|
Anasayfa Galeri Menü | |||||||||||||||||||
P-40 Kittyhawk Mk1 | |||||||||||||||||||
Hasegawa 1/32 | |||||||||||||||||||
Hiçbir zaman P-51 gibi gösterişli ve safkan bir tasarıma sahip olmasa da, P-40 savaşın başlangıcında ABD’nin güvenilir ve sayıca en fazla avcısı olarak kolayca yaftalanabilmekte. Uzakdoğu taraflarına seğirttiğimizde ise bu tayyarenin bir şekilde “Zero katili” olarak hatırlanmayı başardığını görüyoruz. Bunu -kimi pilotların beyanlarıyla dikkatlice sahneye konmuş bir “Amerikan propagandası” olarak kabul edip etmemekte- feci halde kararsız kaldığımı beyan etmekten çekinmiyorum.
ABD, 1941 Aralık ayındaki Pearl Harbor baskınıyla İkinci Dünya Savaşı’na girdiğinde P-40 lar Amerikan Ordusu Hava kuvvetlerinin ana avcı uçağıydı. P-39 ve P-38 lerde de kullanılan Allison motoruyla donatılan sağlam ve emniyetli gövdesi aslında bir radyal motora göre dizayn edilmiş gibiydi. (Selefleri P-36 ları hatırlayalım)
Bu tayyare, hem zarif hem de bodur hatları bir arada barındıran (nasıl oluyorsa bu ,yazarın hissiyatı deyip geçelim biz) , geniş hava alığı ile sanki değişime direnen, farklı, ayrıcalıklı ve hatta biraz maço bir görünüme sahip gibiydi. Savaş boyunca tasarımında çok önemli değişiklikler yapılmadı (Bu direnişçi yanını sevdim galiba). Son dönemde rakiplerinin gerisinde kalmasıyla Curtiss yeni deneysel tasarımlara yönelse de yeni nesil avcılar karşısında yeterli sipariş alınamadığından savaşın sonunu göremeden üretimi durduruldu.
Tomahawk’lardan sonra belirgin bir değişikliğe gidilerek P-40 D ve E’ler üretilmeye başlanmıştı. Bu konu ile ilgili detaya girmek istemiyorum zira önceki yıllarda galeriye yerleşen THK’ne ait Kittyhawk Mk1 makalesinde yeterince durum tespiti yapıldığı kanaatindeyim. Dolayısıyla doğrudan modelini yaptığım Kittyhawk’ın seceresiyle alakadar olmaya niyetleyim.
Shark Squadron (Köpekbalığı filosu) olarak da bilinen Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin her iki dünya savaşına da iştirak etmiş meşhur 112 nci filosu “köpekbalığı ağzı” logosunu P-40 larda kullanan dünyadaki ilk filoydu. Durun bir dakika, hemen itiraz etmeyin. Nedense kimi zihinlere bu logoyu ilk kullananın “Flying Tigers” olduğu kanısı yerleşmiş. Bunun nedenini de bir “kara propaganda”ya mı yormalı bilemiyorum. Vardır “sehven”lik bir durum elbette. Biz en iyisi topluca hiç şaşırmamış gibi yaparak devam edelim.
10 Haziran 1940 tarihinde İtalya’nın savaşa girmesinin ardından İtalyan saldırılarına karşı Mısır’ı savunmak üzere görev alan 112 nci filo, 1941 ocak ayında “Müttefik güçler” bünyesine dahil olarak Yunanistan’ın savunması ile Arnavutluk üzerinde destek amaçlı muhtelif görevlerde bulunmuş. Yunanistan’ın devreden çıkmasıyla önce Girit’e daha sonra da Mısır’a transfer olarak Kuzey Afrika serüvenine başlamış.
1941 temmuz ayından itibaren P-40 Tomahawk’lar hem av, hem de yer hedeflerine saldırı/bombardıman amaçlı olarak kullanılmaya başlanmışlar. P-40 ların burnundaki geniş hava girişinin tahrik etmesiyle Luftwaffe’nin savaşın ilk yıllarındaki bazı Messerschmitt Bf 110 larında görülen “köpekbalığı ağzı” logosununun benzeri uygulanmaya başlanmış. Bu uygulama zamanla diğer P-40 kullanan birliklere de yayılmış (Çin deki gönüllü Amerikan birliği “Flying tigers” gibi). Aralık ayına gelindiğinde Tomahawk’ların Kittyhawk’lar ile değiştirildiği kayıtlara işlenmiş durumda.
1942 yılının büyük bölümünde 112 nci filoya -İkinci Dünya Savaşı nın en yüksek skorlu Avustralyalı As’ı olan- “Clive Caldwell” komuta etmiş. Sicilya’nın işgalinin ardından filo İtalya’ya taşınmış. 1944 yazında ve 1945 başında Kittyhawk’lar sırasıyla Mustang Mk III ve Mustang Mk IV.ler ile değiştirilmişler. Birlik 1946 yılına kadar işgal güçlerinin bir parçası olarak İtalya’da kalmış.
Modeli yapılan AK772 seri numaralı Kittyhawk Mk.1 “GA-Y London Pride”, 112 filo komutanı Clive Caldwell tarafından 1942 ilkbaharında Libya Gambut’da kullanılmış .
Model:
Hasegawa daha önceki 1/48 ölçekli P-40 kitlerinde olduğu gibi burada da çok parçalı tasarımı kullanmış. Tabii ki tamamen ekonomik kaygılarla. Özellikle gövdenin parçalı yapısı ile bu ölçekte de P-40 familyasının “E” modelinden “N” modeline kadar ilerlemek mümkün olabilecek. ( “F” ve” L” leri hariç tutuyoruz; nedense bunlara karşı garip bir alerji hakim model üreticilerinde )
Yüzey detayı oldukça güzel. Ancak parçalı gövdenin birleşme bölgelerinde gerekecek tesviye nedeniyle bu detayların bir kısmının kaybedilmesi söz konusu. Yazık. Benzer durum kanatlarda da mevcut ama kaybedilecek detay miktarı buralarda gövdeye göre çok daha az. Hasegawa 48 mikyastakinden farklı olarak kanopi tasarımında farklı bir yol izlemiş. Bu farklılık kokpitin arkasındaki yan camlar ile “windscreen” de kendini göstermekte.
Bu parçalarda şeffaf kısımlar dışında gövdenin de bir kısmı birlikte kalıplanmış. Dolayısıyla boyandıktan sonraki görünüm mükemmele yaklaşabiliyor. Ancak bu parçaların gövdeye oturması mükemmel değilse ciddi tesviye faaliyetleri tadımızı kaçırabilir ,nitekim kaçırıyor da. Siz en iyisi zımpara ve macun setlerini hazırlayın.
Kutudan çıkan parça sayısıyla ilgilenmedim. Yeteri kadardan belki biraz daha fazla olmalı. Hem nedir ki parça sayısı dediğimiz şey şu “ahval ve şerait”de ? Olsa olsa safları sıklaşmakta olan duvardaki tuğlalardan sadece biridir. Peki diğer tuğlalarla kim ilgileniyor?
Yapım:
Pek uzun zaman önce - yanlış hatırlamıyorsam yetmişlerin ortasıydı - Airfix in 1/72 ölçekli P-40E/Kittyhawk Mk.1 modeli babamla birlikte yaptığım ilk modellerden biriydi. Onca ilkelliğine ve fırça ile pek fena boyanmasına rağmen çöl kamuflajıyla bu model pek hoşuma gitmiş, belki de P-40 familyasına bitemeyen şekilde ilgi duymama neden olmuştu.
Belli ki bu durum zihnimde nostaljik bir takıntı yaratmış (zaten takılmayan ne var ben de meraklandım şimdi ). Bir süredir P-40 serisini tamamlama konusunda maddi ve manevi bazı faaliyetlerde bulunmuştum. Hasegawa’nın 1/48 ölçekli modelleri peş peşe çıkmaya başlayınca “stok güçlendirme” faaliyetlerine giriştiğimi iyi hatırlıyorum. Bunlardan birkaç tane ancak yapabilmiştim ki bu kez aynı seri yeni kalıp ile 1/32 ölçekte karşıma çıktı. Metazorik “güçlendirme çalıştırmaları” bu ölçekte de devam etmek durumundaydı. Stoklar semirdikçe semirdi, baş edilmesi zor ölçülere ulaştı.
Stoklara giren 1/32 P-40E bunlardan ilkiydi. Ardından stoklara başka bir kanaldan hızlıca giriş yapan Barracuda Cals ın “P-40s of 112 Squadron RAF Part1” dekal seti ne zamandır yapmayı planladığım AK772 seri numaralı Kittyhawk Mk.1 “GA-Y London Pride”a başlamama vesile oldu.
Yapıma her zamanki rituelimiz ile başladık. Kokpit toparlama şenliklerine hoşgeldiniz. Gayet doğal olarak bir Curtiss yapımı olan Kittyhawk’ın iç duvarlarını ve tabanını “US interior green“ rengine boyadıktan sonra metal koltuğu has aluminyum rengine Alclad yardımıyla kavuşturduğumu hatırlıyorum. Koltuğu süsleyen kemerler her zamanki gibi Kont Eduard’tan temin edildiler.
Gösterge panelini kutudan çıktığı gibi yapmaya hiç niyetim olmadı, bundan sonra da olmaz düşüncesi beynimin tüm kıvrımlarına ilişmiş durumda. Verilen eğreti dekal seçenekleri ile bu bölgenin ırzına geçmeye gönlüm razı olamıyor bir süredir. Bu nedenle burada da Eduard Efendi ’nin kapısını çaldım ve erozyona uğratılmış metal setinden faydalandım. Sonuç bence tatminkar, hatta belki biraz ötesinde.
Kokpitin tamamlanmasının ardından yapım kılavuzunun direktifleriyle buruna doğru yönelmişim. Soğutucuyu oluşturan parçalar da boyanarak olması gereken yerlere konuşlandılar ve montajın nihayetlenmesini beklemeye başladılar.
Hasegawa’nın ortak parçalar kullanarak birçok farklı P-40 yapılabilmesi için sağ ve sol gövdeyi iki parçalı olarak tasarladığını daha önce belirtmiştim. Bu parçaların birleşimi sorunlu olmasa da birleşmeden sonra mutlaka tesviye gerektiriyor ( Bu etiket altında bir Tamiya mükemmelliği beklememeyi öğrendik artık ).Bu durum çevredeki kimi detayın heba olmasına yol açabilir. Bu aşama gerekli tesviye ve akabinde kayıp detayların tekrar açılmasıyla geçildi (Hadi geçilmeye çalışıldı olsun).
Ne yazık ki gövdenin kapatılması pek de güzel cereyan edemiyor. Belki de bende bir kazmalık var; beceremedim rüya gibi bir montajı. Açıkcası 48 ölçekli P-40 familyası bundan çok daha sorunsuz ilerliyordu. Gövdenin kanatla birleştiği ön alt kısıma eğer içeriden destek konmazsa , buraya yerleşecek kanat parçasının genişliği fazla kalmakta ve düzeltilmez ise büyük bir rezalete imza atabilmekte. Böyle bir skandalın nasıl olabildiğini kendime birkaç kez sordum. Tatmin edici bir cevap alamadım . Gövde parçaları sanki içeriye doğru esniyor gibi; belki de bu yüzden olması gerekenden birkaç milim daha az bir genişlik bırakıyorlar. Bunu gidermek için gövdeyi içeriden plastik çubuk tarzı elemanlarla destekledim. Mükemmel olmasa da şimdi daha iyi oldu sanki ( Hay bir milyon becerilmiş kunduz).
Gövdedeki kimi tesviye çalışmalarından sonra kanatların montajına geçtiğimi hatırlıyorum. Burada da karşımıza çıkan çok parçalı yapının ( namluların olduğu bölüm) kaçınılmaz sonucu zımpara ve macun ikilisine başvurarak ilerlediğim hatırımda kalmış. Gövdedeki kadar fazla olmasa da kimi detaylar tekrar açılmak durumunda kaldı. Bunlar pek sevdiğim şeyler değil ama katlanıyorum artık.
Kıl / tüy komisyonunun onayını aldıktan sonra boyamaya geçebiliriz. Referansım Barracuda dekal setiydi. Ayrıca aynı tayyare ile ilgili bulduğum kimi fotoğraf da bu çalışmaya katkıda bulundu. Yapmış olduğum GA-Y kodlu AK 772’nin diğer Kittyhawk’lardan farkı gövde altı rengi. Neredeyse istisnasız tüm çöl P-40 larında gövde altı rengi Azure Blue iken bu tayyarede çok daha koyu bir mavi kullanılmış. Bu eldeki resimlerden de rahatça anlaşılabilmekte. Üst kısımlar ise gayet iyi aşina olduğumuz “Middlestone” ve” Dark earth” ikilisine teslim edilmiş.
Üst kamuflaj Gunze akrilikleri ile boyandılar. Alt yüzeydeki koyu mavi için her ne kadar konu uzmanları arasında tam bir konsensus sağlanamasa da “Barracudecal” Mediteranean Blue’ yu işaret etmiş. Bence de doğru bir yaklaşım bu. Bu renk oldukça koyu ve laciverte yakın bir ton. Buna uygun boya bulmak mümkün olmadı ve ben de karışım yapmaya karar verdim. Olması gereken tonu-kısık ateşte- tutturana dek karıştırdım. Referanslara bakılırsa, sanırım oldu. (Yok olmadı diyenler otursun baştan yapsın)
Yüzeylere uygulanmış boyanın X22 ile korunmaya alınmasının ardından Barracuda’nın ıslak çıkartmalarını uyguladım. Gerek referans resimlerde gerekse Barracuda’nın kılavuzunda da görüleceği gibi middlestone rengi sonradan koyu yeşilin üzerine atıldığından gövdedeki yuvarlak forslarda boya taşmaları mevcut. Eh bunları da tayyarenin görünümünü fazla sakilleştirmeden uygulamaya gayret ettim.
Yatay dengeleyicilerin hizasında, gövde üzerindeki AK772 seri numaralarının bulunduğu zemin maskelenerek Dark green rengine boyandı. Bunun sebebi yukarıda bahsedildiği gibi çöl kamuflajına dönmeden önceki boyanın koyu yeşil olması. Seri numaraları vs korunarak yeşilin üzerine “middlestone” rengi atılmış. Bu nedenle seri numaraları yeşil zemin üzerinde takılmaya devam etmişler. Yeşilin üzerine seri numaralarını dekal olarak uygulandığını söylememe gerek yoktur sanırım.
Sona doğru yaklaşırken cinsel tercihi tartışmalı “Murphy Efendi” sahneye çıktı. Aslında başından beri sahnedeymiş ancak ben farkedememişim ibneyi. Hasegawa’nın böyle bir bok yiyeceğine ihtimal vermediğimden sıkıntıyı ancak tespit edebilmişim.
Sorun “Windscreen” parçasında. Bu parçanın sol tarafına N modelinde yer alan ilave bir çerçeve kalıplanmış. (Yani verilen parça N modeli için olanı) Bu ilave çerçeve Kittyhawk Mk1 lerde bulunmuyor. Ve fakat benim modelde fena halde mevcut durumda. Sanırım Hasegawa bu sorunu daha sonra farketmiş ve sonraki üretimlerde bu hatayı düzeltmiş. Zira elimdeki ikinci modelde doğru parça bulunmakta. Ama bu bizi içinde bulunduğumuz fosseptik jimnastiğinden uzakta tutamıyor.
Elimde yerine takılmış ve üstelik boyanmış halde duran bir kanopi parçası var. Bir ara bu Kittyhawk için “permatik ölümler” düşünmedim desem yalan olur. Permatik seçeneğini kullanmayacaksak yapılabilecek tek şey etrafı maskeledikten sonra bu fazla çerçeveyi tesviye ederek ortadan kaldırmak. Eh ben de –bir miktar saydırdıktan sonra - öyle yaptım; farklı kalınlıktaki zımparalar marifetiyle fazlalık çerçeveyi ortadan kaldırdım. Sonra izleri 1500 / 2000 numara zımparalar ile yok etmeye çalıştım. En son olarak Tamiya compound ile olması gereken şeffaflığa ve parlaklığa kavuşturmaya çalıştım. Sanırım “Murphy efendi”yi sahneden kovmuş durumdayım.
Egzostların, pervanenin ve tekerleklerin boyanarak yerlerine takılmasını egzost izleri ile diğer sızıntıların yapılması takip etti. RAF tipi pitot tüpünün tercih edilmesinin ardından anten tellerinin çekilmesiyle bitiş çizgisine ulaşıldı.
Kittyhawk’ı camlı ama ahşap dolaba göndererek bir rahatlama beklentisine girdim ama nedense bu gevşeme istediğim kıvam ve lezzette olamadı. TV yi açamıyorum; memleket manzaraları ileri derecede kazma bir ressamın elinden çıkmış gibi üzerime üzerime gelmekte. Sokağa yavşakça yayılan ahalinin kronikleşmiş sendromu “Stockholm” u çoktan geçmiş Göt(e)borg!’un kapılarını zorlamakta.
Kendimi ev ahalisine TV seyretme yasağı koyarken bulunca vehametin farkına varmışım. Biraz bu Duvar’ın dışında nefes almayı seçerek normalleşebilmeyi mi denesem? Pasaportuma yeni ömürler kazandırarak saldım kendimi sınırın ötesine. Destinasyon sınır polisi izin verdiğince frenkistan kırları. Normandiya’ nın çıkartma yapılmamış bir iç köyünde normalleşme yollarındayım ahalinin yer yer yabancılaşabilen bakışlarına aldırmadan . Yöresel evcil ördek avı ise yapılası ritüellerden biri olmaya aday gibi duruyor. Normalleşme ne kadar sürer bilinmez. Ama burada da insanın canı normalleşip dönmeyi pek istemiyor sanki. Bırakın da anormal kalayım “fosseptik durağansallığımın kenarında” havası pek fena hakim. Kulağımda kırk yıllık “Fat Old Sun” un pastoral tınısı yankılanırken, bir yandan da “Camembert” cennetinde “Bordeaux Sirkesi” eşliğinde gıda rejimimin ırzına geçmekle meşgulum. Sayın Karaciğerin rahatsız olmaması temennisiyle ... Hayırlı modeller ! Tolga ÜLGÜR Haziran 2011 Bueil - Normandiya
Referanslar: -Curtiss P-40 in action / Squadron Signal Publications – Ernest R McDowell -Curtiss P-40 Detail & Scale Part2 / Squadron Signal Publications – Bert Kinzey -Curtiss P-40 from 1939 to 1945 / Histoire & Collections – Anis Elbied / Daniel Laurelut
|
|||||||||||||||||||
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |