|
Anasayfa Galeri Menü | ||||||||||||
Dornier Do-217 E5 | ||||||||||||
Promodeler 1/48 | ||||||||||||
Tolga Ülgür | ||||||||||||
Tarihçe: “Dornier217 Luftwaffe’nin İkinci Dünya Savaşı’nda kullanmış olduğu,çok amaçlı bombardıman uçaklarından biriydi” gibisinden ansiklopedik bir klişe ile başlamam umarım ki, algı unsurlarınızda daha ilk dakikalarda “kabak tadı” bırakmaz. O halde, bu “uzun” sayılabilecek iki motorlu Luftwaffe uçağının özgeçmişini özetlemeye çalışarak başlayalım işe . Dornier Do217, daha önce üretilmiş olan Do17’ den yola çıkılarak tasarlanmış. Bir diğer Alman uçak üreticisi Junkers’in Ju88 modeli karşısında Do17’nin yetersiz kalması müesseseyi (Dornier) daha üstün bir tasarıma yönlendirmiş. Yeni tasarım Do217’nin temel alınan Do17’ den oldukça farklı bir uçak olduğu, elime geçirdiğim kaynaklarda ısrarla vurgulanıyor. Prototip “Do217 V1” ilk uçuşunu 1938 yılında gerçekleştirmiş. Aslında savaş öncesi sivil kullanım için tasarlanan bu iki motorlunun keşif amaçlı olan ilk askeri versiyonu Do217 A-0 deneme uçuşunu 1940 yılında yapmış. İlk bombardıman versiyonu olan E-1 ise 1941 yılında Britanya Savaşı’nın son günlerine yetişebilmiş.
Bazı E versiyonları torpido uçağı olarak da kullanıldılar. Uzun ve derin gövdeli oluşları sayesinde diğer birçok uçağın aksine, Bu tayyare torpidoları gövde içinde taşıyabilmekteydi. (Yaklaşık 5 metre uzunluğundaki ana hazneye ikinci bir kapaklı bölümün ilave edilmesiyle.) Daha sonraki K versiyonlarında burun yapısı değişirken ilave edilen makinalı tüfeklerle ateş gücü arttırılan Do217’ler gece avcısı olarak da kullanıldılar. Konunun uzmanlarınca, bazı stabilite sıkıntılarına rağmen oldukça başarılı bulunan Do217, hem Junkers Ju-88 hem de Heinkel He111’den daha fazla bomba taşıyabilmekteydi. Luftwaffe’nin en fazla bomba taşıma kapasitesine sahip uçağı ünvanını Heinkel 177 üretilene dek sürdürdü. Hız olarak da Ju88’i geçerek oldukça rahatlamıştı. (560 Km/saat)
Ju88’ ler gibi, savaş boyunca; bombardıman, gece avcısı, keşif gibi birçok değişik alan ve rollerde kullanılan Do-217’lerin üretimi, Luftwaffe’nin bombardıman dan ziyade avcı uçaklarına daha fazla ihtiyaç duymasıyla birlikte 1943 yılı sonunda durduruldu. Do-217 konusunda edinebildiğim yegane kaynak olan Warpaint serisinin kitabında (Kagero’nunkine ulaşamadım bir türlü) ifade edildiğine göre, tüm versiyonlarından toplam 1966 adet üretilmiş.
Do217 Türleri:
Modeli yapılan uçak 1943 Ağustos’unda Biscay körfezinde müttefik gemilerine karşı kullanılmış ve “Hs293A” radyo kontrollü bomba taşıyabilen (gerektiğinde de kullanabilen ) KG 100’e ait 52 gövde numaralı Dornier Do217E- 5.
Hs293A özellikle deniz hedefleri için tasarlanmış. Uçaksavar atışına maruz kalmadan uzak mesafeden kumanda edilmek suretiyle hedeflerin imhası amaçlanmıştı. “Knüppel” kontrol ünitesi yardımıyla bombacı tarafından kumanda edilerek hedefe yönlendirilen Hs293A’nın radyo bağlantısı “FuG 230b Strassburg” alıcısı ve taşıyıcı uçak Do217’de yer alan “FuG 203b Kehl III” vericisi tarafından sağlanmakta. (Lütfen bu detayın doğruluğunu size en yakın YETKİLİ KONU UZMANINA teyit ettiriniz) Do217 ile birlikte Hs 293A’lar ilk kez KG100 tarafından Biscay körfezinde kullanılmış.
Model:
Sizi bilmem ama, benim gözüme oldukça uygun göründü sanki. Beynelminel camiada, “bu modeli aman ha almayın, alırsanız da yapmayın zira hatası boldur” tadında kampanyalar hatırladığımı hiç sanmıyorum. Ancak, yine de karşınıza kendini konunun uzmanı ilan edenler çıkacaktır ve bu modeli hiç yapmadıkları halde ciltler dolusu yanlışı! önünüze (hayır canım, orasını kastetmedim) büyük bir zevkle dökebilirler. Mutlaka eksik ya da yanlış çizilmiş birkaç paneli vardır. Hiç olmaz mı ? Hatta gövdenin eğiminde birkaç derecelik hata dahi tespit etmiş olabilirler artık nasıl oluyorsa. Muhterem o nedenle! bu modeli yapmaya bir türlü niyetlenmez. Velev ki, bunlar doğru olsun, yine de içinizi sıktığınıza değmez. Ömrünün en güzel yıllarını perçin saymaya adamış (ancak saydığı toplam perçin sayısının on binde biri kadar model bitirememiş, yoksa yüz binde biri mi demeliydim ?) bu muhteremlerin hevesinizi kaçırmasına izin vermeyerek yeteneklerinizi konuşturmakla yetinmeniz en doğru stratejidir. Orası kısadır, burası uzundur çığlıkları eşliğinde, ortada “Ayarsız Pazar kayığı” gibi dolaşmaktan model yapmaya fırsat bulamamak bir mazeret olmamalı, olsa olsa bünyedeki birtakım eksiklikleri “ahkam keser şişirilmiş konuşma balonlarıyla” ikame etme çabasıdır . Raydan çıkmadan konuya dönelim en iyisi; Heybetli bir ifadeye sahip kutuyu açtığımızda, içindekilerin geniş mekan kaynaklı pek de sıkışık durmayan hali ilk anda “hepsi bu mu?” sorusunu sordurabiliyor. Ancaaak, bilahare müşahade edeceğimiz kokpitin detay zenginliği karşısında sakinleşmek o kadar da zor değil. Kokpit yaklaşık 26 parçadan oluşmakta . Hiç fena sayılmaz. Kutudan çıkan 3 büyük gri renkli plastik çerçeveye ilaveten bir de zamanının uzaktan sevk-i kabil bombası diyebileceğimiz radyo kontrollu Hs293A’nın bulunduğu küçük çerçeve yer almakta. Bunun yanında oldukça kaliteli bir şeffaf parça çerçevesi ile yine kaliteliymiş gibi görünen!! bir ıslak çıkartma seti de fiyata dahil. Yapım kılavuzu bir Promodeler klasiği olarak pek kaliteli ve de detaylı. Fakaaat, söz konusu uçağın detay fotoğrafları gezegenimizde pek bulunamadığından yapım kılavuzunda diğer Promodeler kitlerinde görmeye alışık olduğumuz şekilde bir fotoğraflı destek hizmeti verilememiş. Ana gövde üst kısım hariç olmak üzere sağ sol olarak iki parça olarak tasarlanmış. Gövdenin üst kısmı ile kanatların orta kısmı bir arada kalıplanmış. Kanatlarda bu tasarıma bağlı olarak parçalı bir tasarım söz konusu. Motor kaportaları her zamanki gibi, sağ sol iki parçalı. Yapımdan önceki alıştırmalarda birçok modeldeki hastalığın tersine burada çok iyi bir oturma gerçekleştiğini tespit ederek gönül rahatlığıyla işe başlamaya karar verdim.
Yapım: Yapım oldukça detaylı üretilmiş kokpit parçalarını “RLM 66” ya boyayarak başladı. İlk olarak borda paneli RLM 66 rengine boyandıktan sonra kuru fırça ile detaylar belirgin hale getirildi.
Kutudan çıkan parçalar arasında koltuk için kemer, toka, tarak, ayna vs. çıkmadığından,bu ihtiyacı Eduard’ın metal erozyon ürünlerinden karşılama yoluna gittim.
Do217’nin özellikle kokpit detayları ile ilgili olarak hakikaten yeterince kaynak bulunamamakta. Elimdeki yegane kaynak olan Warpaint serisinin Do 217 kitabındaki kokpit içi resimler de çok doyurucu değiller, detay hastaları için..(özellikle pilot koltuğu ,muavin taburesi vs).
Kokpiti toparlarken bir parça özenli ve de dikkatli olsak iyi olur kanaatindeyim. “Boya + yağlı boya + kuru fırça” üçlemesinin ardından kokpiti güvenli bir alanda muhafazaya alarak kutudan çıkan diğer parçalara yöneldim.
Gövdeyi toparlamak için sağ sol gövde parçalarının yanı sıra kanadın üst orta bölümünün de bulunduğu gövde sırt parçasını bir araya getirmek gerekmekte..Bu parçaların birbiriyle uyumu pek bir sorun çıkarmayacak kadar iyi. Ancak kokpitin yerleştirilmesi biraz dikkat ve de sabır gerektiriyor sanki.
Gövdedeki macun ve tesviye işlemlerini yok sayamayız, bir miktar gerekiyor. Esas itibariyle, asıl sıkıntı kendini parçalı kanat montajında hissettiriyor. Kanatların dış parçalarının birleştirilmesinde, üst kısımda seviye demesem de, açı farklılıkları bulunduğundan dikkatli olunması gerekiyor. Aksi takdirde burada oluşabilecek birleşme izi asabınızı zorlayabilir. Yapım aşamasında karşılaşılan hoş sürprizler de yok değil; ecnebilerin “nacelle” kelimesiyle ifade ettikleri motor bölümü kaportasının yuvalarına uyumu beklenmedik derecede başarılı, konforlu ve de huzur verici. Burada macun vs gerekmedi pek.
Kuyruk kısmında bulunan ikili dümenin açısına da dikkat etmek gerekiyor. Zira, parçaları birleştirdiğinizde dümen içeri doğru açı yapmakta. Warpaint’in vermiş olduğu çizim ve de fotoğraflara baktığımda kuyruk dümenlerinin yatay stabilizatöre dik açı yaptığını gördüm. Bu nedenle, parçaları olması gerektiği şekilde yerleştirince oluşan nahoş aralıklar japon yapıştırıcı- putty ikilisinin yardımıyla giderildiler. Zımparanın ardından fark edilmeleri olanaksız hale geldiler. Daha iyi oldu.!
Bazı birleşim alanlarında kullanılan zımpara bataryalarının yan etkisiyle ortadan kaybolan kimi detaylar (mesela panel çizgileri) yeniden oluşturulmaya çalışıldılar. Kanopi camının tam oturup oturmadığı test edildi. Burada bazı ufak tefek kurcalamalar ile neredeyse tam oturur hale getirildi. Bunların ardından boya aşamasına gelindi. Do217’in kamuflaj paterni dönemin deniz uçakları ile torpido taşıyan uçan cihazlarında alışılageldiği üzere, RLM 72/73/65 renklerinden oluşmakta. Bu renkler daha iyi bilinen 70/71 ikilisinden çok da kolay ayırt edilemiyor. Ancak daha grimtrak bir tona sahipler. Ve fakat, bu renkler pek kolay bulunmuyor etrafta. (Buna ,Özgürlükler ülkesi ! ABD de dahil) Maalesef söz konusu renkleri üreten az sayıda firma var. Bunlardan biri de “Floquil”. Elimde bu renkleri tam olarak referans alabileceğim örnekler bulunmadığından önceleri karışım yapmaktan vazgeçerek doğrudan Floquil’in akrilik boyalarını denemeye karar verdim. Gelen örnek üzerinde yapılan denemede son aşamadaki x-22 verniğe karşı fena halde huysuzluk yaptığını tespit ederek gereksiz bir maceraya atılmaktansa, babadan kalma yöntemler marifetiyle pek sevgili Gunze ve de Tamiya boyalarla envai çeşitte karışımlar hazırlamayı göze aldım.
Neyse ki internet platformundaki araştırmalardan birinde ecnebi üstatlardan “Chris” Usta’nın (Squire* değil, o “bass” ustasıdır , Wauchop’dan sözediyorum) BV 222’ sinin RLM 72/73 lerini hangi formülasyon ile vücuda getirdiğinin bilgilerini Hyperscale’de okudum ve artık kamuya mal olmuş formülasyonu kullandım. Buna göre direkt 70/71 renklerini az miktar “Tamiya medium blue” ile deforme ederek hafifçe grileştiriyoruz. Kulağa ne kadar basit geliyor öyle değil mi? Kendisi katılacak medium blue miktarını %20 buyurmuş ama hassas terazilerim bulunmadığından ben istemeden de olsa %18 ve/veyahutta %21 uygulamış da olabilirim. (Heyvah!)
Alt yüzeyi pek iyi bilinen RLM65 rengine boyadıktan sonra üst tarafa geçerek önce RLM 72 sonra da RLM 73 karışımımız itinayla uygulandı. RLM 72’nin tonu biraz beyaz ile açılarak RLM73 ile kontrastı arttırıldı . Panel içleri solduruldu.Vernik marifetiyle boyanın korunmaya alınmasını ıslak çıkartmaların uygulanışı izledi. Tam bitirdik derken kanatlarda yer alan pilonlardan özellikle sağ taraftakinin kanat yüzeyine tam oturamayıp şaşkın bir aralık bıraktığını farkettim. Bu nasıl olabilir? şeklinde soru cümleleri salgılamak ve hatta daha da ileri giderek küfürleşmek boşuna. Buralar tesviye edildiler. Pilonlardaki çok kalın duran bağlantı ayakları da biraz inceltildi. Kanat altındaki ıslak çıkartmalar uygulanırken ve de uygulandıktan sonra sanırım bayatlıktan dolayı ciddi sıkıntı yarattılar. Çatlayıp dökülme münasebetsizlikleri nedeniyle buralarda ikinci kez tesviye yapılarak kanat altı forsları maskelenip, boyama suretiyle oluşturuldular.
Islak Çıkartma niyetine yapılan boyamaların X-22 yardımıyla koruma altına alınmasını müteakip uygulanan yağlı boya eskitme çabalarının ardından mat vernik atıldı. (Duydum ki hala yağlıboyayla uçak eskitilmesini tasvip etmeyenlere yer yer rastlanabilmekte imiş. . beh.! )
Şeffaf kanopi parçalarının boyanarak gövdede kendilerine ayrılmış yerlere montajını sona bıraktım. Şeffaf parçalar oldukça kaliteli ve de netler. Distorsiyon hemen hemen bulunmamakta. Daha önce yapmış olduğum Monogram Heinkel 111’in kanopi parçalarından çok daha iyi durumda olduklarını söyleyebilirim.
İniş takımlarının dikkatli ve de özenli (artık ne kadar olursa..) montajı ile cihaz ayağa kaldırıldı.
Egzost izleri yapıldı.
Pervanelerin iç kısmında yer alan küçük kanatçıklar Alclad ile aluminyum rengine boyandılar. Abakların uç kısımları sarıya boyandılar.Ardından paller RLM 70 rengine kavuşturuldular. Akabinde, yakıt tankı ve Hs293A bombası RLM 65 rengine boyanarak yerlerine takıldı.
Burun arka alt tarafta yer alan gondolanın silahının namlusu el matkabı marifetiyle delindi.Yerine yerleştirildi.Ardından gondola yerine takıldı. Buradaki tasarım hoşuma gitti, yapıştırıcı kullanmadan sıkıştırma suretiyle gövdeye montaj gerçekleşebilmekte. Pilot kabininin tavan kısmında yer alan kontrol paneli boyanarak yerine takıldı . Yan camlarda yer alan iki adet makinelinin namluları matkap marifeti ile delindi ve yerlerine yerleştirildi. Kanopinin yerleştirilmesini anten vs. nin montajı izledi. Anten telinin de gerilmesiyle model en sonunda bitirildi.
Yapım sırasında yaşanan bazı sıkıntılara rağmen sonucu tatmin edici bulduğumu itiraf etmeliyim. Eğer şu an piyasada pek bulunmayan bu kitten kıyıda köşede kalmış bir tanesine rastlarsanız, heyecanlandığınızı belli etmeden kapıverin derim . İyi modeller… Tolga Ülgür © 2006 Referans: Warpaint series – DORNIER Do 217 (*) Chris Squire usta : 70’li yılların en önemli progressive rock gruplarından “YES” in basçısıdır . |
||||||||||||
Bu sayfadaki yazı ve fotografların tüm hakları www.ozkanturker.com sitesine ve yazarına aittir. İzinsiz kullanılamaz. |