GALERİ

www.ozkanturker.com


 

Anasayfa  Galeri Menü

Canadair F-86E(M) Sabre
Hasegawa 1/48
Tolga Ülgür
 

 Tarihçe:

Kanada 1949 yılında Nato’ya dahil olduğunda “Kanada Kraliyet Hava kuvvetleri”nin (RCAF) güçlendirilmesi konusu da gündemdeydi. Yeni uçak seçiminde tercihin F-86 Sabre’dan yana kullanmasını ise, Sabre’ın Batı Dünyası’nda döneminin en iyi tek kişilik avcı uçağı olarak kabul edilmesi nedeniyle doğal karşılayabiliriz..

 

Ancak yine de Kanada’da “yetti gayri; Amerikan değil, İngiliz uçağı  isteriz biz” tadında, bu tercihe muhalefet eden, ve- yeterince amerikancı  olamayan- mümtaz  bir kesim olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Bu muhalif grup zamanında epey gürültü çıkarmış anladığım kadarıyla.

Dönemin Kanada hükümeti –ben iktidarım; benim dediğim olur ülen - tadında “post modern!” ve “liberal! ” bir yaklaşım sergilemek yerine , belki de  hafif tırstığından olsa gerek , daha  ulusalcı ve gerici! bir tavır takınmış. Bu uçakları ABD’den ithal etmek yerine , hiç üşenmeyerek lisanslı olarak üretme yolunu tercih etmiş .

Böylelikle, bu uçağı ABD dışında üreten ilk ülke olma ünvanını  da elde etmişler.

( Arkalarını  ve her şeylerini Sam Amca’ya dayayarak “manda” laşmakta sakınca görmeyen – sayıları bir futbol takımını yedekleriyle birlikte kurmaya müsait hale gelmiş - neo liberal dönükler  için ne kadar da  nahoş  davranış şekilleri bunlar değil mi?  )

 Aynı yılın ağustos ayında Kanada Hükümeti  Canadair Ltd. of  Montreal şirketine 100 adetlik ilk siparişi vermiş.

Anlaşma uyarınca uçaklar Montreal yakınlarındaki  Cartierville  tesislerinde North American  tarafından gönderilen parçaların birleştirilmesiyle üretilmeye başlanmışlar.(Başlangıç bizim de bildiğimiz montaj sanayi tadında )

Okuduklarımdan anladığıma göre Canadair tarafından üretilen ilk Sabre’lar North American F-86A ve E lerin eşdeğerleriydi. Kullanılan motor ise General Electric üretimi  “ J47-GE-13 “ idi.

  Zamanla montaj sanayi gelişmiş ve motor dahil uçağın tamamına yakını ülke içinde üretilir hale gelmiş.Canadair tarafından son üretilen Sabre modeli Mk6 olmuş.

 Envanterini Mk4 ve 5'ler ile yenileyen RCAF elindeki ihtiyaç fazlası Mk2'leri değerlendirme yolları aramaya başlamış. Düşünüp taşındıktan sonra bu tayyarelerin elden geçirilerek NATO üyesi “dost” ülkelere gönderilmesinin pek isabetli bir davranış olacağı kanaati hakim olmuş.

Hazır “elden geçirmekten” bahsetmişken, F-86'ların kanat yapısında yaşanan değişiklikten söz etmekte fayda var.

North American (NA) F-86 F6'lardan itibaren  “6-3” tabir edilen yeni kanat tipini uygulamaya sokmuş. Yeni tip kanatlar eskilere nazaran daha geniş yüzeye sahip idi. Kanat kökü  6 inç,  kanat ucu ise 3 inç genişletildi ve düşük hızlarda açılarak yüzeyi genişleten slat sistemi iptal edildi. (Bu uygulama daha sonra Kore  Savaşı’nda  görev yapan  önceki  F modelleri ile bazı E  modellerine de taşınmış.)

NATO  ülkelerine gönderilmesi kararlaştırılan RCAF’ın eski F-86 E'leri bir anlamda elden geçirilerek bu kanat değişikliğine tabi olmuşlar. Bu modifikasyon nedeniyle de bu uçaklar F-86 E(M) olarak adlandırılmışlar. ( M=“Modified” )

Elden geçirilerek E(M) olarak adlandırılan bu uçaklar Türkiye ve Yunanistan a hemen hemen aynı dönemde gönderildiler.

1954 yılında Kanada dan gelen  ilk Sabre lar 141 ve 143 üncü filoya verilmişler. Toplam 107 adet F-86 E(M) 1954 ile 56 yılları arasında gelmiş. Bu uçakların verildiği filoları ve kullanım sürelerini aşağıdaki gibi özetlemek mümkün:

 

- 141. filo : 1954 -1964 arası

-142. filo (Daha sonra ismi 151. filo olarak değişmiş): 1955-1967 arası

-143. filo 1955-1968 arası

-191. filo (Daha sonra ismi 152. filo olarak değişmiş) : 1956-1964 arası kullanılmışlar.

J.47 GE 13 motorlarının kullanıldığı F-86 E(M)'lerin maksimum hızı 1072 km/s olarak belirtilmiş. Burunda her iki yanda yer alan toplam 6 adet 12,7 mm'lik makinelinin yanı sıra kanat altında füze taşıma imkanı da bulunmaktaydı.

Modeli yapılan uçak Türkiye ye gelişi 26/01/55 olarak görünen ve 141 filoya ait 19335 nolu F-86 E(M).

 

Model:

Piyasada takip edebildiğim kadarıyla doğrudan müdahalesiz Türk Hava Kuvvetleri’ne ait bir F-86 E(M) yapılabilecek bir kit bu ölçekte mevcut değil. Yapılacak tek şey en uygun modelden tadilat yaparak devam etmek. Bu nedenle elimde zaten mevcut olan –günün biri yaparım elbet- maksadıyla bir kenarda beklettiğim (bekletirken de kullanma kılavuzunun kağıdını bile sararttığım) Hasegawa’nın 7213 kutu numaralı F-86 F 30 kitini kullanmaya karar verdim. Ancak bu kararı vermeden önce -neresini nasıl değiştirmeli tadında- zihin jimnastikleri yaptığımı da söylesem fena olmaz.

Kutu üzerindeki tarihten kalıpların 1996 yılına ait olduğu anlaşılıyor..

Her zaman ki gibi standart Hasegawa grisi rengindeki plastiğe basılmış parçalar içe detay ve pürüzsüz bir yüzeye sahip. Yani bundan iyisi eski tabirle  Şam dolaylarında kayısı olarak trade eder.

 

Parça adedi kutu üzerinde 93 olarak görünmekte. Model tasarım olarak basit olmasına rağmen elde edilen sonuç oldukça iyi. Öndeki hava alığının gövde içinde devam etmesi oldukça hoş ayrıntılar.

Yine kutu üzerindeki malumattan modelin bittiğinde 23,4 cm uzunluk ve 23,6 cm kanat genişliğine sahip olacağını anlamak pek kolay.

Şeffaf parçaların kalitesi de gayet iyi.  Sürgülü kanopi istenirse açık olarak bırakılabiliyor

Verilen çıkartmalar ile USAF a ait iki ayrı metal renkli F-86 F yapılabilmekte.

Modelin hataları var mı yok mu münakaşasını yapım aşamasına bırakmayı öneriyorum. 

Yapım:

 Türk Hava Kuvvetleri’ne ait bir F-86 E(M) yapmadan önce oldukça araştırma yapmak zorunda hissettim kendimi. Öncelikle hangi modelin kullanılması konusu netliğe kavuşturulmalı. Ve seçilen modelin ne gibi tadilatlara maruz kalacağı ve bu tadilat parçalarının elde edilip edilemeyeceği konusu da iyi irdelenmeli.

Kullanmış olduğum Hasegawa’nın F-86 F-30 kitinde yapılması gereken tadilat kısaca F modelini kanatlar dışında dış görünüş olarak E modeline çevirmekten ibaret.

Bunun için öncelikle kanopinin ön kısmının (windscreen) eski V tipi olanıyla değiştirilmesi gerekmekte. Bunu “scratch” yapmaya kalkışanlar olabilir. Ancak ben bunu layıkıyla kıvırabileceğimi düşünmediğimden hazır parça bulmanın yollarını aradım. Pek de alternatif yok maalesef.

Tek seçenek Cutting Edge’ in F-86 F modelini E modeline devşirmek için çıkarmış olduğu şeffaf resinden mamul eski tip ön kanopi parçasına ilave olarak kanatlardaki değişim için gerekli resin parçaların da yer aldığı CEC 48197 nolu “F-86E (early) Conversion” setini edinmek. Fiyatı göz önünde bulundurulduğunda, bütün içerisinde sadece “ziplenmiş maymun arkası” kadar yer tutan bir kanopi parçası için bunu getirtmek delilik aslında.Aldığım dönemde yanılmıyorsam 20 usd kadar bir fiyata sahipti .Yazık günah ama bir anlık cinnet işte. Yazılı basının üçüncü sayfa haberlerinden biliyorum; yurdum insanı cinnet anında rahatlıkla insan kesmeye hazır ve istekli iken; ben besili bir bit büyüklüğü için  20 usd harcamışım nedir yani? (Hayır efendim kanopiyi ayrı satmıyor münafıklar; ısrarla sordum). Dileyen olursa setin kalanını da bağışlamaya hazırım sevabına .

Cutting Edge’in setinin yurda girişini beklemeye başladım. Sınırdan problemsizce geçerek elime ulaştıktan sonra şeffaf rezin parçanın ne halde olduğunu kontrol ettim. Neyse ki şeffaf kalması gereken kısımlarda bir hava kabarcığı filan bulunmuyordu. Ancak fazla hassas ve bir o kadar da albenisiz bir görüntüsü vardı. Başka alternatifim yoktu ve bununla devam etmek zorundaydım. Aşırı dikkatle takozundan arındırıp kısa bir oturtma testi yaptıktan sonra yapıma geçebileceğime kanaat getirdim. Bu parçayı boyarken- ya da başka bir şey yaparken - olabilecek geri dönülmez bir aksiliğin 20 dolares’in çöpe gitmesi ile eşanlamlı olacağını düşündüm. Ve o mayhoş duyguyu hissettim yine   ... “Post fermentasyon” dönemini geçiren (yani bozulmuş açıkçası) bir Avusturalya Shiraz’ı* gibi bir tat sanki.

Bu ekşimtrak hissiyatı tadarken nedense aklıma “sevimli sekülerist kurbağa”nın hikayesi geldi birdenbire;

Oda sıcaklığındaki su dolu tencerede (kim onun oraya girmesini istediyse) yavaş yavaş ısıtıldığı, ısıtıldıkça gergedanlaşarak olan bitenin farkına varamadığı  ve en sonunda farkına varsa bile kaçmaya fırsat bulamadan  haşlanmak suretiyle mefta oluşunun hikayesi. Şimdi bu da nereden çıktı demeyin.. Hiç aklımdan çıkmıyor ki..(Neden acaba?).Neyse bu durumu düzelteceğini umduğumuz birtakım  mekanizmalara! hala güvenmeye devam ederek konumuza dönelim biz. 

Bu bir jet ve ben bu tip uçaklardan çok da fazla anlamıyorum “yaşım icabı”(ah ah geliştiremedim kendimi). Bu kabil cihazlarda bazı parçaları yanlış ve hatta ters yapıştırma riskim mevcut maalesef. O nedenle kılavuzu sıkı sıkıya tutarak yapıma başladım. Sayın Kıl (y)avuz’un dediklerinden dışarı çıkmadım.

Bu durum canınızı sıkar mı bilemiyorum ama yapıma yine kokpit ile başlanıyor.

 

 

Kokpit parçalarını incelerken bazı eklemeler yapmanın iyi olacağına karar verdim. Bu nedenle interjet üzerinden yaptığım incelemelerde beklendik şekilde Kont Eduard’ ın ürünlerini seçtim.

Kokpit parçaları kılavuzun buyurduğu üzere FS 36231 rengine boyandı. Bu işlemde Gunze Sangyo nun akrilik ürününden faydalandım.

 

Eduard’ın setinden çıkan kemerleri koltuğa yerleştirdim. Koltuğun mindere ihtiyacı vardı. Ve fakat bu minder hiçbir yerden çıkmıyor. Madem öyle o zaman ben de karton ve macundan ortaya bir karışım atıp oturma esnasında yaşanması muhtemel  -soğuk metal temas- ını engellemeyi başardığımı düşünüyorum.

Gösterge tablosunda da Eduard’ın erozyona maruz bırakılmış metal parçaları kullanıldı.Zaten başından beri kutudan çıkan ıslak çıkartmayı kullanmayı istemiyordum. Daha iyi olmuyor mu böyle ? E oluyor.. e o zaman ..?

Kokpit elemanlarının ardından gövde içinde kalacak olan ve öndeki hava alığınının iç kısmını oluşturan iki parça birleştirildi. Kokpit ahalisi bu parçanın üzerine oturmakta. Nitekim oturtuldu. Ardından arka taraftaki egzost çıkışı için verilen parçalar birleştirilerek gövdenin kapatılmasına zemin hazırlandı.

Gövdeyi kapatmadan önce F-86 F modelinde mevcut olan ancak Türk Hava Kuvvetleri’ndeki F-86'larda bulunmayan , kuyruğun önünde gövde üstünde yer alan kabartılı paneli ortadan kaldırmak gerekmekte. Bu zamkinosmetrenin ne işe yaradığını bilmiyorum ve hatta öğrenemedim de. Konu uzmanları isterse kamuoyunu ve çevresini aydınlatabilirler.

Yaptığım incelemelerde North American yapımı uçaklarda bu panelin mevcut olduğunu gördüm. Ancak Canadair üretimlerinde bu panel-nedense- bulunmamakta. Sadece küçük hava girişi görünüyor. Bu bölgeye zımpara bataryalarını saldım. Bir süre sonra tesviye ederek döndüler..

Buna ilave olarak gövde sağ alt yanında yer alan bir başka hava girişini de iptal etmek gerekmekte.(Bu halt ın da ne işe yaradığını bilmiyorum..cahillik işte.)

Bu alan da önce kesildi ardından dolgu yapılarak macun zımpara eşliğinde düzleştirildi. Aman dikkat .. satıhın pürüzsüz olması gerekiyor.

Son kez gövdeyi inceleyerek –uzmanı tahrik eden-  atladığım bir şey var mı diye bakınırken garip bir terslik farkettim. (Ben farkedene kadar bundan tahrik olmuş pek de fazla uzman olduğunu sanmıyorum) Gövdenin altında köşelerde yer alan alıklar ters konumlanmışlar. Hadi be Hasegawa San.!

İncelediğim referans  resimlere göre bunların öne doğru bakması gerekirken Hasegawa San bunların arkaya doğru bakmasının daha iyi olacağına hükmetmiş anlaşılan. Mahalle baskısından mı acaba?

Bu kısımda herhangi bir düzeltme faaliyetine girmeyi reddederek yoluma devam ettim. Nedir yani ne oluyoruz sanki.?

 Gövde parçaları ile gevelenirken  Canadair F-86'larında yer alan gövdenin her iki yanında kanat hizasının ortasında bir panelin içindeki kare şeklindeki girişlerin(ya da çıkışların diyelim) F modelinde bulunmadığını farkettim.( Sanırım NA yapısı E modelinde de yok ).Bunları keserek yapmayı gözüm yemedi zira kalın plastik nedeniyle küçücük alanı rezil edebilirim diye düşündüm. Hay bir milyar “ fırtınada arızalanmış lombar kapağı”..

Burayı başka bir yöntem ile daha sonra  halletmeyi düşünerek yola devam ettim.

Gövdeyi kapatmadan önce buruna ağırlık koymayı unutmamak lazım. Hasegawa buraya konması gereken ağırlığı gram bazında belirtmiş. Ve fakat benim -zaten arızalı- hassas terazi setim Londra Kıymetli Metal Borsası’na ayarlı olduğundan “ons” bazında çalışıyor. Tartmak tatsız yani. Gramı da hiç “ons”a çeviresim gelmedi.

Zaten alaturka yaşam biçimi her yana nüfuz etmeye başlamış, bu yetmezmiş gibi  “mahalle baskısı” da tutturabildiğine “alan baskısı” uygulama hevesinde; eh bu durumda  modaya uyarak olabildiğince ağırlığı içeriye tıkıştırmaya çalıştım. Ağırlık dediğimiz  Özkan’ın uzun yıllar önce kısmetsiz bir av dönüşü arttırdığı saçmalardan bana verdiklerinin sona kalan kısımlarından oluşmakta. Hala bir kısım daha artmış durumda. Dağınık duran saçmaları daha üniter bir yapıya kavuşturmak için de “Uhu tac” kullandım.

Sonunda gövde kapatıldı. Tesviye işlemleri ince ince devam etti zira bildiğiniz gibi metalik boyanın tesviye hatalarına tahammülü bulunmamakta. Kanatların takılması ve burunun yerleştirilmesi ile boyanmaya hazır hale geldi nihayet .

Astar olarak her zamanki gibi Tamiya akrilik siyah kullandım. Kurumasını bekledikten sonra Alclad II ile boyamaya başladım.

Baz ton olarak Alclad Natural Aluminium kullandım. Panel farklılıkları için ise yine aynı markanın Dark Aluminium ile White Aluminium boyalarından faydalandım.

İniş takım yuvaları ile hava fren yuvalarını interior green rengine boyadım.

Burundaki kırmızı kısım ile burun üstündeki siyah renkli “ışık yansıtmaz alan” da boyandıktan sonra sıra ıslak çıkartmalara geldi.

Çıkartmalara geçmeden önce burunun her iki tarafında yer alan kırmız şimşek figürünü boyasam mı yoksa Özkan’dan çıkartma mı rica etsem diye düşündüm biraz . Maske marifetiyle boyayarak yapmaya karar verdim. Nitekim yaptım da (hem maskeyi hem de boyamayı).

Ardından Turquoise dekal’ in ıslak çıkartma setinden uygun kare forslarını yerleştirmeye başladım. Kuyruktaki Türk bayrağı da aynı setten kullanıldı.

Bakım işaretlerinin bir kısmını kutudan gelen çıkartma setinden kullandım.

Burunda yer alan siyah rakamlar (335)  Xtradecal in X72-065 numaralı setinden sağlandı.

Kuyruktaki küçük siyah rakamlar ise (19335) Eagle Strike ın 48-1147 numaralı setinden alındılar.

Islak çıkartma meselesi halledildikten sonra gövdedeki düzeltme faaliyetleri sırasında ertelemiş olduğum bir işlemi yapmaya sıra geldi.

Daha önce bahsetmiş olduğum gövdenin her iki yanında yer alan küçük alıkları keserek yapamadığımdan bunları ıslak çıkartma kullanarak halletmeyi düşünmeye başladım.

Uygun büyüklükte siyah çıkartma bulup( ya da oluşturup) , açılı giriş görünümü vermek için bir kısmını belli belirsiz boyayarak yerlerine yerleştirdim. Artık olduğu kadar. Olmamışsa da .....beh! kasmıyorum bile ...siz daha iyisini yaparsınız...

Gövdedeki işler devam ederken ben bir yandan yakıt tankları ile ilgilendim.

Modelini yapmakta olduğum 19335 nolu F-86’nın referans resminde görünen tankların kuyruk kısmında dikey parçalar var. Bu elemanlar kutudan çıkıyorlar ancak çok kalın bir “plastisizm” halindeler. Bu nedenle bu kısımları plastik levha keserek yapmaya karar verdim. Hay vermez olaydım.

Bunları problemsiz ve temiz olarak yapıştırmak pek kolay olmadı. Hele ki metal rengi yediklerinde tüm arızalar meydana çıktığından buralarda hatırı sayılır miktarda  zaman ve sabır kaybettim.

 Ardından dikmeler boyanarak yerlerine takıldılar.

Tekerlekler ve diğer iniş takım aksamı boya görüp yıpratılmanın ardından kendilerine ayrılan mekanlara yerleştirildiler.Sonra mı? Anten , kantin-kuntin, kanopi derken model bitti sanki.

İçine sindi mi? diye soracak olursanız;

(Şu kanopinin ön kısmı ile uğraşmak açıkcası pek hoşuma gitmedi. Hasegawa’yı suçlamak geçiyor içimden. Ne olurdu sanki şeffaf parçalar arasına bir tane V açılı eski tip kanopi parçası koysa. Tabii bizim TuAF  F-86sı yapmak istememiz dertleri değil.)

Cutting Edge’in kanopisi daha iyi olabilir miydi diye kendime sormadan edemiyorum aslında . Ancak mevcut hali de bundan fazlasına izin vermiyor sanırım. Artık olduğu kadar. Bunun tekrar etmek isteyeceğim projelerden biri olabileceğini sanmıyorum.

Netice itibariyle ;

- Uzanmış olduğu şezlongtan ,“bize gelen bilmem ne tiplerinin orası 7 mm daha şöyleydi şurası da güneşte kalmış meyve rengiydi” tadında ota boka laf yetiştirmeyi marifet sayan kakafoni üstadlarına kulak kabartmama tercihini işaretleyerek ;

-Bir kısım kalabalığa ise ; bitiş estetiğinden yoksun üzerinde çok çalışılması gereken yapıştırılmış plastik parçalarına “otomatiğe bağlanmış gibi abartılı ve haliyle değersizleşmiş sulama amaçlı tezahüratlar” yapması nedeniyle Tanrı’dan zihin açıklığı ihsan eylemesini dileyerek; 

daracık camiada bundan daha iyilerinin yapıldığını görebilmek umuduyla bu mevzuyu da burada noktalamak en iyisi sanki. Allah “Malezya’ ya benzetmesin” . Amin tabii.... 

İyi modeller

 

Tolga ÜLGÜR © Eylül 2007

 *Shiraz; kökeni İran  olan bir çeşit özel şaraplık kara üzüm. Günümüzde ise  Avusturalya shiraz’ı oldukça ön plana çıkmış durumda.Şu anki konumu nedeniyle İran shiraz ından bahsetmiyorum bile.

Referanslar

F-86 Sabre in action – Squadron Signal publication

F-86 Walk Around  - Squadron Signal publication

Canadair and Commonwealth Sabre – Warpaint series no 40 (Hall Park Books)

www.F-86.tripod.com

www.home.att.net/~jbaugher1

 

Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları  www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz.