|
Anasayfa Galeri Menü |
Messerchmitt Me-110 D |
Fujimi 1/48 |
Ahmet Dönmez |
|
Tarihçe : Me 110 çift motorlu av uçağı, yenilenen Alman Hava Kuvvetleri için bombardıman uçaklarına hedefe uçuşlarında ve geri dönüşlerinde eşlik edebilecek menzile, düşman avcı uçakları ile baş edebilecek sürat ve ateş gücüne sahip yeni bir tasarım ihtiyacının sonucudur. İlk uçuşunu 1936 da gerçekleştiren bu çift motorlu ince, zarif uçağın performansı, söz konusu konsepti geliştirenleri memnun edecek düzeydeydi. İkinci Dünya Savaşı’nın başlarında, Polonya seferi ve Fransa’nın işgalinde, Alman Hava Kuvvetlerinin elindeki toplam 237 adet Me 110 başarıyla kullanıldı. “İngiltere Savaşı” sırasında ise Üstün nitelikli İngiliz avcı uçakları karşısında ciddi şekilde hırpalanıp ön hat hizmetinden hızla geri çekildiler. Savaşın ilerleyen yıllarında, Me 110 başlangıçta düşünüldüğü şekliyle kullanılmasa da, bir dizi değişiklikle yenilenip, yeni bir kullanım alanı buldu: Almanya üzerinde yoğunluğu artan İngiliz ve Amerikan hava bombardıman filolarına karşı çarpışmak ! Me 110’a bu yeni görevi için gece ve her türlü hava koşuluna uygun radarlar, dikine ateş eden toplar, yüksek kalibreli toplar, roket tüpleri, yeni ve daha güçlü motorlar eklenerek başarı ile kullanıldı. Tüm bu modernizasyon sırasında gövde ve kanat yapısı değişmedi. Savaş bittiğinde, başlangıçtaki amacından çok uzaklarda durmasına karşın Me 110, Luftwaffe’nin temel öğelerinden biri olarak kendini kanıtlamıştı.. Toplam olarak tüm serilerde 6,050 adet üretilmiş ve bu üretimin 1945 martına dek sürmesine karşın, tümü ile korunmuş bilinen tek örnek Hendon, İngiltere’deki 730301 fabrika numaralı Me 110G-4 modelidir. Maalesef bu yazının ve modelin konusu olan “D” modelinden günümüzde bulunmamaktadır. Model : Nedense, Me 110 model üreticileri tarafından, İkinci Dünya Savaşında kullanılan diğer bir Alman uçağı (Me 109) kadar popüler olmamış bir uçak olmasına rağmen Fujimi firmasının C/D versiyonları, Monogram’ın ise G serisini kapsayan modelleri var. Bu modeller ile hemen hemen tüm Me 110 tiplerinin modellerini yapmak mümkün. Detay kalitesi genellikle yüksek ve birkaç nokta haricinde oldukça doğru. Benim yaptığım model Fujimi’nin 1973 yılında ilk kez ürettiği “C” serisi. Bu model 1987 yılında “D” modeli de yapmaya izin verecek parçalar ilavesiyle tekrar basılmış, 7 adet çerçevede, iyi kaliteli 120 açık gri plastik ve yedi adet şeffaf parçadan oluşuyor. Şeffaf parçalar kalın olmasına rağmen parlak ve şeffaf kullanılabilir kalitede. Fakat ben kokpitin görünmesini istediğim için ( Kanopinin arka bölümü oldukça alingirli bir şekilde açılıyor. Modelden çıkan kanopi pek çok şekilde açık yapılabilmesine rağmen maalesef arka tarafı kapalı olarak üretilmiş), daha şeffaf ve kolay kesilebilir olan -daha ince, ama daha şeffaf değil- vakum kanopi kullanmayı tercih ettim. Yapım kılavuzu detaylı ve yapım aşamaları sırası uygulanabilir nitelikte. Kılavuzla birlikte kutudan, özenle basılmış çıkartma ve boyama şemasını gösteren iki adet de renkli sayfa çıkıyor. Bu şemalardan iki ton yeşil (70/71/65) boyama biçimini göstereni nispeten inandırıcı olmasına rağmen, diğer sayfadaki renk ve boyama şemaları en azından benim bildiğim hiçbir Alman uçağına benzemiyor. Renk kodları Gunze Sangyo numaraları ile verilmiş, fakat bu numaraların Gunze Sangyo’ya ait olduğu kılavuzun hiçbir yerinde yazmıyor, bunu kendiniz bulmak zorundasınız. Bu noktalar dışında yapım kılavuzu çok detaylı denebilir. Özellikle “D” serisinde kanat altında nereye hangi deliğin açılacağı, hangi kanat altı yüklerinin eklenmesi gerektiği detaylı şekilde gösterilmiş. Uzun süre ölçeğin 1/50 ye daha yakın olduğu konusunda bir “efsane” ortalıkta dolaşsa da model gerçekte tam 1/48 ölçeğinde! Model ile birlikte 1200 galonluk gövde altı yakıt tankı, 300 ve 900 litrelik atılabilir tanklar ve kuyruk ucunda yer alan cankurtaran botu çıkmaları da verilmiş. Modeldeki panel çizgileri çok güzel ve hemen hiçbir yerde kalıp atım izi ya da plastik fazlalığı yok. Bu artılardan sonra gelelim eksilere… Çok uzun ve şeffaf bir kanopi altında kalan kokpitte maalesef hiç detay yok, keza kokpit yan duvarlarındaki detaylar da son derece uyduruk. Ön panel detayları için çıkartma verilmiş. Komik olan nokta arkada oturan radyocu/makineli tüfekçinin koltuğunun oldukça doğru olması! Yıllarca modelin kutusunu açıp bu koltuğu görünce “amma uydurmuşlar” demiştim. Fakat sonra uçağın içini gösteren orijinal yedek parça kataloğundan bir sayfada modeldeki koltuğun doğru, True Details detay setindeki koltuğun ise yanlış olduğunu net bir şekilde gördüm. Bu ve benzeri durumlarda hep olduğu gibi yanlış olan, yerli yerine oturtulup boyanmıştı. İniş takımı yuvalarında da hiçbir detay yok, detaylar da oldukça kaba ve küçük . Modeli uzun zaman önce kutudan çıktığı gibi, basitçe toplayabilirdim. Fakat 1996 dan beri rafımda bekleyen bu güzel modeli oldukça detaylı yapmak istiyordum. En büyük öncelik tarla gibi bomboş kokpiti adam etmekti, nisan ayında Me110 yapımı ile ilgili bir kitabım oldu[1]. Ertesi günlerde İTM Mühendislik’te eşelenirken mucizevi bir şekilde yıllar önce tedavülden kalkmış detay setini buldum ve “olaya girdim”
Resin detay setini kesip tesviye ederek topladım ve gövdeye yapıştırdım. Bu pek kolay olmadı. Kokpitin resin tabanı kalınlık ve profil olarak ana gövde ile uyumsuz ve tam “yeterince incelttim, yerine oturacak” dediğinizde iki gövde parçası alt taraftan birleşmiyor. Oldukça hassas tesviye işi gerekiyor. “Detay” seti detay zenginliği açısından çok parlak değil. Yan duvarlar, ön panel, koltuklar biraz uğraşılsa yapılabilir cinsten. Yapılamayacak olan zeminde açıktan geçen top gövdeleri!! Kokpiti Alman uçaklarında kullanılan iç renk olan yeşilimsi gri[2] ile boyayıp, yağlı boya ve kuru fırça ile detayları vurguladım ve ıslak tuvalet kağıdı kullanarak diğer yapım aşamaları sırasında hasar görmesin diye kapattım.
1. Yükseliş dümeninin hareketli yüzeylerini keserek yeni menteşeler yaptım ve açılarını değiştirdim.
2. Kuyruk arkasına yeni bir cankurtaran botu çıkması yaptım. Kutudan çıkanlar hem gözüme pek zayıf göründüler hem de, incelediğim fotoğraflarda ve çizimlerde daha farklı bir profilde görünüyorlardı. Fakat o kadar değişik uygulama var ki, eminim kutudan çıkanlar da doğrudur.
3. Uçağın arkasına doğru gövde altında yer alan FuBl 2F kör iniş sistemi antenini çelik ve bakır tel ile değiştirdim.Böylece daha hem daha dayanıklı ve hem de ince, inandırıcı oldular. Bu antenlere “elbise askısı” antenleri de deniyor.
4. Kanat hücum kenarlarında yer alan otomatik slotları ince alüminyum puro kutularını hücum kenarı profilinde bükerek yaptım. İlk birkaç deneme başarısız olsa da sonunda oldukça inandırıcı iki adet slot yapmayı başardım . Bu slotlar çoğu zaman uçak yerde iken düşük duruyorlar. Bunları yaparken hücum kenarları ve gövdedeki daha çok aşınacağına inandığım bazı bölgeleri alüminyum folyo ile kapladım, bu bölgelerde boya altındaki metal yüzeyler böylece daha inandırıcı olacaktı.
5. Bu uçağın bir özelliği de kanat altlarına takılan 198 galonluk atılabilir yakıt tankları, kocaman ve kanatlı bu tanklar kutudan çıktığı gibi kullanılsa oldukça çıplak ve yapay olacaktı. Ben de bazı değişiklikler ve eklemeler yaptım. Arkadaki denge kanatlarını kesip ince plastik plaka ile değiştirdim. Depo kapağı ve tankı kanada tutturacak askı sistemini bu plastik plakalar dan yaptım. (Sytrene).
Bu ilave ve değişiklikler dışında model birleştirme aşamasında önemli bir sorun çıkarmıyor. Tek ciddi sorun tek parça olarak verilen burun konisinin sağ ve sol gövde parçaları ile uyumu. Üç yüzeyin farklı açı oluşturduğu birleşme noktasında ciddi yükseklik farkları oluyor. Burayı genel profili bozmadan tesviye etmek ve dikkatle doldurup zımparalamak gerekiyor. Kanat ve gövde birleşiminde bir sorun çıkmıyor. Kanatları birleştirmeden önce her iki kanatta da yer alan glikol radyatörlerini[3] yeniden yaptım ve yerlerine taktım. Ayrıca daha sonra takılmak üzere bir çift –gene alüminyumdan- radyatör kanatçığı yaptım. Arkadaki bu kanatçıklar açıp kapatılarak radyatörlerin ısısını kontrol edebilmeyi sağlıyorlar. Motorların ön kısmında olması gereken yağ radyatörleri için petek yoktu. Metal erozyon setlerinde bu parça çıkmasına rağmen, Styreni maket bıçağı ile hafifçe ezerek paralel izler yaptım ve siyaha boyadığım bu yüzeyleri kuru fırça belirginleştirdim. Sonuç benim için yeterince inandırıcı oldu.[4] İniş takımlarında detay fena değil, ama ben genelde ince telden hidrolik hortumları ekleyerek biraz daha detaylandırmayı tercih ediyorum. Dikkat edilecek nokta: eğer kutudan çıktığı gibi takarsanız iniş takımlarının açısı gövdeye göre oldukça dik oluyor, halbuki tekerlekler hafifçe önde olmalı. İniş takımlarının gövdeye birleştiği yüzeyin arka kısmına ufak bir parça ilavesi ile bu açıyı ayarlamak mümkün. Arka tekerlek maalesef biraz küçük, ama elimde daha uygun bir tekerlek olmadığından kutudan çıkanı kullandım. Arka tekerlek dikmesi gövde ile birlikte dökülmüştü. Tesviye aşamalarında nasıl olsa kırılacağından onu pirinç bir boru ile değiştirdim.
Model artık boyamaya hazır hale gelmişti. Uzun ve bir sürü parçadan oluşan kanopi camlarını maskelemek yerine bu defa farklı bir yöntem ve malzeme uygulamaya karar verdim.
True Details tarafından üretilmiş “Fast Frames” ile, boyanmayacak alanları maskeleme yerine, çerçeveleri boyuyorsunuz. Nasıl sonuç vereceğinden başta şüphelendiğim bu malzeme mükemmel sonuç verdi. Uygulaması çok basit, kanopi çerçevelerinin geometrisinde hazır kesilmiş şablonu önce iç renge, kuruduktan sonra da gövde rengine boyayın. Kanopi çerçevesini boyadığınız tabakadan çıkartarak, sabunlu su ile ıslattığınız şeffaf yüzeye oturtun, en uygun şekilde oturduğundan emin olduğunuz zaman hafifçe bastırarak yerine oturmasını sağlayın. Çerçeveler benim yaptığım örnekte çok iyi kesilmişti.Böylece, oldukça uzun bir parçayı oturtmaya çalışmama rağmen herhangi bir sorun çıkmadı. Eğer tam oturtamadıysanız, her zaman ıslatıp tekrar deneyebilirsiniz. Daha ciddi bir arıza için ise, bir adette yedek verilmiş. Kanopiyi de tamamlanınca, Sıra gövdeyi boyamaya geldi.
Yapmaya çalıştığım uçak ile ilgili boyama şeması standart olmasına rağmen modelin boyama kılavuzunda renkler ile ilgili bir açıklama yoktu. Epey aramama rağmen, David Monday’in “The Concise Guide to Axis Aircraft of World War II” kitabından başka bir yerde bu uçak ile ilgili üç görünüş ile Squadron’un “In action” serisindeki profilden başka referans bulamadım. Renklerin nispeten doğru olduğuna inanmaktan başka bir çare kalmadığından, bu renklerin olabilecek karşılıklarının RLM79 “sandgelb” ve RLM79 “sandbraun” olabileceğini, alt rengin ise RLM78 “hellblau” olduğunu David A. Klaus’un Renk Referansları ile ilgili kitabından çıkardım. Kitaptaki Renklerin FS 595A (Fededal Standard)[5] karşılıkları ile renk kartelasını karşılaştırınca renk sorunu benim için çözülmüş oldu. Tamiya ve Gunze Sangyo boyalar ile modeli boyadıktan sonra, ıslak çıkartmaları uyguladım.Üretim tarihi epey eski olmasına rağmen çıkartmalar şaşılacak kadar iyi idi. Kutuda mevcut olmayan svastikaları özel bir çıkartma setinden alarak kuyruğa yapıştırdım ve vernik attıktan sonra ince bir kat yağlı boya ile panel aralarını doldurdum. Folyo kapladığım bölgelerdeki boyayı da hafifçe kazıyarak uçağın gövdesindeki metalin görünmesini sağladım. Son kat yarı mat verniği de attıktan ve antenleri çektikten sonra 5 aydır uğraştığım modelim bitmişti. Ahmet Dönmez © 2005
[1] Barkın Bayoğlu’na teşekkür ederim. [2] Bu renge “RLM Gray” de deniyor. Tam adı RLM 02 , Tamiya XF-22 , Humbrol [3] Sıvı soğutmalı uçak motorlarında motor bloğu içerisindeki soğutma sıvısı olarak, daha geç ısınan ve kolay kolay buharlaşmayan bir madde olan glikol kullanılıyordu. Blok içinde dolaşarak ısınan sıvı radyatörlerden geçirilerek soğutuluyor ve hareketini motordan alan bir sıvı pompası ile sürekli dolaşması sağlanıyordu. [4] Bir ufak detay dışında tabii., Sonradan motorların ön kısımlarını gösteren fotograflara dikkatle baktığımda, peteklerin önünde üçgen biçimli başka bir çerçeve olduğunu fark ettim! [5] Amerikan Devleti hizmetindeki sivil ve askeri araçlarda kullanılan renk standardını belirlemek amacıyla hazırlanmış renk kartelası, Bu renkler başka ülkelerin ürettikleri ve kullandıkları farklı zaman dilimlerindeki renklere de uyarlanıp modelciler için takip ve tanımlama kolaylığı sağlıyor. Konu ile ilgili benim bilebildiğim en geniş çalışma David H. Klaus’un “IPMS Color Cross-Refence Guide” Bu kitapta pek çok ulusunun, özellikle uçaklarında kullanıdığı renklerin tanımları, hangi hava araçlarında hangi dönemlerde kullanıldığı, mevcut renk üreticilerin renklerindeki karşılıkları ile verilmiş. İlk kez 1988 de basılmış kitabın benim kullandığım nüshası 1991 yılında yapılmış 6. baskı.
|
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |