|
Anasayfa Galeri Menü | ||
| ||
Lockheed F-104G Starfighter | ||
Hasegawa 1/48 | ||
Tolga Ülgür | ||
| ||
Tarihçe F-104 Starfighter’ın hikayesi 1950’li yılların başlarına kadar uzanıyor. Lockheed firmasının baş mühendisi Clarence “Kelly” Johnson ve ekibi tarafından tasarlanan, o zamana dek üretilenlere hiç benzemeyen devrimci ve yüksek performanslı bir uçak üretmek için çalışmalara 1951 yılının Aralık ayında başlanmış. Ortaya çıkarılan tasarım 1952 yılının kasım ayında Hava kuvvetlerine sunulmuş. Prototip ise,1954 yılının başlarında tamamlanmış ve aynı yılın mart ayında ilk uçuşu gerçekleştirmiş.
F-104 döneminin uçaklarına göre oldukça radikal, futurist bir tasarıma sahipti. Lockheed yaptığı aerodinamik testlerinde süpersonik uçuşta trapez kanat formunun iyi sonuç verdiğini tespit etmiş ve bunu projede kullanmış. Kanatları son derece ince tasarlanan F-104’lerde yakıt deposu ve iniş takımları mecburen gövde içine alınmıştı.
General Electric J-79 turbojet motoru ile takatlandırılan F-104 ivmelenme ve tırmanma konusunda gayet başarılı bir grafik çizerek hız ve irtifa rekorlarına imza attı. Bu iki rekoru elinde bir arada bulunduran müstesna bir tayyare olduğunu belirtmekte ayrıca fayda var. Detaylandırmak gerekirse; -F-104A 1958 yılında 2.259 km/s ile Dünya hız rekorunu kırdı -F-104C 1959yılında 31,5 km ile irtifa rekorunu kırdı.
Yüksek performanslı supersonik av /önleme uçağı olarak tasarlanan F-104 Starfighter Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından 1958 yılında kullanılmaya başlanmış. F-104A modelinden sonra üretilen F-104C modelinin Vietnam savaşına katıldığını çoğumuz biliyoruz sanırım. Ancak,kırmış olduğu rekorlara rağmen Amerikan Hava kuvvetleri tarafından menzil, dayanıklılık ve saldırı kabiliyetleri açısından pek fazla yeterli bulunmayan Starfighter’ların çoğu bir süre sonra “Air National Guard” birimine devredilmekten kurtulamamış .
Bindokuzyüzelli ortalarında Federal Alman Hava Kuvvetleri envanterindeki F-86 ve F-84’lerin yerine geçecek yeni bir süpersonik savaş uçağı arayışındaydı. Amerikan Hava kuvvetlerine F-104’leri yeterince beğendiremeyen Lockheed bu arayışı bir fırsat olarak gördü ve mevcut F-104C’lerde bazı iyileştirmeler yaparak Starfighter’ı her hava koşulunda görev yapabilen çok amaçlı bir av bombardıman /önleme uçağına dönüştürdü. Bu yeni modele F-104 G (Germany) adı verildi.
Federal Alman Savunma Bakanlığı – belki de biraz politik bir kararla- 1958’de, seçtikleri uçağın F-104G olduğunu, ayrıca lisanslı üretim kararı alındığını ilan etti. Almanya’nın kararı diğer Nato ülkelerini de (Belçika, Hollanda,Kanada ve İtalya) zincirleme etkiledi ve F-104G Nato hava kuvvetlerinin ana savaş uçağı oldu. Almanya’dan sonra F-104G yi tercih eden diğer Nato ülkeleri de lisans anlaşmaları yaptılar . Elimdeki kaynaklarda bu projenin tarihe “yüzyılın savaş uçağı anlaşması” olarak geçtiği vurgulanmakta..
Söz konusu F-104’lerin hizmete erken girmesini sağlamak için, Avrupalı üreticiler üretimi rayına oturtana kadar bir grup uçağın Lockheed tarafından yapılması kararlaştırıldı. Lockheed 139 adet üretim gerçekleştirdi ve bu uçaklar Alman, Yunanistan, Norveç ve Türk Hava Kuvvetleri’ne gönderildi. İlk yapımlarda fırlatma koltuğu Lockheed yapımı Model C-2 iken 1967 yılından itibaren bu koltuk kullanıcı ülkeler tarafından sıfır irtifada, sıfır hızda fırlatmaya müsait Martin-Baker GQ7 ile değiştirildi. 1973 yılında son teslimatın yapılmasıyla F-104G programı sona erdi.
Yüksek hız ve tırmanma kabiliyetine karşın, dönüşlerde istenilen performansı gösteremeyen F-104’ler pilotaj hatalarına karşı oldukça hassas ve acımasızdı. Özellikle Alman hava kuvvetlerinde ciddi kırımlar yaşanması tayyarenin “Dul bırakan” lakabını almasına neden oldu. (Alman hava kuvvetlerindeki 916 adet F-104G’den 292’si kaybedilmiş). Ancak, aynı dönemde İspanyol Hava kuvvetlerinde hiç kırım olmaması başka bir ilgi çekici nokta. (Acaba hava sıcaklığını bahane ederek uçakları hangarlarından hiç çıkarmamış olabilirler mi?)
On Mayıs 1963’de ilk 15 adet F-104G deniz yolu ile Türkiye’ye geldi ve bu uçaklar aynı yılın temmuz ayında, Ankara Mürted’de oluşturulan 144. Filo’ya teslim edildiler. 1968 yılına kadar burada görev yapan F-104’ler aynı yıl 191’nci Filo’ya transfer edildiler.
Model, 1970 yılında 191. Filo’da görev yapan, 61.2613 numaralı F-104G referans alınarak bitirilmiştir.. Model
Kutudan çıkan çerçeceveleri saymadım ama irili ufaklı olarak, kutuya ancak sığmaktalar. Özellikle gövde ve kanat yüzeylerindeki detayların zenginliği bir hayli çekici . Kutudan iki tür pilot koltuğu çıkıyor. Biri standart C-2, diğeri ise müttefik Nato hava kuvvetlerince sonradan değiştirilen Martin Baker GQ-7 koltuğu. Verilen çıkartmalar ise kutunun kapağına paralel şekilde Nato ülkelerine ait.(Batı Alman ,Hollanda ve İtalyan Hava Kuvvetleri).
Yapım Her ne kadar jetlerle aram pek iyi olmasa da, aklımda hep bir F-104 yapmak vardı. Çocukluğumda babamın biriktirdiği “M5” mecmualarından ve 70’li yıllarda boy gösteren “kendi uçağını kendin yap” kampanyasının afişlerindeki resimlerden F-104 bir kavram olarak hep zihnimin bir yerlerine kazınmıştı. Ve fakat sürekli erteleyerek uzunca bir süre pervanelileri bu jete tercih eder gördüm kendimi.
F-104G Starfighter’ı Türk Hava Kuvvetleri forsları ile yapma fikri, Ole Nikolajsen’in THK ile ilgili kitabını karıştırırken iyice yerleşik bir hal aldı. Hatta bu tepkili tayyareyi ilk geldiği yıllardaki haliyle metal renginde yapma isteği iliklerime kadar işledi. Eh, bundan rahatsızlık duyduğum söylenemez. Hazır bir süredir Alclad ile fazlasıyla haşır neşir olmuşken başlayıvereyim dedim ve başladım da. Dalmadan önce ne gibi ilaveler ya da değişiklikler yapmam gerektiği hususunda bazı saptamalarda bulunmak gerekti. Bu tepkili tayyarelerden pek fazla anlamasam da Özkan ve Ahmet yeterli malumatı esirgemediler. Öncelikle kokpit içiyle ilgilenelim: Türk Hava Kuvvetleri’ne ABD’den gelen F-104G ler klasik C2 koltuklara sahip idi. Kutudan Martin Baker koltuk ile beraber C2 koltuk için de gerekli parçalar çıkmakta. Ancak bu parçalardan çok iyi sonuç alamayacağımı düşünerek birtakım ithalat faaliyetlerine girmeye karar verdim. Neyse ki, o sıralar piyasalarda döviz kurlarıyla ilgili “düzeltme” henüz yaşanmamıştı. Piyasada yaptığım araştırmanın ardından Cutting Edge firmasının CEC 48254 numaralı resin koltuğunu satın almaya karar verdim. Mal bir süre sonra yurda giriş yaptı. Koltuk bana sanki biraz dar duruyor gibi geldi ama, konunun uzmanı değilim ki…ne desem boş.
Kokpit içindeki yan konsolların detayları iyi sayılır. Bu bölgeler için Hasegawa-San çıkartma önerse de ben karşı çıktım. Aynı öneri gösterge paneli için de tekrarlanınca bu ısrardan rahatsız olarak dışarı yöneldim ve Eduard kokpit setini getirttim. Döviz kuru sıcak paranın ağırlığı altında eridikçe eriyordu. Milletçe ithal ederek büyümeliydik…Peki ya üretim? Eh, maket üretiyoruz ya!..
İthalat işlemlerinin ardından "sitiren" kokpit parçalarını boyayarak işe başladım. Kokpit kullanma kılavuzunda önerilen gri tonuna boyandı.(FS 36231) Yan konsollarda kuru fırça ile detaylandırmayı yeterli buldum. Kutudan çıkan gösterge paneline Eduard ın PE parçalarını uygulayabilmek için bazı kısımlar traşlanarak tesviye edildi İlgili renge boyandıktan sonra Eduard ın parçaları yerleştirildi. Koltuğu en sona bırakarak egzost vs gibi parçalara yöneldim.
Kısa süre sonra gövde kapatılmayı istiyor. Ben de fazla itiraz etmeden kapattım gövdeyi. Ancak bir kazmalık anına denk gelmiş olmalı ki, gövde biraz uzun olduğundan (biraz füze kıvamında sanki) yapıştırma işlemi ikimiz açısından da pek konforlu geçmedi. Gövdenin her iki yanında yeralan hava alıklarına yaklaşırken dikkatli olun. Zira, gövdeye temas eden kısımlardan çok hafif tesviye yapılmayınca birleşme yerinde ufak bir seviye farkı ortaya çıkıyor ki , rahatlıkla midenizi bulandırabilir . Yoksa problem Hasegawa’da değil de bende mi ? Neyse ki, erken fark ederek problemsiz geçtim.
Aslında camianın buyurduğu gibi, yapımı kolay bir kit. Organize olursanız tıkır tıkır ilerleyecekmiş gibi görünmekte. Ancak bende öyle olmadı pek, ara sıra gaz kaçmaları yaşanmadı değil. Aslında belki de sebep bendim. Sürekli olagelen “acele etme, al araya bir pervaneli” telkinlerimi hatırlıyorum.. Yıldızsavaşçısı Metal boya ile boyanacağından, olabildiğince hatasız bir tesviye yapılması gerekmekte. Olabildiğince yapıldı umarım. Olabilemeyen kısımlar da olabilmiş olabilir . Yakıt depoları kanatçıklar hariç iki ana parçadan mamül. Birleşim yerlerinde bir miktar tesviye gerekiyor.
Metal boyama her zaman olduğu gibi, sevgili Alclad ile yapıldı. Öncelikle astar uygulandı. Ardından, Alclad Natural Aluminium ile gövde ve yakıt depolarını boyadım. Çabucak kurumasının ardından farklı panel tonlamaları yine Alclad ailesinin diğer elemanları ile sağlandı. Dark Alumınıum ve White aluminium ile bunların karışımından çeşitli kombinasyonlar yaratmak mümkün. F-104 bu tür kombinasyonlara en uygun tayyarelerden biri . Elimdeki referanslara bakarak kanatların üst yüzeyleri meşhur Tamiya beyazı ile boyandılar. Kanatların alt yüzeyi ise yine aynı referanslar baz alınarak “aircraft grey” rengine boyandılar. Bir miktar eskitme uygulandı bu elemanlara.
Sıra geldi çıkartmalara. ; Turquoise Decal’ın Türk Hava Kuvvetleri forsları çıkartma seti piyasaya çıktığından beri THK forslu model yapmak konusunda oldukça heveslendiğimi itiraf etmeliyim.Bazı eksiklikleri bulunsa da bence önemli bir boşluğu doldurdu bu ürün.(Tabii lafım kullananlara, kullanmayıp turşu kuranlara ne desek boş).
Forslar ve bayrak Turkuaz setinden sağlanırken , gövde ve kuyrukta yer alan numaralar ise Carpena Decals çıkartma setinden alındılar. Carpena’nın kod numara çıkartmaları bir parça kalın ama, ihtiyacımı karşıladılar. Bakım işaretlerinde ise, kutudan çıkanlar tam olarak ihtiyacı karşılayamadı. Bu nedenle USAAF F-104'lerinden birinin çıkartma setine müracaat etmek zorunda kaldım.
İniş takımlarının takılmasının ardından tekrar kokpite yöneldim. Ve fakat bir sürpriz; Cutting Edge’in koltuğu biraz yüksek kalıyor. Bunun nedeni: kokpit tabanının bir kısmının kitten çıkan koltuğun oturma kısmını alttan tam kavrayabilmesi için çıkıntılı tasarlanmış olması. Bu saatten sonra burayı traşlamak mümkün olmadığına göre, ben de koltuğun altını biraz rendelerim dedim. Sonuçta fazla bir kayıp yaşanmadan yerine yerleşir hale geldi. Akabinde koltuk boyandı. Kemerler vs ayrı tonlarla belirginleştirildi. Biraz eskitme filan derken, yerine yerleştirildi. Kanopi üç ayrı parça olarak verilmiş. Hepsi ayrı ayrı boyandı. Uçağın siluetini bozmak istemediğimden kanopiyi kapalı yapmaya karar verdim.(Hayır hayır, kokpit içinde gizlediğim bir arıza filan yoktur) .
Model biterken son ilavemi de yapayım dedim. Kutudan çıkan pitot pek hoşuma gitmemişti.Yaptığım araştırmalar neticesinde hoşuma gideceğini düşündüğüm Fine Molds’un AC-51 F-104 pitot tube elemanını taa Japonya’lardan istettim. Sonuç mu ? bana göre başarılı görünüyor.
Tekerlekler boyanarak yerlerine monte edildi ve model bitirildi. Alışkanlık olduğu üzere bitirirken gerilecek anten teli filan var mı diye epey bir bakındım ama, tabii jet bu yok bunlarda öyle alengirasyonlar.
Camiada hala bu modeli alıp da yapmayan birileri kaldıysa, hararetle tavsiye ederim. Jet olmasına rağmen hoşuma gitti sanki.. İyi modeller Tolga Ülgür © 2006
Referanslar: F-104 Starfighter in action – Squadron Publication Lockheed F-104 Starfighter – Hall Park Editions Turkish Military Aircraft since 1912 - Ole Nikolajsen
| ||
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |