|
Anasayfa Galeri Menü | ||||||
Grumman Hellcat Mk II - F6F 5 | ||||||
Hasegawa 1/48 | ||||||
Tolga Ülgür | ||||||
|
||||||
Tarihçe: Grumman Hellcat, ilk bakışta Grumman Wildcat’in irileşmiş hali olarak algılansa da birçok kaynak tarafından gerek dizayn gerekse teknik olarak farklı bir tasarım olarak kabul edilmekte. İlk uçuşunu 1942 sonunda gerçekleştiren Hellcat Pasifik savaşında donanmanın uçak gemilerinde yoğun olarak kullandığı iki avcı uçağından biriydi.(Diğeri, şu meşhur Corsair) Hellcat’ler, kullanılan 2.000 beygir gücünde Pratt & Whitney R2800 10W Double Wasp motoru sayesinde, maksimum 612 km/s sürat yapabilmekteydi. Uçak gemilerinde kullanımı nedeniyle, katlanabilir kanat yapısına sahip bu uçağın silah yükü; standart olarak her bir kanatta üçer adet 0.5 inch’lik Browning makineli iken, sonraki versiyonlar, ek olarak kanat altında roket taşıyabilmekteydi.
Toplam 12.272 adet olan Hellcat üretiminden 11.000 adedin sadece 2 yıl içinde gerçekleştirilmesi; sizi bilmem ama bence oldukça dikkat çekici… Pasifik’te Japon’lara karşı elinde bulundurduğu, akıllara ziyan 19’a 1’lik “kill ratio” tabir edilen, düşürülen uçak sayısının kaybedilen uçak sayısına oranı ile Hellcat’ler 306 pilotunu “Ace” (As) mertebesine ulaştırmayı bilmiş. Bindokuzyüzkırkiki yılında F6F-3 ile başlayan Hellcat üretimi 1944 yılında bazı değişiklikler ihtiva eden F6F-5 ve bu tipin gece avcısı versiyonu olan F6F-5N ile 1945’e kadar devam etmiş. Savaştan sonra üretim dursa da bazı modellerin kullanımı 1956’ya dek sürmüş.
F6F-3 ile F6F-5’ler arasında pek fazla bir fark yok. En belirgin olanlar: Motor kaportasının altındaki bazı değişiklikler, farklı kanopi camı (arkadaki küçük yan camların iptal edilmesi ile ön camın değişmesi)ve F6F-5 lerin kanat altında roket taşıyabilir hale gelmesi sayılabilir. Hazır değinmişken, üretim miktarının dağılımını da irdelemeden geçmeyelim. F6F-3 4402 adet -- 252 adedi İngilizlere verilmiş F6F-5 6341 adet -- 526 adedi “ “ F6F-5N 1529 adet -- 399 adedi “ “
Büyük Britanya F6F-5 leri Hellcat Mk.II olarak adlandırdı.1944 öncesinde bir dönem bu uçaklara her nedense! “Gannet” (Sümsük kuşu) adını yakıştırdıkları da okuduğum kaynaklarda ayrıca not edilmiş vaziyette. İngiliz Hellcat leri Pasifikte Fleet Air Arm-FAA (Donanma Havacılık Birimi) tarafından kullanıldılar. FAA’daki Hellcat’ler parlak siyah, parlak deniz mavisi (FS 15042) ve yapmış olduğum modeldeki gibi üçlü kamuflaj renklerine boyanmış olarak kullanılmışlar. Modeli yapılan uçak 1945 Mayısında, HMS Khedive gemisinde görevli 808. filoya ait Jx 780 numaralı Helcatt Mk II.
Model:
Hasegawa çok ufak değişikliklerle piyasaya Hellcat’in hem F6F-3’ünü hem de F6F-5’ ini sürmüştü. Zaman zaman temel platform üzerinde sadece çıkartma değişiklikleri yaparak yeni kutular da çıkarmakta. “Royal Navy Hellcat” de bunlardan biri. Yapı olarak öncekilerden ıslak çıkartmaları dışında fark yok. Klasik Hasegawa standartlarını barındıran bu model, bence şu an piyasada bulunabilecek en iyi Hellcat.( biraz ileride değineceğimiz burnundaki sıkıcı form hatasına rağmen). Gövde sağ sol olmak üzere klasik, iki parçalı tasarlanmış. Kanatlarda da durum farklı değil. Kanadın alt kısmı yekpare kalıplanırken, üst kısımlar sağ ve sol olmak üzere iki ayrı parça halinde çok bilinen bir konfigürasyona sahip. Kokpit parçalarındaki detay tatminkar. Ancak, gösterge tablosu iyileştirmelere her zaman açık.
Şeffaf parçalarda bir sıkıntı görünmüyor iyiler. Fakaaat, hareketli kanopi parçası açık yapılacaksa, kalınlık nedeniyle piyasadan temin edilecek vakum parça ile değiştirilmesi gerekecektir. Kutudan çıkan ıslak çıkartmalar ile FAA’ya ait iki ayrı uçak bitirilebilmekte.
Yapım: Yukarıda değindiğim gibi, her şey iyi olmasına iyi de, her nedense Hasegawa kalıpları hazırlarken “cowling” (motor kaportası) altında yer alan hava alığının formunu oldukça kötü tasarlamış. Dikkatli bakılmazsa fark edilmeyebilir belki, ama yakından çekilmiş bir Hellcat fotoğrafı ile karşılaştırdığınızda aradaki fark rahatsızlık yaratır cinsten. Hasegawa parçası sanki çenesinden sıkı bir yumruk yemiş gibi duruyor. Tam bu noktada “konu uzmanlarının” da devreye girebileceğini göz önünde bulundurmakta fayda var.
Tüm bunlardan hareketle hatalı burun parçasını piyasada bulunan düzeltme setleri ile takas etme yoluna giden modelcileri anlayışla karşılamak lazım (mesela ben). Aksini yaparak kutudan çıkan parçayla da idare edilebilir, eğer içinize siniyorsa problem yok. Piyasada en bilinen düzeltme seti Cutting Edge’in ürünü. Bu müessese birkaç sene önce her iki model (F6F3 ve F6F5) için de çıkardığı ayrı düzeltme parçalarını bazı sıkıntılar nedeniyle geçtiğimiz yıllarda yenilemişti. Ancak bu yenilenmiş parçayı getirtmeme rağmen, birtakım unsurlar beni bunu kullanmaktan alıkoydu. Şöyle ki; - Flaplar açık tasarlanmış ve fakat içeriden sıkı tesviye gerektiriyorlar. Resin olduğu için çok kalınlar. Şeytan “kes şu flapları da plastik levhadan yeniden yap” bile dedi bir ara. Ama kulak asmak istemedim bu sinsi öneriye. - Ayrıca burundaki hava alığı ayrı parça olarak tasarlanmış. Hem motor kaportasının birleşiminde sağlam tesviye gerektiriyor, hem de hava alığına ait, parçanın iç yüzeyine basan orta ayraç ayaklar doğru düzgün oturmuyor. Manasız ve “artık gitsek mi ?” tadında bir aralık kalıyor. - Bunların üzerine bir de gövdeye birleşiminde biraz dar geldiğine şahitlik etmek bardağı taşıran damla olarak algılandı. Bu düzeltilmeye ihtiyaç duyan düzeltme! Setini /parçasını sinirlenip bir kenara atmam gerekliydi, attım da…. Evet, parayı da aynı kenara atmış oldum, iş kazası diyelim geçelim en iyisi. Tabii ki zaman en iyi ilaç. Bir süre sonra “başka ne yapılabilir”i araştırmaya koyuldum. Yoksa Hellcat i çenesine sıkı bir yumruk yemiş görünümüyle yapmaya mahkum mu kalmalıydım.? Sismik ve sistematik incelemeler sonucu neredeyse hiç bilinmeyen “Obscureco Aircraft” ın üretmiş olduğu resin düzeltme parçasının makul olabileceği konusunda karar kıldım: “OBS48001 - F6F-3/5 Hellcat Corrected Cowling” ! Riske girerek hiçbir yerde eleştirisi yapılmamış hatta kullanılmamış bu ürünü getirtmeye karar verdim. Parça, uzun posta işlemlerinin ardından Kaliforniya-ABD ’den geldi.
Bu parça aslında F6F-3 parçası gibi dursa da, aynı Hasegawa’dan çıkan parçada olduğu gibi alt tarafta yapılacak ufak tefek zımpara ve panel açma çalışmalarıyla rahatlıkla F6F-5 parçasına dönüşmekte.Parçanın uç kısmında detay olarak kabul edebileceğimiz bir iki panel çizgisi bulunmamakta. Bunları açmak için hiç istek duymadığından ,önemsiz kabul ederek kendi haline bıraktım. Benim için önemli olan yanlış formun düzelmiş olmasıydı zira. Obscureco parçasının gövdeye uyumunu test ettim. Sonuç pozitif. Tahlil sonucunun pozitif çıkmasından sonra rahatlayarak kokpite yöneldim.
Gövde birleşim yerleri az da olsa tesviye istiyor. Kanatlar monte edildi. Ancak sağ tarafta kanadın gövdeye tam olarak oturamadığını belirtmeden geçmeyeyim. Buralarda sebepsizce uğraşıldı.
Söz kanatlardan açılmışken; sol taraftaki kanat altı iniş lambası Aerodetail ve Kagero'nun kitaplarındaki çizimler referans alınarak yok edildi. Bu iniş lambasının F6F3’lerde ve az miktardaki ilk parti F6F5’lerde bulunduğu belirtilmiş. Hasegawa böyle bir ayrıma gitmeyerek doğal olarak, her iki model için de (F6 /F3 ve F5 ) aynı kanat parçasını vermiş. Buna ilave olarak, kanat altında yer alan dikdörtgen şeklindeki başka bir panelin de yok edilerek bu alanın değiştirilmesi ve iki yeni panel açılması gerektiğini, söz konusu çizimlere bakarak idrak etmeme rağmen; daha fazla kedinin kuyruğu ile oynamak istemeyerek öylece bıraktım. Bana göre o kadar debelenmeye değmeyecek bir ayrıntıydı bu. İniş lambası daha dikkat çekici olduğu için onu halletmeyi tercih ettim.Egzostların her birinin el matkabı marifetiyle delinmesi yavaş yavaş terapi ihtiyacının gelmekte olduğunu hissettirdi.(Yakın zamanda Tamiya dan bir P-47 yaparsam gene mi demeyin)
Motor silindirlerinin Alclad ile alüminyum tadında boyanmasının ardından montajı gerçekleşti. Resin cowling parçasının iç kısımlarında bir miktar traşlama yapıldıktan sonra gövdeye alıştırılarak yerine takıldı. Boyamaya geçmeden kokpiti alışkanlık üzere, Uhu-tac şeysiyle maskeledim. Uçağa FAA’nın standart renkleri tatbik edildi. Bunlar; Alt yüzeyler Britanyalı Sky, (duck egg green). Üst yüzeyler ise Slate Grey ve Dark Sea Grey.
Alt yüzeylerde Gunze’nin “Sky Duck Egg Green” (H 74) rengi kolayca uygulandı. Üst yüzeyde yine Gunze nin “Dark sea grey” (H 331) rengi bir parça beyaz ile açılarak kullanıldı. Diğer renk, “Slate Grey” ise kullandığım boya markalarınca üretilmemekte.Ve de oldukça huysuz bir ton. Kullanma kılavuzunda Hasegawa, Gunze “German grey” ile “Olive drab(2)” yarı yarıya karıştırılmasını öneriyor. Ancak elimde karışıma konu olacak boyaların tamamı bulunmadığından (yani matematiksel olarak en azından biri yok bu durumda) farklı arayışlara yöneldim. Tam bu sırada, beynelmilel camianın ileri gelenlerinden Sayın Brett Green’in Corsair’ler üzerine yazmış olduğu “Modelling Corsair” kitabı aniden elime geçiverdi. Tanrıya şükür ki, içerideki makalelerden birinde, Sayın Green Corsair’lerden birini FAA kamuflaj renkleri ile bitirmiş. Anlattığına göre de, “Slate Grey” denen bu huysuz tonu en iyi karşılayan, Tamiya’nın XF 73 akriliği. Eh, sanal platformda hörmet edilen bir zat olduğundan bu tespitine itibar ederek nöbetçi bir maket dükkanından minik boy hiç açılmamış bir XF 73 şişesi alarak güle oynaya evin yolunu tuttum… Bu rengi de uygularken biraz beyaz ile açma gereği hissettim. Hem ölçek efektine hem de renklerin bir parça kontrast yaratmasına yol açacak, masum manevralar olarak yorumlayabiliriz bu hareketimi.
Ardından meşhur! Tamiya beyazı ile kanatlar ile kuyruk ve yatay stabilizörlerdeki bantlar maskelenerek boyandı. Buna, burundaki beyaz kısmın boyanmasını da dahil edelim.Tamiya X22 ile ilk kat verniği atarak ıslak çıkartmaların uygulamasına geçtim.Bu konuda “Aeromaster”in 48399 no’lu setinden faydalandım. Bir miktar eskitme uygulandı haliyle.
-İniş takımları boyanarak yerlerine takıldı. Basit görünse de iniş takım dikmelerinin kalın duruşuna rağmen kırılgan plastik yapısı rahatsız edici. Burada yapıştırmadan sonra bir kırılma hadisesi atlatıldı. Sebebi hala muamma hatta bir şehir efsanesi olmaya aday . Pek hoş anekdotlar değildi tabii bunlar.
Sona doğru yaklaşırken yapılan manevraları özetlemem istenirse: Gövde altındaki yakıt deposu boyandı ve yerine takıldı.(tahminimden daha kolay bir oturma yaşandığı için bu safhayı yazmak istedim.) Sürgülü kanopi için “Squadron” un vakum ürünü kullanıldı.
Son aşamada Gunze H20 ile model matlaştırıldı. Akabinde ince misinadan anten teli gerilerek boyandı .İlave olarak gövde üstündeki IFF anteni ile gövde altında yer alan VHF anteni “kıldan tüyden” imal edilerek yerlerine monte etmek suretiyle model bitirildi. Umarım ki, olmuştur. Olmamışsa da canınız sağ olsun...nedir yani.. Bitirmeden belirtmekte fayda gördüğüm bir diğer ayrıntı hakkında not düşmek yararlı olacaktır. Hellcat’lerin kokpit arkasında kalan gövde yapısı yukarıdan aşağı doğru birbirine birleştirilmiş halka levhalardan oluşmakta. Bu halkalar oluşturulurken üst ve alt noktalarda Bf109 benzeri, kaçınılmaz birleşme izleri bırakabilmekte.
Ancak, Model Graphix “Aerodetail” kitabında yakın çekim resimlerden gördüğüm kadarıyla, bu iz dikine birleşim izlerine göre daha zor fark ediliyor. İlaveten; orta noktadaki bu ize, aynı belirsizlikte birbirine paralel önden arkaya uzanan başka izler de (küçük perçin silsileleri) eşlik etmekte. Bu kadar ince detay kit üzerinde oluşturulmadığından ben de ortadaki nispeten belirsiz birleşme izini oluşturmaktan vazgeçtim. (Amman, atlanmış bir detay olarak algılanmasın bu çizgisiz hal). İyi modeller. Tolga Ülgür © 2006 Referanslar:
- F6F Hellcat in action - Squadron Signal Publications - Jim SULLIVAN - F6F Hellcat Walk around - Squadron Signal Publications - Richard S.DANN - Grumman F6F Hellcat - Aerodetail - F6F Hellcat in Detail & Scale - Squadron Signal Publications - Bert KINZEY - Grumman F6F Hellcat - Kagero - Andre R. ZBIEGNIEWSKI
|
||||||
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |