|
Anasayfa Galeri Menü | ||||||||
Albatros D.III OAW | ||||||||
Roden 1/32 | ||||||||
Özkan Türker | ||||||||
Tarihçe : Birinci Dünya Savaşı'nın son günleriydi. İttifak devletleri savaşı kaybetmiş ancak henüz ateşkes imzalanmadığı için savaş hali devam etmekteydi. İhtilaf güçleri Osmanlı üzerindeki baskıyı arttırmak ve halkın moralini bozmak için başkent İstanbul'a Ege adalarında (Gökçeada, Bozcaada ve Limni) konuşlanmış hava kuvvetleri ile saldırılar düzenlemekteydi. Gündüz ve gece yapılan bu hava akınlarında başta Yavuz zırhlısı olmak üzere diğer gemiler ve askeri tesisler temel hedef olmakla birlikte sivil halktan da kayıplar oluyordu. Bu hava akınlarını önlemek amacıyla kurulan uçaksavar bataryaları bazı düşman uçaklarını düşürmeyi başardılar. Hava savunması için Yeşilköy'de kurulan 9. Bölük Yüzbaşı Fazıl kumandasında görev yapıyordu. İstanbul üzerindeki hava savunmasının sonuncusu ve en çok konuşulanı şüphesiz 25 Ekim 1918 günü gerçekleşti. İmroz'dan (Gökçeada) havalanan beş DH-9 tipi uçağın İstanbul'a doğru yaklaştığı rapor edildi. Bunun üzerine meydanda bekleyen havacılarımızdan filo kumandanı olarak Yüzbaşı Fazıl Albatros D-III tipi AKD29 ile, Vecihi (Hürkuş) Rus yapımı Nieuport 17 tipi K1 ile, Avusturyalı pilot Max Suchin Halberstadt D-V tipi HK31 ile, Alman pilotlar Kretzner ve Dickmar ise yeni gelen Fokker D-VII'ler ile saldırı filosunu karşılamak üzere havalandılar. Farklı tiplerdeki bu uçakların uçuş kabiliyetleri de belli bir formasyonda gelen kuvveti beklemeye uygun değildi. Bir süre sonra Max Suchin motor arızası ile geri dönerken diğer iki Alman pilot bekledikleri filonun aksi yönünde kuzeye yönelerek gözden kayboldular.(Bu durum bazı kaynaklarda Alman pilotları savaştan kaçındığını iddia eder. Ancak bazı kaynaklar ise daha önce İstinye limanındaki saldırıları dikkate alan Alman pilotların bu yöne uçtuklarını söylüyor). Alman ve Avusturyalı pilotların çekilmesiyle havada kalan Fazıl ve Vecihi yaklaşık 1 saat 20 dakika boyunca yaklaşan filoyu bekler. Bu arada yakıtı biten Vecihi Yeşilköy'e inerken beklenen düşman filosu görünür. Yüzbaşı Fazıl tereddüt etmeden beş uçaklık düşman filosuna Kızkulesi civarında saldırır. İstanbul halkının gözleri önünde cereyan eden hava savaşında Fazıl, İngiliz uçaklarından birinin rasıtını öldürür birini de yaralar . Bu arada kendisi de ağır yaralar alır (ikisi ciğerlerine olmak üzere toplam yedi kurşun isabet eder) ve yarı baygın vaziyette uçağını Yeşilköy'e indirmeyi başarır. Bu arada tekrar havalanan Vecihi ve ona yetişen bir Alman pilot kaçmakta olan düşman filosunu Silivri civarına kadar takip etseler de uçakların hızları yetişmelerine imkan vermez. İstanbul üzerinde cereyan eden bu son hava savaşından beş gün sonra ateşkes antlaşması yapılır ve Birinci Dünya Savaşı biter. Savaş anılarını anlatmayı pek sevmeyen kahraman Fazıl o gün yaşadıklarını daha sonra Kütahya'da bir toplantı esnasında arkadaşlarının ısrarıyla anlatmıştır. Doktor Yarbay Süreya Reşit Gürsoy'un aktardığı şekliye Fazıl'ın ağzından bu çatışmanın hikayesi şöyledir :
Yaralarının iyileşmesinin ardından Anadolu'ya geçerek milli mücadelenin hava gücünü düzenleyen ve kahramanca savaşan Fazıl ne yazık ki 27 Ocak 1923 günü bir eğitim uçuşu sırasında düşerek öğrencisi ile birlikte şehit düşmüştür. Model :
Yapım aşamalarına geçmeden evvel buraya küçük ve faydalı iki not ilave edeyim : 1- Türk ordusunda kullanılan Albatros D serisi uçaklarına ait fotoğrafların hepsinde kanat üzerinde çift radyatör olduğu görülmektedir. Maalesef üretilen kitlerin hiçbirinde bu detay bulunmamaktadır. 2- Yine ordumuzda kullanılmış olan Albatros D-III'ler O.A.W yapısıdır. Bu uçakların yön dümenlerinin şekli ile gövde önündeki ahşap kaplamaları görünen en önemli farklardır.
Modelimizin yapım aşamaları birkaç alt grupta toplanıyor : Gövde,motor ve kanatlardaki işlemler aynı anda tezgaha alınarak yapım süreci başladı. Gövdenin ahşap bölümlerini oluşturan kısımlar bir araya getirilerek kısmi ara montajları yapıldı. Daha sonra Tamiya tan ve beyaz karışımı akrilik boya ile zemin rengi atıldı. Bu parçalar kurumaya bırakıldıktan sonra motorun yapımına başladım.
Kuruyan gövde parçaları üzerine minik burnt umber yağlı boya parçacıkları bırakarak bütün parçaları tek yönde yassı fırça yardımıyla kapladım. Her seferinde fırçadan biraz boya temizleyerek boyanın fazlasını yüzeyden aldım.
Gövde iç parçalarının tamamen kurumasını takiben motor montajı ve gövdenin kapatılması birbirini izledi. Kemerler için Eduar'ın detay setinden faydalanıldı.
Albatros uçaklarının kontraplak gövde kaplamasını temsil etmek için farklı teknik ve malzemeler mevcut. Bunlardan birisi bu iş için üretilmiş kontraplak desenli ıslak çıkartma kullanmak. Daha basit gibi görünen mahalle işi yöntem ise yağlı boya kullanarak bu deseni verebilmek.( Geçen yüzyıldaki çocukluk günlerimde hayranlıkla seyrettiğim, suntadan yapılmış mutfak çekmecelerine bezir yağı ve boya karışımına batırdığı süngerle kaplama deseni veren Nedim usta aklıma geldi bir an için . Yaşıyorsa kulakları çınlasın...) Albatrosun panel panel kontraplak kaplamasına zemin olarak ince ve pürüzsüz bir kat Tamiya akrilik beyaz atarak başladım. Tamamen kurumasını bekledikten sonra (birkaç gün iyi olur) pink, yellow ocre, burnt umber ve siyah yağlı boyadan çok küçük noktalar halinde maskelenmiş bölgeye dokundurdum. Bu noktacıkları tek yönde ve zaman zaman da hareler çizerek belli bir bölgeyi kapladım. Yağlı boyanın kuruma süresi uzun olduğu için dilediğiniz desen ve tonları bulana kadar çalışabiliyorsunuz. Ancak bir kazaya mahal vermemek için her seferinde farklı birkaç yerden panel boyamak ve kurumasını beklemek suretiyle gövdenin boyanması bir haftaya yayıldı (Allah derviş sabrı mı vermiş ne).
Gövde boyaması salyangoz hızıyla sürerken esas sıkıntıyı yaratan konuya da meyillenmiş bulunuyordum : Kanat üstü ilave radyatör imali. Elimde bu iş için lazım olan kalıp malzemeleri olmadığı için (RTV silikon ve resin) daha pratik ve mevcut malzeme ile yapılabilecek bir sürece giriştim. İzolasyon tipi sıvı silikon kullanarak kanat alt ve üstündeki radyatör detayını kopyaladım. Tamamen kuruması birkaç gün süren bu silikon parçaları üzerine beş dakikalık epoksi yapıştırıcı sürerek radyatör yüzeylerini oluşturdum.
Sonuç olarak resin kalitesinde olmasa da tatmin edecek seviyede bir radyatöre kavuştum. Kanat üzerinde bu kısmı keserek parçaları yapıştırıp tesviye ettim. Epoksinin resin kadar sert ve sabit bir malzeme olmadığını söylemeliyim. Zaman içinde şekli bozulup küçülme eğilimi gösterebiliyor. Büyük kütleler halinde çalışılırsa iyi sonuç vermeyecek...
Gövde üzerinde tesviye esnasında kaybolan veya eksik verilen detaylar bu arada bant yardımıyla yerlerine iade edildi. Gövde üzerindeki metal parçalar RLM02 benzeri yeşil-gri renkte boyandı.
Makineli tüfek,dümen ve eksoz gibi parçalar ilave edildikten sonra kanatların boyama işlemi yapıldı. Bu arada gergi tellerinin yuvaları henüz delinmemişti ki bu hatanın bedeli daha sonra fazlasıyla gerilim yarattı. Kanat renkleri konusunda çok açık bir referans olmamakla birlikte O.A.W yapısı bu serideki uçakların benzer renkler ve kamuflaj şemaları kullanıldığını tespit ettim. Yapım kılavuzunda verilmiş olan şemalardan birini " aksi ispat edilene kadar bu doğrudur " diyerek uyguladım...
Dönemi milliyet işaretleri konusunda pek sıkıntı yok. Genel teamül şöyle : Almanya'dan gelen uçakların Balkan Kreuz olarak adlandırılan haçları köşeleri birleştirilip beyaz çerçeveli siyah kare olacak şekilde boyanmıştır. Başka kaynaklardan gelen uçaklarda da aynı yöntem mevcut işaretleri örtecek boyutlarda beyaz çerçeveli siyah kare olacak şekilde uygulanmıştır. Savaş koşullarında istenilen renk ve miktarlarda boya bulunmamasının çözümü olarak bulunmuş bu basit yöntem Kurtuluş Savaşı'na kadar (bazı istisnalar olsa da) uygulanmış daha sonra siyah yerine kırmızı kullanılarak mevcut milliyet işaretimiz 1972 yılına kadar geçerli olmuştur. Albatros'un orjinal Balkan Kreuz'larının yerlerini ve boyutlarını tespit ederek buraları maskelemek suretiyle milliyet işaretlerini boyayarak yaptım.
Ve işte gerilim yaratan bölüm : Gergiler ve kumanda tellerinin yapımı. Aşağıdaki fotoğraf tellerin çekilmesine dair ilk girişimime aittir. Bu aşamada ortaya çıkan dikmelerin hassasiyeti problemi oldukça sıkıntı yarattı. Kitte çıkan bu pek narin parçalar ağır kanat yükünü zar zor taşıyacak özellikte (ki o yüzden birileri bunların metalini çıkardı) . Bu yüzden gerdiğim misinaların bazıları yüke dayanamayıp kopunca modeli birkaç hafta ellemeden bir kenara kaldırdım. Daha önce aynı sebeplerden aynı tipte modelleri kırmış olmamın bir sonucu olarak. Uzun süren yatışma ve toparlanma süreci sonunda modeli tekrar tezgaha sürerek yarım kalan işlerini tamamladım. Çift radyatörden gelen borular için sarı tel kullandım. Neticede toparlanıp ortaya çıkmış hali yeni modeller için bir miktar taze heves ve gaz verdiğinden memnunum. Ama problemli yeni bir modelden önce bir doz terapi mahiyetinde bir model yapmam lazım...
İyi modeller Özkan Türker © Haziran 2010
Notlar : (1) İstanbul üzerindeki bu çatışma 25 Ekim'de olmuştur. Mondros Mütarekesi ise 30 Ekim 1918'de imzalanmıştı. Burada bir yanlış aktarma var. (2) Erdoğan Erenbilge, Havacılık ve Spor, S.351, Ocak 1945 "Büyük Fazıl'ın Ölümünün 21. Yıldönümü Münasebetiyle" Kaynaklar :
|
||||||||
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |