Geçti Stockholm’ün sendromu. Sür eşeği Göteborg’a. Akıl tutulması diyerek
haksızlık etmeyelim kavramlara. Güpegündüz
havai fişek patlatan korteks özürlüler diyarında uzun süredir devam eden
Mediokrasi’yi bırakıp Ahmakrasi’ye yatay geçişi yapmış bulunmaktayız.
Bunun kıymetini mi bilmeli nedir, zira yeryüzünde pek sık rastlanmıyor bu
tür şaklabanlıklara. Önemli bir tarihsel ana mı tanıklık ettik yoksa biz?
Daha önceleri bu platformda kısaca dile getirmiştim ama biraz açmakta
yarar var. Mediokrasi denen meret Frenkçe’den renkli Türkçemize
-zorlanmadan ve de olduğu gibi- geçmiş. Sadece fonetik bir iki değişiklik
mevcut, hepsi o. Frenkçe’deki “mediocre” (mediokr olarak okuyalım)
sözcüğünden türemiş olduğunu söyleyerek başlayalım kafa ütülemeye. Türkçe
kullanımda “orta- ortalamaya ilişkin” anlamında kullanılsa da işin aslı
pek öyle değil azizim. Zira bu kavram frenklerde içerik değiştirerek
küçümseyici bir deyiş halini almış ve “ortanın altında, yetersiz” anlamını
ifade eder olmuş.(Moron’un kibarcası desek çok da sapmayız standarttan)
Korteks özürlülerin oluşturduğu kitleler sayesinde var olan ve de giderek
genişleyen Mediokrasi sağlıklı demokrasiyi kemiren bir kurtçuk olarak
kabul edilebilir. Dolayısıyla onun en büyük düşmanıdır demek hiç de yanlış
olmayacaktır. Netekim olmamıştır da. Batı demokrasilerinde bu tehlikeye
karşı -burjuvazinin itici gücünü de kullanarak- eğitime ve pozitif
bilimlere büyük önem vermişler (yeşşe Fransız Devrimi). Biz de zamanında
böyle başlamıştık amma ve lakin
memleketteki gelişmiş burjuvazi noksanlığı bu çabanın göreceli olarak
güdük kalmasına yol açtı maalesef. Ve Mediokrasi tehditine karşı esaslı
bir savunma kurulamadı bu topraklarda. Üretken ve gelişmiş demokrasilerde
seçimin liyakate uygun sonuç vermesine dayanan mekanizması, gelişmemiş
demokrasilerde yerini negatif seleksiyona, yani liyakatsizin liyakate
üstün geldiği düzene bırakır. Mediokrasi, negatif seleksiyonla birleşince,
artık bulunduğu noktada kalamaz ve hızla aşağı, İdiokrasi’ye kayar.
İdiokrasi’yi dilimize Ahmakrasi olarak çevirmekte hiçbir sakınca
göremiyorum. Öyleyse çevirelim gitsin.
Ahmakrasi bir kez egemen oldu mu, onu değiştirmek ve düzeni üreten,
sorgulayan, yeni çözümleri düşünüp yaşama geçiren bir şekle dönüştürmek
neredeyse olanaksızlaşır. Çünkü eğitimin kalitesini yükseltmek, düzeni
üretken hale sokmak için erki elinde tutanların harekete geçmesini
beklemek abestir. Abestir, çünkü düzenin egemenleri, zaten liyakate boş
veren olumsuz seçimin ürünü olarak oradadırlar. Peki ama bir parça
korteksi harekete geçirseydiniz diye
itiraz edecek olsanız “yok biz hep döner işi yaptık abi” cevabı aldığınız
bir kitle ile karşı karşıyasınızdır. Ve “hassiktir “dışında buradan
çıkardığımız sonuç; Mediokrasi ile Ahmakrasi bir fasit daire gibi
birbirini besleyen çıkmazdan başka bir şey değildir. Bu döngüyü kırabilen
bir örnek olduğunu hatırlamıyorum ben. Zira korteksin bulunmadığı hallerde
beyin sapıyla ancak bu kadar olabilmektedir. Yani kara delik kaçınılmaz
gibi. Zevk almayı denemek zorunda olduğumuzu hiç
sanmıyorum. O işi korteks özürlülere bırakıyorum. O halde?
Tüm bunları boşverip de biz yine modelciliğe mi dönelim? Pekala kafa
ütülemeyi bıraktım. Projenin adı P-47D40 “Big Stud”. Her zamanki gibi
Tamiya’nın kiti kullanıldı.(P-47M) Kokpitte aşina olduğunuz “Eduard”
eklemeleri yapıldı. Kokpit dışında ise bir süredir bende saplantı halini
alan “Barracudacast” tekerleri tercih edildi. Ve yine aşina olduğunuz
Alclad ile boyandı. Çıkartmalar ise eski bir Hasegawa kutusundan
aşırıldılar.
İyi modeller, korteksli günler
Tolga ÜLGÜR
Kasım başı 2015
|