GALERİ

www.ozkanturker.com


 

Anasayfa  Galeri Menü

Junkers Ju-88A4
Dragon 1/48
Tolga Ülgür
 

Tarihçe

 Junkers 88 Luftwaffe’nin İkinci Dünya Savaşında kullandığı en önemli çift motorlu uçaklardan biriydi. Hatta belki de ta kendisiydi diye başlasam, güvenli limanlarınızı haşat etmiş olmam umarım? İyiyi en iyiden ayırt edebiliyor muyuz? O halde bırakalım da “sabahın elçileri” dalsın içeriye açık bırakılan pencereden.

İnternet ortamına adımımızı atar atmaz bu tayyarenin savaş boyunca bombardıman,  pike bombardıman, gece avcısı, keşif, torpido vs. gibi birçok alanda kullanılan versiyonlarının üretildiği bilgisiyle karşı karşıya geliyorsunuz zaten. Enformasyon “dezenforme” olmadığı sürece sorun yokmuş gibi davranmayı öğretmediler mi bize? 

Hikaye RLM’nin talebi üzerine  1935 yılının yaz aylarında başlamış. Ertesi yılın haziran ayına gelindiğinde proje beğenilerek  prototipler yapılmasına karar verilmiş. Ve ardından ilk uçuş 1936'nın aralık ayında gerçekleşmiş. Elde edilen 580 km/s’ lik hız herkesi etkilemiş olmalı ki, üretime A versiyonu ile başlanmasına karar verilmiş. (Ancak sonraları, asıl olması istenen bazı özelliklerin dahil edilmesiyle –pike bombardıman gibi- hız 475 km/s seviyelerine çekilmiş)

 

 

Üretim sırasında yaşanan bazı aksaklıklar nedeniyle Ju88A1 ilk filo hizmetini 1939'daki Polonya saldırısına dek gerçekleştiremedi. Daha sonra sırasıyla, Fransa ve İngiltere Savaşında kullanıldılar. Ancak, yüksek  hızlarına  rağmen zayıf savunma silahları İngiltere  Savaşında He111 ve Do17'den çok daha fazla kayıp vermelerine neden oldu. (1940 yılının temmuz ve ekim ayları arasında 313 adet Junkers 88 kaybedilmiş. Bu rakam aynı dönemde Dornier 17 için 132 adet,  Heinkel 111 için ise ise 252 adet olarak gerçekleşmiş)

 

İngiltere  Savaşı’nın sonlarına doğru A1 de birtakım değişiklikler yapılması sonucu ortaya çıkan A4 modeli hizmete girdi . Kanat boyu 18,25 metreden 20,08 metreye çıkmıştı. Flapların bez bölümleri metal kaplamaya çevrilirken, kullanılan yeni Jumo 211 J1 motorları için motor kaportalarında değişikliğe gidildi. Tüm silahlar ve zırh elden geçirildi, kanopi formunda değişiklik yapıldı. Kullanılan  VDM üretimi metal  pervaneler, ahşap V511’e çevrildi.

A1 deki tüm sıkıntılar giderilmişti. Ortaya çıkan da,  üstün performanslı, çok çeşitli amaçlar için kullanılabilecek bir uçaktı.

A serisinden,  (A1-A17)  toplam 17 farklı alt tip üretildi. Bunlar birbirlerinden motor gücü ve savunma kapasitesi gibi alanlarda farklılık gösteriyordu.

A4 üretimi başladıktan sonra Jumo 211 J1 motorlarının tedarikinde sorun yaşanınca Luftwaffe Jumo 211 G ve H motorlarının kullanıldığı A5’leri sipariş etti. 1941’den sonra ise motor tedarik sorunları çözülünce A4 üretimine devam edildi ve A4 en çok üretilen versiyon oldu.

A4'ler  Avrupa ve Kuzey Afrika da kullanıldı.

Modeli yapılan tayyare 1942 yılında Sicilya-Gerbini'de KG77’ye bağlı Junkers 88 A4. Kagero’nun kitabında bu tayyarenin KG 77’nin komutanı Heinrich Paepcke hizmetinde olduğu bilgisi de yer almakta.

