|
Anasayfa Galeri Menü | ||||||||||||||
Republic P-47 D 23RA Thunderbolt | ||||||||||||||
Tamiya 1/48 | ||||||||||||||
Tolga Ülgür | ||||||||||||||
Tarihçe
Evet belki de gizli gündemim “camia bıkana kadar P-47 yapmak” gibi bir şey de olabilir..Bu hal ve gidişin değirmene su taşıyan meşhur “merkep”in kulaklarına su kaçırtması işten bile değil .Ama bir dakika; ben daha önceleri camlı dolabımda bunlardan bir filo kurmaya niyetli olduğumu açıkladığımı hatırlıyorum. Yani bir takiyye filan kesinlikle söz konusu değil. Zaten hiç tarzım olmadı. O nedenle hassasiyetimizi oval mekanlarda sırtını “kraker yutma özürlüye” ovalatmakta bir sakınca görmeyerek “gaz” aldıran “hasbelkader müktedir”lere yönlendirmekte fayda vardır diye düşünüyorum.
“P-47'im var (ammavelakin) yapasım yok” türküsü için de henüz erken sanki... Bu platformda daha önce yazılmış, neredeyse bir elin parmaklarından bile fazla sayıdaki P-47 makalesinde tarihçe konusunun yeterince irdelendiğini düşünerek bu kısmı fazla uzatmak istemiyorum. Böyle bir davranış şu boktan ahval ve şeraitte olabilecek iyi şeylerden biri değilse de nedir yani? Bakalım yapabilecek miyim?
Republic firmasının P-47 Thunderbolt’u bazı konfigürasyonlardaki 10 tonu bulabilen yüklenmiş ağırlığı ile İkinci Dünya Savaşı’nın en iri tek kişilik tek motorlu tayyarelerinden biriydi hatta belki de ta kendisiydi diyerek başlamış oldum. Havacılık camiasında kendisine “Jug” takma ismi verilen P-47 lerde -gösterişli P-51 Mustang’in aksine- sıvı soğutmalı düz sıra motor yerine hava soğutmalı çift sıralı radyal bir motor bulunmaktaydı.( Pratt & Whitney R 2800) Bu makineye yüksek irtifadaki performansını arttırmak için ayrıca bir “turbosupercharger”sistemi de ilave edilmişti. Bazı versiyonlarda 2.535 HP güç üreten bu makine tayyareyi 9000 m civarlarında 700 km/s hıza ulaştırabilmekteydi. İkinci Dünya Savaşı süresince gayet üstün ve başarılı bulunan P-47 ler savaş sonrasında ise “Air National Guard” bünyesindeki filolarda 1950’lerin başlarına kadar hizmette kaldılar.
Şimdi burada biraz duralım ve şu “Jug” takma adına dönelim. Çeşitli ortamlarda bu kelimenin güzel Türkçemize sürahi olarak tercüme edildiğini gördüm. Doğrudur; sözlükteki anlamı budur. Ancak ben ne yaptıysam bir türlü bu tayyareyi bir sürahiye benzetemedim. Ağız kısmı buruna mı tekabül etmekte acaba?
Hemen itiraf etmeliyim ki tombul yapısı bana hep bir güvercini çağrıştırmıştır (“pigeon” takma adı hiç de fena gitmezdi bu cihaza, hatta “hamile güvercin” bile denebilirdi biraz zorlansa). Acaba Amerikalıların savaş sırasında kullandıkları sürahiler Thunderbolt’lara mı benziyordu ? Yoksa Amerikan halkına “War Bond” satabilmek için P-47 şekilli sürahiler mi tasarlanıp piyasaya sürülmüştü ? Takılacak başka konu kalmadı mı diyenleri duyar gibi oldum; Eh madem öyle var aslında başka konular.
Peki nasıl bir yol izlemeli? Acaba size, eğriti külhanbeylikten devşirme iktidarcılık oynayanlar gibi frenlenmiş “itidal” ve “sağduyu” tavsiye ederek uyutmayı denesem ayıp etmiş olur muyum? Her ne kadar şu günlerde sağduyu ile enayilik birbirine fena halde karışmış olsa da. Geçtiğimiz yaz ortası- sıcaktan mıdır , yoksa nohut karıştırılmış bedava kömürden midir nedir- -akıl tutulmasına maruz kaldığı anlaşılan- istikrarseverlerin bir kısmı “Tersanelerimizin” haline şaşırırsa bence siz hiç şaşırmayın. Sahi onlar köşebaşındaki tadilat özürlü muhallebicide bedava limonata karşılığı alternatif takım kurmuyorlar mıydı ? Şaşırma limonata bitince mi başlıyor ?
Interjet de limitler dahilinde gezinirken rastladığım güvenilesi adreslerde okuduklarımdan ortaya çıkan sonucu paylaşmakta bir sakınca görmüyorum. Şöyle ki; Bu “jug” takma adı “juggernaut” kelimesinden türemiş. Önceleri P-47 ler için “juggernaut” kullanılırken “Eküri”nin kısa sürede sıkılıp yavşamasıyla kısaltılarak “jug” olarak dillere pelesenk olmuş. Üşenmeyip sözlüklere baktım . Buralarda “Juggernaut” kelimesinin anlamı “büyük kamyon ” ile “önüne gelen her şeyi yıkan güç” olarak gösterilmekte. Aslında tayyarenin iri ve şişman görünümüne pek de uzak sayılmaz. Ama ben yine de “tombul güvercin” i tercih ederdim.
Hay bin kunduz! Bu konulara dalınca tarihçeyi kısa tutmayı başaramadık. Neyse bir dahakine inşallah..! (Bir dahaki ???)
Bu modeli yaparken Hall Park yayınlarından “Warpaint” serisinin “P-47 Thunderbolt” kitabında yer alan profillerden faydalandım. İnternette dolanırken tesadüfen rastladığım bu fotoğraf ile de referans tarafını sağlamlaştırmış oldum. Eh geriye yapması kalmıştı. Model:
Yapım:
Artık söylememe bile gerek yok belki ama ,ben alışkanlık olduğu üzere gözüm kapalı Eduard’ ın kemerlerini kullandım yine kokpitte. Bunun dışında kokpit kutudan çıktığı kadarıyla bitirildi. Gövdenin içine kokpit mahalli yerleştirildikten sonra kapatma işlemi gerçekleşti. Biraz tesviye; ama pek az miktarda uygulandı.
Ardından kanatlara yönelerek iniş takım yuvalarını P-47 lere özgü interior yellow rengine Tamiya San’ın akriliğine başvurarak boyadım. Ve biraz eskittim de... Bir rüya kiti olduğu için huzur içinde ilerliyoruz. Hissedilen huzuru maksimize etmek için müzikal açıdan da yanında P.Floyd’un “Shine on you crazy diamond” ını tercih ettim. Sizi bilemem ama bana iyi geldi. Arkasına bilmem kaç bininci kez ilişen “Wish you were here” ise “model-modelci- yükselen haz” üçgeninin sürahisini doldurmaya yetti de arttı bile.
Haz ibresi hazır istimi yakalamışken fazla oyalanmadan gövdeye kanatları ve yatay stabilizatörleri yerleştirip motor bölümüne geçtim. Güneş de parlamaya başladı ,alağ.. Motorla abartılı uğraşmak istemedi canım. Kutudan çıkanlar gözüme yeterli göründüler. Silindirler Alclad’ın aluminyum boyası ile boyandılar. Diğer parçalar da uygun gri ya da siyah renklere boyandıktan sonra motor parçaları birleştirilerek burundaki yerine takıldı. Alclad öncesi tüm gövdeye siyah astar atıldıktan sonra kurumaya bırakıldı.
Yeterince kuruduğuna kanaat getirdikten sonra Alclad Aluminyum uygulandı. Bazı panellere aynı ürünün “White” ya da “Dark” aluminyum rengi uygulanarak seslerinin farklı çıkması sağlandı. Islak çıkartmalara geçmeden –daha önce kararlaştırdığım üzere- kanat ve gövde altında yeralan D-day bantlar -Tamiya ya da başka ne varsa-maske marifetiyle boyandılar.
Ardından da ıslak çıkartmalar Becel kabındaki ılık çeşme suyunun katkılarıyla yerleştirildiler. Zaten Tamiya’nın çıkartmaları yeterince kalın olduğundan forslar için doğruca yedek kutuma başvurdum. Uygun boyuttaki forslar ile kod numaraları seçilerek yerleştirildiler.
Burundaki meşhur Duxford siyah beyaz damaları için mütevazi kolleksiyonuma başvurup araklama yöntemini seçtim. Pişman değilim maksat iş görülsün. Yalnız uygularken hoyrat davranmamakta her zaman yarar var. İniş takım dikmelerinin yerleştirilmesiyle model ayağa kaldırıldı.
Bir süredir tekerlek konusuna takılmış olduğumdan bu kez kutu elemanı yerine bu konuda Ultracast dan destek almaya karar verdim. Bu firma da uzun süredir takıldığım “butik” markalardan biri. Ultracast, Kanada Ontario’da Guelph adlı kendi halinde bir şehirde faaliyetlerini sürdürmekte. (gitmek isteyen olacağını sanmıyorum ama yine de koordinatlarını hiç üşenmeden verebilirim : 43° 33′ N 80° 15′ W )
Kanopinin yerleştirilmesi ,flapların takılması ve anten telinin gerilmesiyle model camlı dolaba doğru yola çıktı. Sanırım dolabın da yenilenme zamanı geldi. Derhal bir komisyon kurarak “İçişleri Bakanı”mı ikna etmenin yolları aranmalı . Aksi takdirde fosseptik bir durağansallığa doğru patinaj kaçınılmaz gibi duruyor. İyi modeller Tolga ÜLGÜR © Aralık 2007
Kaynaklar -P-47 Thunderbolt in Detail & scale - Bert Kinzey , Squadron / Signal Publication -Republic P-47 Thunderbolt / Warpaint special series – Alan W Hall , Hall Park Books -Republic P-47 Thunderbolt - Frederic A.Johnsen - Warbird Tech Series
|
||||||||||||||
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |