|
Anasayfa Galeri Menü | ||
Focke Wulf 190 A8/R8 | ||
Tamiya 1/48 | ||
Tolga Ülgür | ||
Tarihçe Focke Wulf 190’ın temelleri RLM’nin (Reichsluftfahrtministerium) Bf -109’ların yanına yeni nesil bir avcı uçağı talep ettiği 1937 yılına dek uzanmaktadır. Tasarımcı Kurt Tank güçlü bir hava soğutmalı radyal motoru (BMW 139) nispeten küçük bir gövdeye yerleştirme prensibinden hareket ederek Fw-190’ı dizayn etmişti. Messerchmitt Bf-109’da da görülen bu yeni düşünüş sayesinde 30’lu yılların sonlarında büyük hedef teşkil etmeyen, ancak hızlı ve manevra kabiliyeti yüksek uçaklar üretilmeye başlanmıştı.
İlk prototip “Fw-190V1” 1939 haziranında uçmaya başlamış. Geniş iniş takım aralığı sayesinde iniş ve kalkışlar Bf-109’lara nazaran çok daha rahat gerçekleşmekteydi. Motorun konumu nedeniyle kokpitin aşırı ısınması ise önemli bir problemdi (ilk uçuşta kokpit içi ısı 55 santrigrat derece olarak ölçülmüş!..ohha). Sonraki prototiplerde motor değişikliği yaşanmış ve gövde biraz uzatılarak, motor yaşam bölümünden bir parça uzaklaştırılmış.
Focke Wulf 190 üretimi A platformu üzerinden başladı. İlk olarak 1941 yılında A1 ile boy göstermeye başlayan Fw-190 dönemin müttefik uçaklarına karşı önemli derecede üstünlük sağlamıştı. Fw-190’nın A serisinde üretimi A1 den A9 a kadar çeşitli versiyonlarda devam etti. Bu doğrusal kronolojik sıralamada kendisine sekizinci basamakta yer bulan Fw-190 A8 1944 başlarında üretilmeye başlanmış. Daha öncekilerde olduğu gibi BMW 801 D2 motorunun tercih edildiği A8’ de ilave olarak bir tür turbo besleyici olarak kabul edebileceğimiz MV50 “booster” sistemi bulunmaktaydı. Bu sistem, gövdenin arkasındaki 115 litrelik bir kap! içerisinde depolanan metanol ve su karışımını motora enjekte ederek belli süreler için ilave güç sağlamaktaydı. Sayısal örnek vermek gerekirse; 1.730 beygirlik motor, sistem devreye girdiğinde 2.000 beygir gücüne yükselmekteydi..Bu sayede uçağın maksimum sürati saatte 660 kilometreye kadar çıkıyordu.
İlave deponun konumunun uçağın dengesini olumsuz etkilemesi nedeniyle ağırlık merkezini düzenlemek için Kurt Tank pek de fazla çaba harcamak durumunda kalmamış. Gövde altında bomba ya da ek yakıt tankı taşınan ETC 501 rampasını 20 cm. öne almak yaraya merhem olmuş . İlaveten; hızını alamayarak, -elim değmişken misali- önceki modellerde sağ kanadın ortasında yer alan pitot tüpünü sağ kanat ucuna almakta da bir sakınca görmemiş. Değişiklikler bununla bitmiyor. Pervaneye de el atılarak kendine özgü geniş pallere sahip ahşap VDM9-12157H3 (Heinz üretimi) ve/veya VDM9-12176V3 (Schwarz üretimi) pervaneleri kullanılmaya başlanmış .
Sekiz ayrı fabrikada 6.550 den fazla Fw-190A8 üretildiği yine elimdeki kaynaklarda belirtilmekte. Bu uçaklardan bir düzineye yakın “Rustsatze” olarak adlandırılan modifikasyon kiti yaratılmış (bunların arasında R11 ve R12 gibi gece versiyonları da mevcut). Rustsatze kitlerinden en bilinenleri ise Fw-190A8 /R2 ve A8/ R8 modelleriydi.
R2 ve R8’ler müttefik bombardıman uçaklarını önleme amacıyla geliştirildiler. A8’lerin standart silah yükü; gövdede 2 adet 13 mm. MG131 ve kanatlarda toplam 4 adet 20 mm. Mg 151 den oluşmaktayken Fw-190A8/R2 de kanatlardaki Mg151 lerden ikisi 30 mm. lik Mk 108 makinalı top ile değiştirildi. Ayrıca, B-17 ve B-24 lerin savunma silahlarından korunmak için kokpit çevresinde gövdeye 5 mm. lik ilave zırh perçin marifetiyle yerleştirildi.
Fw-190A8/R8’de ise tüm bunlara ilaveten kanopi yan camlarına 30 mm. zırhlı cam ilave edildi. A8/R8’lerin çoğunda motor kaportası üzerinde yeralan Mg131 silahlarının ağırlık yapmaması için iptal edildiğini samimiyetle ifade edeyim. Bu avcıların saldırı taktiği bombardıman uçaklarına önden ya da arkadan yaklaşarak yakın mesafeden ağır silahlarıyla ateş açmaktan ibaretti. Saldırı esnasında savunmasız kalan Fw-190 lar için özel oluşturulmuş Bf-109’ların “eskort” luk yaptığını da belirtmekte fayda var.
Modeli yapılan uçak JG3’e ait 1944 yazında Wilhelm Montz tarafından kullanılan Fw 190 A8/R8. Model
Konu uzmanlarının tespitlerine göre kitten çıkan tekerleklerin çapı ve dikme boyları biraz kısa imiş. Başkalarını bilemem ama ben Kagero’nun yayınlamış olduğu kitaptaki çizimlerden yaptığım ölçümlerde dikmelerin aslında 1 mm. (hadi bilemedin, 1,5 mm.) daha uzun olması halinde sorunun çözülebileceğini gördüm. (Ama uygulamaya yeltenmedim o ayrı)!
Aradan yıllar geçmesine rağmen, Tamiya sözkonusu hatalı parçaları yeni bir çerçeve vererek düzeltmek için hiçbir girişimde bulunmadı. Bu durumu Japon maslahatgüzarlıkları düzeyinde kınamakta bir sakınca görmüyorum.Ya siz? İkibinbeş yılının sonlarında Tamiya bazı ufak tefek ilaveler yaparak aynı platform üzerinden Fw-190A8/A8R2 versiyonunu piyasaya sürdü. Müessese temelde A3 ve/veya F8 deki platformu kullanarak kutunun içine A8 için bazı ilaveler bırakmıştı Kutuyu açtığımızda ne yazık ki eski problemleri gidermek için herhangibir girişimde bulunulmadığını koro halinde müşaade ediyoruz. Bunlar yetmezmiş gibi bir de A8 için ayrı bir çerçevede verilen VDM pervanesinin boyut ve formu konusunda kritiklerin sarfedilmesi işin tuzu biberi oldu.
Günlerden bir gün internette dolanırken, güney yarımkürede bir zamanlar Aborijin’lere ait (ama şimdi hiç de öyle değil) bir diyarda ikamet eden, Anglosakson bir beyefendinin yemeyip içmeyerek, bu pervanenin çapının kısa kaldığı ve formunun da olması gerektiği gibi olmadığı yönündeki tespitlerini beynelminel camia ile paylaşmaktan imtina etmediğini görünce: “heyvah” dedim. Beh....bu da mı yanlış? ...Eh be Tamiya San..! Müessesenin münasip bularak piyasaya sürdüğü kutudan A8 için yenilenmiş bir şeffaf kanopi çerçevesi çıkmakta. Hareketli kanopi camının yanlarında yeralan zırhlı cam parçaları oldukça güzel kotarılmış. Üstelik, kanopi parçaları için verilen maskeler de fiyata dahil. Ancak sizden bunları makasla kesmeniz beklenmekte. İlgi çeken yeni unsurlardan biri de, gövdenin her iki yanında yer alan zırh kaplamaları için verilmiş olan detaylı ve “vinil”e benzer kendinden yapışkanlı elemanlar.
Sonuç olarak, barındırdığı bazı hatalara rağmen oldukça iyi bir model olarak kabul edilebilir. Piyasadan doğru boyutta tekerlekler temin etmeniz mümkün. Belki çok rahatsız ediyorsa ana iniş takım dikmelerini de bir şekilde uzatabilirsiniz. Ancak, Pervane konusunda bir şey diyemiyorum. Kutudan çıkan ıslak çıkartma seti beni şaşırtmadı, her zamanki gibi yine damağımızda kekremsi bir “dışkapı paspası” tadı bırakmakta. Özet olarak; Tamiya’nın bu ürününün Eduard’ın yeni nesil 1/48 Fw-190A8 ve türevleri karşısında geriye düşeceği/düştüğü aşikar. Ancak yapım kolaylığı, basitliği ve nispeten ucuz fiyatı ile piyasada kolay bulunabilmesi, modelin tamamen “akküreyt” olmasını fazla önemsemeyen modelciler tarafından halen tercih edilmesini sağlayabilir.
Yapım Yapıma başlamadan önce kitte mevcut hataları bertaraf etmenin yollarını aradım. Pervane konusunda yapılacak fazla birşey yok diyerek müdahalesiz devam etme kararı almam zor olmadı. Ancak tekerlekler konusunda ithalat yapmam kaçınılmazdı. (Eh; döviz kuru hep müsait zaten, malum “yok, bişey olmamış” anlayışı iktidar olduğu sürece)
Yapım her zamanki gibi ilk olarak pilot mahalli etrafında cereyan ediyor. Kokpit parçalarını RLM 66 rengine boyayarak bir kenara bıraktım. Gösterge tablosu için, “kıllanma” kılavuzunda önerildiği üzere , verilen ıslak çıkartma setinden çıkan elemanı kullandım. Sonuç tartışılabilir...Ancak gündemde bundan daha mühim mevzular olduğunu da unutmayalım.
Koltuk minderini kahve tonlu enamel boya marifetiyle renklendirdikten sonra kemerlere geçtim.Artık benim için vazgeçilmez bir saplantı halini alan Sayın Kont Eduard’ın erozyona maruz bırakılmış ince metal kemerlerini kullandım. Hiç de pişman değilim.
Pilot mahalli meselesi halledilince sırada gövdenin kapatılması var. Pek rahat ilerleyen huzur verici tipik bir Tamiya olduğundan bu merhaleler hızlıca geçildi. Motor parçaları da görünmeyecek olmasına rağmen boyandılar ve burundaki yerine takıldılar. Kanatlar da yerleştikten sonra az miktarda tesviye işlemi sonucu model astar bekler kıvama ulaştı.
Boyama şeması olarak Tamiya’nın kutusundan çıkan profillerden birini seçmeye karar vermiştim. Seçtim de. Bu arada modeli yapılan uçak ile ilgili elimde olan / olmayan kaynakları karıştırırken Squadron’un “FW 190 in Action” kitabında seçmiş olduğum Fw 190 ın sevimli bir fotoğrafını gördüm. Bu fotoğraf boyama sırasında gayet iyi bir referans oldu benim için.
Ayrıca belirtmeliyim ki Tamiya’nın kılavuzunda seçtiğim boyama şemasının bir A8/R2 ye ait olduğu yazılıydı. Hatta, yapıma başladığım ilk günler gayet temiz duygu ve düşünceler eşliğinde bir A8/R2 yaptığıma kendimi iyice inandırmıştım.Ancak Squadron’un ve Kagero’nun kitaplarında yaptığım gezintilerde sözkonusu modelin üzerinde barındırdığı modifikasyonlar neticesinde aslında bir A8/R8 olduğu anlaşıldı. Boyama konusuna gelirsek; Öncelikle klasik kamuflajı yarı maskeli, yarı serbest uyguladım. Üst yüzeyler RLM 74 ve RLM 75, alt yüzeyler ise RLM 76 ya Gunze Sangyo akrilikleri ile boyandılar. Sırada benekler var. Referans resmine ve Tamiya’nın vermiş olduğu profile bakarak benekleri serbest el olarak da tabir edebileceğimiz şekilde maske kullanmadan attım. Bir iki tane ufak tefek düzeltme yaşansa da pek fazla uzun sürmedi bu çalışma.
Burundaki motor kaportasının alt kısmı da RLM 04 sarısına boyandıktan sonra, sıra boyayı parlak vernik ile koruma altına almaya geldi. Memlekette rahat bulunan Tamiya X-22 ile parlak vernik meselesi halledildi. Parlayan zeminin,”rugan ayakkabı mı ? ben mi daha iyi parlıyorum?” tadındaki sidik yarışına girmesine mahal vermeden, ıslak çıkartmalar için musluktan temiz bir kaba ılık su koymak suretiyle işe koyuldum. Çıkartmalar bir Tamiya klasiği olarak yeterince kalınlar. Ama sanki diğerleri kadar değil mi ne? İkinci kat parlak verniğin altına gömüldükten sonra pek sıkıntı yaratmaz uysal bir görüntü içerisindelermiş gibi geldi bana.
Sırada yağlı boya ile “görünümü” durağandan daha bir pozitife çevirme çalışması var. Silme işlemlerinin ardından yağ akma efektlerini olabildiğince abartmadan yerine getirmeye çalıştım. Referans resimde özellikle gövde altındaki harici yakıt tankındaki sızıntı ve kirler ileri boyuttaydı. Ben de görüntüyü buna yakınlaştırmaya çalıştım biraz. Ancak; ya ölçek fazlasına müsaade etmiyor ya da, serde kazmalık mevcut ki, ancak bu kadar oldu. Olmadıysa da olmadı.
Gövdenin eskitmesi sona erdikten sonra diğer parçalar ile ilgilenmeye koyuldum. Önce kanopi maskelenerek boyandı. Sürgülü kanopi parçası önce RLM 66 ya ardından Alclad ile metal tadına boyandı. Onun üstüne kamuflaj rengi tatbik edildi. Yeterince kuruduktan sonra boya dökülme efektini yaratmak için yolma işlemleri gerçekleştirildi. Bunu yaparken referans fotoğrafından faydalandığımı söylememe gerek yoktur sanırım. Kanopi faslı sona erdikten sonra pervane ve abağı boyandılar. Spiral ıslak çıkartma abağa uygulandı.Kit ile ilgili eleştiri noktalarından biri de pervanenin şekli ve formu idi. Ancak ben bu konuyu daha önce de belirttiğim gibi kafaya takmadan devam ettim. Gövdeye atılan mat verniğin ardından gümüş kalem ile kanat kökündeki boya dökülmeleri yapmaya çalıştım.
Bu kitteki kritik noktalarından biri iniş takım dikmelerinin boyu ve açısı idi. Kutudan çıkan dikmeler 1- 1,5 mm daha uzun olsalar bir sorun kalmayacaktı. Ancak öyle değiller. Yapılacak iki seçenek var. - Dikmeleri uygun yerlerden keserek 1mm. kadar uzatmak. - Ya da, hiçbir şey olmamış gibi devam ederek dikmelerin yere basma açısına özen göstermeye odaklanmak. Ben iki numaraya oynadım.
Tekerleklerdeki çapsızlık basit bir ithalat hamlesi ile giderilebilmekte. Bu nedenle önceden önlem alarak Eagle Part’ın geç dönem Fw-190 lar için çıkardığı EP#6-48 nolu tekerlek setini getirtmiştim. Haliyle bunlar kullanıldı. Egzost izlerini müteakip, anten telinin gerilmesi pitot ve kanopinin takılması ile model bitirildi.
İyi modeller Tolga ÜLGÜR © Mayıs 2007 / İstanbul
Referanslar -Focke Wulf Fw 190 in Action – Squadron Signal Publication -Focke Wulf Fw 190 vol 1 - Kagero (Krzysztof Janowicz) -Wikipedia
|
||
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |