan iş görür nitelikte.Bu aparat aslında Blok D-20 den sonra kullanılmaya başlansa da yaslanılan varsayım bu kısmın daha sonraları modifiye edilmiş olduğu idi. Umarım bu varsayım rahatsızlık yaratmaz. Yine de rahatsız olan bir kısım modelci varsa sessizce “Fletcher’ın Anı Evi” ni bir dinlesin. Hava güzel olursa arka bahçede rehabilite oluyoruz ayağına yalancıktan “croquet” maçına da izin var “sound”a uygun olarak. Ardından kanat altında yeralan yakıt tanklarına sıra geldi. Kutudan çıkanlar 75 galonluk metal tanklar. Ancak ben modelde 108 galonluk “sıkıştırılmış kağıttan” mamul tanklardan kullanmayı tercih ettim (zaten geç dönem yapıyoruz modeli o halde bu da sorun değil). 1944 yılından itibaren savaş şartları ve artan ihtiyaç ile birlikte metal tank konusunda sıkıntı başgöstermiş ve üretimi daha kolay ucuz ve çabuk olan bu 108 galonluk ek yakıt tankları kullanılmaya başlanmış. Kutu muhteviyatında yer almayan bu “müstesna” elemanlar daha önce yapmış olduğum bir P-51 kitinin kutusundan çıkmaktaydı (bazı parçaları gözden geçirilmiş olan kittir bu). İyi ki saklamışım bunları dedim ve Alclad’landırmak suretiyle yerlerine takarak modeli bitirdim.
Bitirdim bitirmesine de; Umarım ki herşeye rağmen “köprüden önceki son çıkış” henüz ıskalanmamıştır, aksi takdirde basmaya başlayan örtülü karanlıktan- sebebini genetik kodlarımızda yeralan ” tavuk karasına” yükleyerek- kurtulamayız . Belki de “Floydien Şair”in dediği gibi , “Ayın karanlık yüzü yoktur , aslında tamamı karanlıktır”
İyi Modeller Tolga ÜLGÜR © Ocak 2008 5 Referanslar - P-51 Mustang - Squadron Signal in action , Larry Davies - P-51 Mustang In detail & scale (part 2) - Squadron Signal , Bert Kinzey - P-51 D Walk around - Squadron Signal , Larry Davies
Bu yazıda dahi manasındaki “de” ve “da” ekleri özellikle altı çizili. Camia’nın şifa bulmaz dilbilimsel hastalığını tedavi değil ancak vurgulamaya yönelik naçiz bir çaba sadece. (A.D)
|