 Model: 

Dragon’un 5528 numaralı Junkers Ju88 A4 Schnell Bomber kitini kullandım. Bu kit ile standart bir A4 yapılabilmekte. Hatta, inat edip evde fokurdamaya müsait “anti fasoncu kazanın” altına biraz odun atmak suretiyle belki bir A5 filan da yapılabilir mi acaba?  

Müessese aynı platformdan başka 88’ler yapılabilmesi için parçalı kanat ve gövde yapısına başvurmuş. Bu yöntem biraz zaman kaybettirip bütçe için biraz daha putty ve zımpara ödeneği gerektirse de genel anlamda  rasyonel sayılabilir. Kullanılan plastiğin yüzeyleri biraz pütürlü. Sebep ya bilinmiyor (bana hiç öğretilmedi),ya da ben çözemedim (belki öğretildi ama ben hatırlayamıyorum). Parça uyumu genel olarak fena sayılmaz. Yalnız kanatlarda dikkat etmek gerekecek. Seviye farkı ile karşılaşma riski mevcut. Pilot koltuğu gibi bazı kısımlarda kalıp itim izleri göze pek fazla  batmakta. Bunların temizlenmesi gerekli.

Şeffaf parçalar tahminimden daha başarılı çıktılar. Şeffaflık ve oturma oldukça iyi. Ancak, bazı istisnalar var ki onları burada değil yapım aşamasında irdeliyor olacağız.

Yapım kılavuzunda bazı kısımlar ise tam anlaşılır değil. Daha iyi olabilirdi. Ancak bunlar modeli doğru bitirmenize engel teşkil edecek şeyler değil (yeterince moron değilsek ).

Özet olarak; müessesenin aynı platform üzerinden yaptığı üretimler ile neredeyse tüm Junkers 88 serisini (A4, C6, G1, G6, G10, P1 gibi) –bazı parça değişimleri ile-  mümkün kıldığını söyleyebilirim. Hepsi aynı anda piyasada bulunmasa da, bu modeller dönem dönem piyasaya çıkmakta ve modelcinin ağzını sulandırabilmekteler.

Yapım:

 Aradan uzun zaman geçmiş olmalı ki yapıma ne zaman başladığımı hatırlayamadım. Olsun önemli değil. Sebebi yaz sıcakları mıdır ? yoksa cemaate has beleş limonata merakına bir reaksiyon mudur ? Dert ettiğimize değmesin, Ferhan Abi’nin dediği gibi “Je m’en fiche bilader” tadında tekmeleyelim gitsin mevzuyu.

 Yapıma kokpit ile hiç başlamadım. Bunu yaparken, (onunla başlamayarak) amacım bütün klişeleri kırmak falan da değildi. Zaten son zamanlarda klişelerin “hafızalı metal”den üretilmiş olduklarını düşünmeye başlamış bulunuyorum. Uygulanan kuvvet neticesinde esneseler de kırılmıyorlar ve kısa süre içinde ilk konumlarına yılışık bir edayla dönüveriyorlar.

O halde ?

Başlangıç kanatlardan yapıldı. Kanatlara uç kısımlar hariç, alt üst iki parçadan oluşmaları söylenmiş. Uç kısımlar ise aynı platform ile farklı versiyonlar yapılsın (mesela bir JU-188) ve müessese biraz daha para kazansın diye parçalı olacak şekilde bırakılmış. Ben bu tür yaklaşımları oldum olası sevemedim. Bu parçaların birleştirme esnasında seviye farkı bırakmasına asla izin vermemek lazım. Bu gibi önlemler kimi “kaypak liberal dönekler” tarafından “demokratik bir şeylere” müdahale olarak algılanıp mütareke basınında dillendirilirse de söz konusu tayfaya o malum işareti yaparak yolunuza devam edebilirsiniz. Bu kısmı geçtikten sonra önce iniş takım yuvasını yöneldim. Parçaları boyadım ve kendi başıma monte edilmesini sağladım. Ardından motor kaportaları birleştirildi ve iniş takım yuvaları ile birlikte kanatlarda kendilerine ayrılmış boşluklara yerleştirildi. Sonuçta bir Tamiya olmadığından bazı birleşim alanlarında  dudak dudağa öpüşme sağlanamamakta ve bir miktar macun ile dolgulama, zımpara akabinde de traşlama / kayganlaştırma faaliyetleri gerekmekte.

Haliyle sıra yavaş da olsa, kokpite doğru geliyor.

Ana parçalar RLM 66 rengine boyandılar ilk olarak.. Detaylandırmalar yapılıp parçalar yerine yerleştikten sonra koltuklar için Kont Eduard’ın bu kit için üretmiş olduğu PE setten metal kemerler kullanıldı. Kokpitte ayrıca gösterge panelinde Eduard setin parçaları da kullanıldı. Bu setin elemanlarının ham maddesi metal olduğundan ve metal kumaşı kesebildiğinden bu elemanlar cebinizde küçük delikler açabilir.Ama yaratacağı katma değeri de göz önüne almakta fayda vardır.

Malum “Kokpit” tek parça haline getirilip gövde içine yerleşmeyi  beklemeye başladı. Ancak içine yerleşeceği gövde henüz ortada yok. Gövde parçalarını birleştirmeye başladım ben de. Burun kısmı yine - daha çok para kazanmak için- parçalı tasarlanmış. Bu kısımlar dikkatlice yapıştırılınca sorun çıkmıyor  ve hem müessese kazanıyor hem de siz. Kokpit ahalisi gövdenin içine bırakıldı. Gövde parçalarının kapatılmasını ise bir miktar tesviye izledi.

Ardından kanatların gövdeye montajına geçtim. Çok olmasa da kanat köklerinde bir miktar aralık kalabiliyor. Eh, kabullenip macuna başvuruyor ve devam ediyoruz. Halledilmeyecek şeyler değil sanki.  

Junkers 88’e başlamadan çok önce boyama şemasını belirlemiştim. Pek sık rastlanmayan bu şemaya Kagero’nun Ju 88 kitabını incelerken rastladım. Monograph serisinden çıkan ve içinde farklı ölçeklerde detaylı çizimlerin de yer aldığı bu kitapta  bazı ıslak çıkartmalar da bonus niyetine verilmekte.

Ben de –yine kurun düşük olduğu bir dönem (ne zaman düşük değil ki zaten) bu kitaplar için sıraya yazılmıştım. Seçmiş olduğum “renkli–türkçe” boyama şemasının çıkartmaları  kitaptan çıkan sette yer almaktaydı. Bu da işleri kolaylaştırdı haliyle. Boyamaya astar sonrası klasik RLM 70/71 semasını- Gunze Sangyo akrilikleri marifetiyle- üst yüzeylere uygulayarak başladım. Ardından gövde altını RLM 76 ya boyadım. Yeterince kuruduktan sonra şemaya bakarak üst yüzeylerdeki ve gövde yanındaki RLM 76 ile RLM 79 rengindeki kısımlar boyandılar. Bu süreç tabii ki çok da kısa sürmüyor. Biraz zaman geçirmek kaçınılmaz.

Boya klasik olarak vernik ile korunmaya alındıktan sonra ıslak çıkartmalar uygulandı. Bu boyama şemasının sonradan 70/71 kamuflajın üzerine uygulanması nedeniyle kanat üstündeki bakım işaretlerini yerleştirmedim. Elde edilen sonuç Tamiya vernik ile korunmaya alındı.

Sıra kanopinin de boyaya kavuşturulmasında.

Kanopi parçaları Eduard’ın yeni nesil kolay uygulanan iyi yapışan, arızasız geri çıkan ,sarı renkli ve bol sıfatlı Kabuki maskeleri ile tanıştırıldılar.Bu işlem de biraz zaman alıyor. Sonra alt gondolayı yerleştirdim; ancak birleşim yerlerine biraz tesviye gerekiyor .

Kutudan çıkan ve sol kanatta yer alması istenen iniş ışığı niyetine verilmiş şeffaf parça  hasktir!  bir forma sahip. Önceleri neye benzediğini anlamadım bile. Parça numarasından bunun iniş ışığı olduğu anlaşılınca doğrudan çöpe atmam hiç de zor olmadı.

Bu özürlü parça yerine lambayı scratch yapmaya karar verdim.(Vay anasını! cesarete bak sen..)

Bu kez fasoncular çarşısının tedarik ve lojistik konularında havlu attığını camiaca müşahede ediyoruz. Ancak, bu aleti yapmak için de evi atölyeye çevirip kazanlar fokurdatmak gereksiz haliyle.Benimkisi çok daha nahif ve kendi halinde bir kafa tutma olarak kabul edilmeli.

İniş ışığının yuvasının içi sıkıntı vermeden doldurulup “Ampul” ve “çanak” görevini görecek parça alüminyum rengine boyandıktan sonra dış şeffaf cam kısım için bildiğimiz seloteyp denen yapışkan şeffaf bant kullanıldı. Şeffaf kalması gereken oval alan maskelenerek diğer kısımlar gövde rengine boyandı ve akabinde  vernik ile sağlamlaştırıldı.

Benzer bir durum sol gövde alt yanındaki anten yuvası için verilen parça için de geçerli. O da “direktöman” çöpü boyladı. Olacak gibi değil ki, birader. Herneyse, burası da eldeki malzeme ile halledilmeye çalışıldı. Çerçeve çubuklarından uygun kalınlıkta olan bir tane “çıkma çubuk” kesilerek bu deliğe yapıştırıldı, sıkıştırıldı, kesildi ve tıraşlandı. Ardından biraz putty biraz zımpara ile olması gereken hale geldi.

Egzost izlerinin yapılması ve tekerleklerin boyanmasının ardından kanopi kapatıldı. Anten teli gerildi falan derken baktım ki yaz gelmiş de geçiyor. Sıcaklar penceremden dışarıya gerisin geri sızarken düşündüm ki ; acele etmezsem şeftaliler buzhane tipine dönecek. Hatta belki de döndü bile. Yıllık şeftali kotamı tam manasıyla dolduramadığıma mı üzüleyim yoksa Wall Street zengini 158 yıllık  “Lehman Biraderler”in battığına mı? Ben şeftali konusunu seçerek devam ettim ve bitirdim.

Ancak,her ne kadar burası bir modelcilik sitesi, konumuz da şu ana dek içine binemediğimiz çift motorlu bir Luftwaffe tayyaresi olsa da, aşağıdaki eklemeyi yapmamazlık edemezdim. Dileyen okur, dilemeyen kapatır gider. Zira “Ürünlerimizde mahalle baskısı bulunmamaktadır”.

Bitirmeye yakın Richard (Rick) Wright’ın ölüm haberi geldi son derece zamansızca. Sırası mıydı şimdi bunun ? Zihnimizde canlı tutmaya çalıştığımız,  “birşeyler olur da acaba birgün Pink Floyd tekrar bir araya gelip de çalar mı?” ütopyası da artık ebediyen buharlaşmış oldu. Ne yapmalı? Hazneye “The Great Gig in the Sky”ı yerleştirip 40 kere üstüste dinlemek bizi biraz olsun kendimize getirebilir mi? Yoksa üzerimize abanan  gri kederi  gökyüzünün maviliğinden  ayıramaz halde kalakalır mıyız bir süre daha?  Sanırım bunun için biraz zamana ihtiyacımız var. Ve biz olarak bildiklerimiz de sandığımız kadar  çok değil ne yazık ki.

 

Parılda mütevazi elmas !!

Did it need to be so soon ?

 İyi modeller

 Tolga ÜLGÜR ©  Eylül 2008

 Referanslar

 -Junkers Ju 88 Vol 2  : Kagero Monograph series

-Junkers Ju 88 : Aero detail series #20

-Junkers Ju-88 in action part 1 : Squadron signal Publications

 

Bu sayfadaki yazı ve fotoğrafların tüm hakları  www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz.